03 Nis 2011 09:15 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:12

TÜRKİYE'NİN İLK KADIN DJ'İNDEN MİKROFONLARA BURUK VEDA!

TRT'nin deneyimli spikeri ve Türkiye'nin ilk kadın DJ olan Şebnem Savaşçı emekli oldu.

TRT’nin deneyimli spikeri ve Türkiye’nin ilk kadın DJ olan Şebnem Savaşçı emekli oldu. 1966’da kapısından girdiği Ankara Radyosu’ndan 45 yıl sonra çıkarken ardında pek çok yetişmiş spiker bırakan Savaşçı, Yavuz Aydar’la hâlâ sunmaya devam ettiği “Stüdyo FM” programıyla bir döneme damgasını vurdu.

Şebnem Savaşçı’nın TRT macerası, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi 2’nci sınıftayken Fakülte’nin hemen yanıbaşındaki Ankara Radyosu’nun “spiker alınacak” ilanını duymasıyla başlamış. Savaşçı, 1966 yılının 12 Eylül günü Radyo’nun kapısından içeri girmiş. Uzun bir eğitim sürecinin ardından spiker Ülkü Kuranel’in yanında “gong çalma görevi” verilmiş kendisine... O da ailesine “Bugün 13’deki gong’u ben çaldım” diyerek sevinmiş. Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel komaya girince radyo “matem yayını” moduna geçmiş ve söz hakketire... Sabırla beklemiş, sıra ona da gelecek diye... Mikrofon kendisine ilk önce reklam spotu okumasına izin verilerek emanet edilmiş. O kadar etkiliymiş ki sesi, reklâmını okuduğu firma kendisine ayakkabı bile hediye etmiş.

Radyo klasiği Hafta Sonu’nu canlı sundu

Yaklaşık 4 yıl sonra Savaşçı yavaş yavaş şarkı, türkü programlarını anons etmeye, daha sonra da radyo klasiği olan “Hafta Sonu” adlı canlı programı sunmaya başlamış. Böylece 1978 yılına gelmiş deneyimli spiker... TRT prodüktörlerinden Yavuz Aydar, Şebnem Savaşçı’ya “Radyoda hiç canlı pop, rock tarzında yayın yok. Hep banttan. Canlı bir müzik programına var mısın” diye sormuş. Savaşçı heyecanlanmış; “Radyonun teknik donanımı o zaman uygun değil. Nasıl yaparız ederiz” derken işe başlamışlar. Stüdyodaki devasa plak okuyucularına ip bağlayarak, konuşmaları bittiğinde o ipleri çekerek, müziği başlatarak yayına giren Süper FM, canlı yayın ve güncel içeriğiyle dinleyicinin hemen ilgisini çekmiş. Aydar’ın özellikle yeni plakları bulma konusunda gösterdiği eforu da anlatmadan edemiyor. Savaşçı; “Plak karaborsa, kimsede yok, yeniler gelmiyor. Bu durumda Yavuz Aydar ulaşabildiği herkese ve yurt dışındaki arkadaşlarına yeni çıkan plakları sipariş etti. O kadar ki, bazen havaalanına giderek kargoyla yeni gelenleri kanter içinde stüdyoya yetiştirip yayına soktuğumuz günler bile oldu” diyor.

Türkiye’deki ilk kadın DJ’in doğuşu

Stüdyo FM’in yayın hayatı aynı zamanda Savaşçı’nın deyimiyle “Türkiye’deki ilk kadın DJ”inin de doğuşu olmuş. Yayınlar boyunca zaman zaman yerli, kimi zaman da yabancı konuklar işe renk katmış. Yerli müzik örneklerinin de hep en iyi örneklerini dinleyiciye ulaştırma azminde olmuşlar. Savaşçı; “İdarecilik görevim de var. Arkadaşların görevlerini organize ediyorum. O işler biteceği için belki de rahatlayacağım” diyor. Ama “Şebnem ölene kadar burada olacak halin yok ya. Kimler gitmedi buradan, sen de gideceksin diyorum kendi kendime ama daha farkına varamıyorum. Bunu kabullenmek her zaman kolay olmuyor” diye ekliyor. Tek tesellisi, yönetimin ricasıyla haftada bir yayınlanan Stüdyo FM’e devam edecek olması...

4 yıl emek vermeden spiker olunmaz

Bugün çalışan spikerlere, “Kendi dönemleriyle bir farklılık varsa bunu diğer kuruluşların ticari bakışıyla açıklamak daha doğru olur” diyor. Yine de bu işi öğrenmenin ucunun açık olduğunu ısrarla dile getiren Savaşçı, “Kimse en az 4 yıl emek vermedikten sonra asla spiker oldum” demesin diyor. Kamuoyunun, Jülide Gülizar, Zafer Celasun, Çetin Çeki, Erkan Oyal, Aylin Özmenek, Ülkü Kuranel ve daha pek çok isimle spikerlik kavramını çok farklı algıladığını, çıtanın eğitim almış jenerasyonla çok yüksek olduğunu dile getirmeden de edemiyor. Özellikle dili doğru kullanılmasının en önemli unsur olduğunun tekrar tekrar söylüyor. “Münir Nurettin” yerine “Münür Nurettin” dediği için iki yıl sadece kendisine mikrofon verilmediğinin altını çiziyor. Cezasının da 13 bültenini okuyacak spiker Güneş Uğurlu’nun yayına 2 dakika kala rahatsızlanması ve radyoda ondan başka kimsenin bulunmaması nedeniyle, apar topar stüdyoya alınmasıyla biraz da mecburiyetten kalktığını anlatıyor.