16 Kas 2016 16:21 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 18:36

"Türkiye'de ve Dünyada Belgesel Sinema Algısı" paneli

- Yönetmen Cowan:- "Belgesellerde ele alacağımız konu çeşitliliği çok fazla. İzleyicilerin hoşgörü düzeyi, birkaç ülke hariç yüksek. Ekip, ekipman gibi ihtiyaçlara erişim kolay. Artık her konuda belgesel yapabilirsiniz. İçinde bulunduğumuz dönemde, tek bir tanım yok belgesele dair"- TRT İstanbul...

İSTANBUL (AA) - Yönetmen Paul Cowan, "Belgesellerde ele alacağımız konu çeşitliliği çok fazla. İzleyicilerin hoşgörü düzeyi, birkaç ülke hariç yüksek. Ekip, ekipman gibi ihtiyaçlara erişim kolay. Artık her konuda belgesel yapabilirsiniz. İçinde bulunduğumuz dönemde, tek bir tanım yok belgesele dair." dedi.

Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği ve İstanbul Medya Akademisi tarafından düzenlenen, Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu "4. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali" kapsamında, "Türkiye'de ve Dünyada Belgesel Sinema Algısı" paneli gerçekleştirildi.

The Marmara Pera'da, festivalin kısa belgesel jüri üyesi Elif Eda Tartar Karagöz'ün moderatörlüğünde düzenlenen panelde, jürinin diğer üyeleri Paul Cowan, Jozef Erçevik Amado, Abdülhamit Avşar ve Amer Shomali konuşmacı olarak yer aldı.

- "Belgeselleri ilginç yapan şey, filmi yapanın bakış açısıdır"

Cowan, belgesel yapımcıları için harika bir dönem olduğunu ve geçmişe kıyasla pek çok yolla belgesel yapılabileceğini söyledi.

Teknolojinin film yapımcılarının işini kolaylaştırdığına dikkati çeken Cowan, "Belgesellerde ele alacağımız konu çeşitliliği çok fazla. İzleyicilerin hoşgörü düzeyi, birkaç ülke hariç yüksek. Ekip, ekipman gibi ihtiyaçlara erişim kolay. Artık her konuda belgesel yapabilirsiniz. İçinde bulunduğumuz dönemde, tek bir tanım yok belgesele dair. Belgesel artık birçok türün bir karışımı. Mesela, Michael Moore gibi siyasi belgeseller yapılması, ben gençken mümkün değildi." diye konuştu.

Cowan, belgesel yapımcılığı açısından heyecan verici bir çağ olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Finansman ve dağıtım konusunda kötü durumdayız. Öne çıkmak için çok iyi işler yapmalısınız. Kariyerinizde nispeten iyiyseniz, kendi iç sesinizi duyurmanız lazım. Yaptığınız işin kendinize has ve eşsiz olması gerekiyor. Bomboş bir kağıt düşünün. Herhangi bir kural yok. Sonsuz seçenekler ve iyi bir ufuk var. Önceden elinize bir kamera aldığınızda bir belgesel yapabiliyordunuz. Artık çıta çok yüksekte. Belgeselleri ilginç yapan şey, filmi yapanın bakış açısıdır. Artık belgeseller izleyiciye de kendi bakış açısını oluşturmak için alan bırakıyor. İzleyiciyi işin içine alıyor."

- "Belgesel çekenler için konu sıkıntısı yaşanmayacağını düşünüyorum"

TRT İstanbul Müdürü Doç. Dr. Abdülhamit Avşar da bir belgeselde en önemli konunun, o belgeselde ortaya konulacak hakikatin olduğunu dile getirdi.

Belgeselde kurmaca ya da animasyon kullanılmasının tartışmalı bir konu olduğunu aktaran Avşar, "Gerçek tektir, mutlaktır ama görünümleri değişebiliyor. Bakış açısı çok önemli bir hale geliyor. Bu bakış açısıyla gerçek yeniden tanımlanabiliyor. Mesela 15 Temmuz, farklı coğrafyalarda farklı algılanabiliyor. Bu, aynı zamanda etik bir durumu da ortaya çıkarıyor. Yani nasıl bir ahlaki duruşunuzun olduğu çok önemli." ifadelerini kullandı.

Avşar, belgeselin sinemanın bilimle buluştuğu bir alan olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Siz bir hakikati sinema diliyle anlatıyorsunuz. Bunun için de doğruyu aramanın önemi öne çıkıyor. Türkiye'de sinemanın doğuşu belgesel anlatımla başlıyor. Belgesel, ilk günlerden bu güne ciddi bir çeşitlenme ve gelişme yaşıyor. Belgesel denildiğinde tabiat olaylarının anlatımı olarak algılanırdı. Şimdi odağında insanın olduğu işler olarak karşımıza çıkıyor. Belgesel çekenler için konu sıkıntısı yaşanmayacağını düşünüyorum."

- "Belgesel eğlenceli olmalı"

TRT Belgesel kanalının Türkiye'deki belgeselciliği beslediğinin altını çizen Avşar, "İlk başlarda daha insan merkezli işler vardı. Kanalın yayın akışını oturtmak için hızlı kararlar verilmesi gerekiyordu. Şimdi o akışı yeniden tasarladık. Bugün TRT Belgesel'de, daha seçici bir kanal kimliği var. TRT'nin, belgesel sinemanın gelişimine büyük katkısı var. Belgeselcileri motive etme açısından çok ciddi bir yerde duruyor. TRT, belgeselleri bütçesine göre değil, niteliğine göre destekliyor." dedi.

Yapımcı ve yönetmen Jozef Erçevik Amado ise günlük hayatta yapılan her şeyin, yapımcının üzerinde etkisi olacağını anlattı.

Anadolu'nun, bir belgeselci açısından çok heyecan verici bir coğrafya olduğunu vurgulayan Amado, şu bilgileri verdi:

"Teknolojik ekipmanlara baktığımızda, telefonlarımızın harika görüntüler yakalama imkanı var. Burada önemli olan nokta, belgeselin evrimidir. Doğadan insana geldik. Katman katman, öze ulaşıyoruz. Belgeselin hem yapımcı hem izleyici açısından eğlenceli olması lazım. Genelde hükümetler bunu fonladığı için bu konu göz ardı ediliyor. Bunun için, fotomontaj, animasyon gibi farklı disiplinler kullanabilirsiniz. Biz ne kadar çok eğlenirsek, konu o kadar eğlenceli olacaktır."

Filistinli yönetmen Amer Shomali de Filistin belgeselciliğinin, 1930'lu yıllarda minimal işlerle başladığını ve 1940'lı yıllarda ilk özgün yapımların ortaya çıktığını aktardı.

Filistin'indeki belgesel anlayışının, Filistinli olma konusunda bir bilinç oluşturmayı amaçladığına işaret eden Shomali, şunları söyledi:

"Yeni jenerasyon film yapımcıları kendi filmlerini yapmaya başladı. Bu jenerasyon sinema bölümlerini okumayan ve Hollywood filmlerine hayran olan insanlardı. Mimarlık gibi farklı disiplinlerden gelerek kendi versiyonlarını yansıttılar. Filistin'deki devrimle ilgili film yaparak devrimin bir parçası olmuyorsunuz. Siz sahada, devrimin bir parçası olursanız, belgesel oradan zaten çıkacaktır. Belgesel seyrederken bir Hollywood filmi seyreder gibi zevk almamız lazım. Bu tip belgeselleri nasıl yapabiliriz önemli olan konu budur."