''TÜRKİYE'DE SUSTURULDUM'' DİYEN HANGİ GAZETECİ ALMANYA'DAN İLTİCA TALEP ETTİ?
Hakkında verilen mahkumiyet kararı onanan gazeteci Almanya'ya iltica talebinde bulundu.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)’nin sözcüsü
gazeteci Necati Abay,hakkında kesinleşen mahkeme kararının ardından
Almanya’ya iltica talebinde bulundu.
Basına ve Kamuoyuna başlığı ile yaptığı açıklamada"Türkiye’de
susturuldum ve artık sürgündeki bir gazeteciyim." diyen Necati
Abay, bugüne kadar yaşadığı hukuki süreci de şöyle anlattı:
MÜCADELEMİ SÜRGÜNDE SÜRDÜRECEĞİM
"Şubat 2004’te kurulduğu tarihten bu yana sözcülüğünü yaptığım
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP)’nin sürgündeki
temsilcisi olarak gazetecilik faaliyetimi, basın özgürlüğü, düşünce
ve ifade özgürlüğü mücadelemi sürgün koşullarında sürdürmeye
çalışacağım.
Türkiye’de basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, söz,
gösteri ve örgütlenme özgürlüğü alanında sürdürdüğüm mücadelenin
binlerce tanıklarından birisi belki de sizsinizdir.
KAŞARLANMIŞ BİR DÜŞÜNCE SUÇLUSU
"Kaşarlanmış bir düşünce suçlusu" olarak üç kez cezaevine girdim.
12 Eylül 1980 faşist darbesi döneminde Metris askeri cezaevinde
kaldım. 1997 postmodern darbe döneminde Gebze Cezaevinde, 2003
yılında da sürmekte olan komplo davası nedeniyle Tekirdağ F Tipi
Cezaevinde kaldım.
Gelinen aşamada AKP iktidarınca Almanya’ya iltica başvurusu yapmak
zorunda bırakıldım.
"Türkiye’de basın özgürlüğü" konulu paneller nedeniyle Avrupa’da
bulunuyordum. Almanya, İsviçre ve Fransa’daki panellerimi
yapmıştım. Yargıtay 15 Ekim 2012’de kararını açıklayınca Belçika ve
Hollanda panellerimi iptal ettim ve Türkiye’ye dönmekten vazgeçtim.
Almanya’ya iltica başvurusunda bulunmak zorunda kaldım.
MAHKEME "KANIT YOK AMA KANAAT" DEDİ
Devlet beni ya F tipi cezaevinin ya da sürgünün yolunu gösterdi.
Türkiye’de artık susturulmuş oldum.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi 4 Mayıs 2011 tarihli kararıyla
örgüt yöneticisi olduğum iddiasıyla 18 yıl 9 ay hapis cezası
vermişti. Avukatım Gülizar Tuncer ve ben Yargıtay’ın beraat
istemiyle mahkumiyet kararını bozacağı düşüncesindeydik. Çünkü
mahkeme kararında da belirtildiği gibi bana "kanıt yok ama
kanaatten" ceza verilmişti.
YARGITAY OLMAYAN KANITA RAĞMEN ONAYLADI
Olmayan bir kanıt zaten bulunamazdı. Mahkemenin kararı hukuki değil
siyasi bir karardı. Buna karşın Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 15
Ekim 2012 tarihinde açıkladığı kararla (henüz gerekçeli karar
açıklanmadı) görünürde 18 yıl 9 aylık cezayı fazla bularak lehime
bozdu ama örgüt üyeliğinden 10 yıl ile 15 yıl arasında
cezalandırılmam gerektiğini belirterek esasen hukuksuzluğu
perçinlemiş ve aleyhime bir karar vermiş oldu
Benim için devletin yaptığı tartışmanın özeti şu: Necati Abay’ı 18
yıl 9 ayla mı cezalandıralım yoksa 10 yıl ile 15 yıl arasında bir
ceza mı verelim! 9 yıllık adalet arayışım böylelikle sürgünle
sonlandı.
9 YIL ÖNCE ATILIM GAZETESİ
EDİTÖRÜYDÜM
Ağır hapis cezasıyla cezalandırılmak istenmemin birkaç sebebi
var.
9 yıl önce Atılım gazetesinde editör ve yazar olarak çalışıyor
olmam nedeniyle komplo kurulmuştu. Benim nezdimde böylece Atılım
gazetesi de bir kez daha cezalandırılmış oluyor. Atılım gazetesinde
9 yıl önce çalışırken tutuklandıktan sonra mahkemece tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakıldığımda bir grup muhalif
gazeteciyle birlikte Şubat 2004’te Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma
Platformu (TGDP)’yi kurmuştuk. Kurulduğu tarihten bu yana TGDP’nin
sözcülüğünü yürüttüm. Tutuklu gazeteciler gerçeğinin, tutuklu
gazeteci sayısı bakımından Türkiye’nin dünya birincisi olduğu
gerçeğinin, basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü alanındaki
çok ağır sorunların Türkiye ve dünya kamuoyuna duyurulmasında,
kamuoyu oluşturulmasında sözcülüğünü yaptığım TGDP’nin özel bir
rolü vardı. Başbakan Erdoğan’ın 7 Mart 2012 tarihinde TV’lerde isim
vererek sözcülüğünü yaptığım TGDP’yi eleştiri bombardımanına
tutması da cezalandırılmak istenmemin, sürgün dayatmasının
nedenlerinden birisi olarak görüyorum.
SEDAT SELİM AY’I MAHKUM ETTİRENLERDEN BİRİYİM
Dahası İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığına ve İstanbul Terörle
Mücadelenin başına getirilen işkenceci polis şefi Sedat Selim Ay’ı
işkence davasında mahkum ettirenlerden birisi de bendim. Ayrıca
Türkiye Cumhuriyeti devletini işkencecilerin zaman aşımına
uğratılması ve işkence soruşturmasının kasıtlı olarak eksik
yürütülmesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e
başvuruda bulunmuştuk. AİHM 6 Nisan 2010 tarihinde Türkiye’yi
mahkum etmişti. Türkiye’yi bu davada mahkum ettirenlerden birisi de
bendim. Israrla cezalandırılmak istenmemin, sürgün dayatmasının
nedenlerinden birisi olarak bu işkence davaları ve işkencecileri
mahkum ettirmemdir.
Son olarak, paneller için Paris’e gittiğimde 19 Ekim 2012 tarihinde
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF)’nin de üyesi olduğumu
belirtmeliyim.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum..."