Türkiye’de muhabirliğin ruhuna el-Fatiha!
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
Türkiye’de muhabirliğin ruhuna el-Fatiha!
Eyy medya mahallesi…
Kavurun helvaları…
Edin duaları…
İsteyin helallikleri…
Cenazemiz var.
Hep birlikte tabutu sırtlamalıyız.
Diyeceksiniz ki deli Keskin, niye yine olumsuz olumsuz konuşuyorsun?
Cenaze kimin?
Tabutta yatanı söyleyeyim:
Muhabirlik müessesesi…
Sevgili yoldaşlar, medyamızın hali çok uzun zamandır ortada.
Herkes AK Parti döneminde bunlar oldu diyor ama…
Hafızası yetmeyenler için sık sık söylediğim şeyi tekrarlayayım:
Evet bu dönemde de olan oldu da, ölümün en başına dönerseniz, Aydın Doğan medyası gibi mecralar ülkede gazeteciliğin köküne kibrit suyu sıktı.
Şimdi geldiğimiz noktaya bir bakalım:
Afganistan gibi bir ülke karışmış, ABD çekilmiş, yerine Taliban gelmiş…
Yani Türkiye’yi de yakından ilgilendiren coğrafyada tarihi gelişmeler oluyor.
Ammmaaaaaaa ülkemizden bir Allah’ın kulu, bir muhabir orada değil!
Dünyanın önde gelen tüm yayın kuruluşları, özellikle de büyük bir cesaretle kadın muhabirler sahada…
Ancak bizimkilerden tık yok!
Devlet, Azerbaycan savaşında olduğu gibi otobüslere bindirip götürmediği sürece, kimsenin kılını kıpırdatacağı yok.
Oysa ki, 10 tane gazeteciyle sohbet etseniz yarısı savaş muhabiri!
Yani en azından öyle olduğunu iddia ediyor.
En çok yaptıklarıysa, koruyucu başlık takıp, sınırdan üzerinde Press yazan yelekle poz vermek.
Tabii işini hakkını yapan meslektaşları tenzih ediyorum.
Her şeyin görüntüsü makbul artık.
Ha bir çift laf da medya patronlarına!
Patronlar muhabirleri, emekçileri açlık sınırında çalıştırırsa, tabii ki medyanın bel kemiği böyle kırılır!
Medyamızın dil bilen gazeteci sorunsalı
Hazır Afganistan meselesinden bahsetmişken, bir başka ilintili konuda da çuvaldızı batıralım müsaadenizle…
Ne zamanki dünyada büyük gelişmeler olsa, medyamız maşallah nal topluyor.
Muhabirlikle eş zamanlı olarak dış haberciliğin de resmen bittiğini görüyoruz.
Belli ki haber merkezlerinde yeterince iyi dil bilen yok.
Herkes ajans ne geçiyorsa onu kopyalayıp yapıştırıyor.
Birkaç yer haricinde haberi kaynağından okuyan yok!
Hele ki bir kriz patlak verdi mi, asıl şenlik orada başlıyor.
Hemen telefonla bir uzman bağlanıyor, daha olayın ne olduğu haberde anlatılmadan, tüm yük konuğun üzerine yıkılıyor.
Konuklar kendi aralarında olayı yorumlarken, editörler yan gelip yatıyor belli ki!
Neyse bunun da aslında nedenleri belli, birkaç kez burada da değinmiştim sevgili yoldaşlar…
Dil bilen, pırıl pırıl bir genç neden gazeteci olmak istesin ki artık?!
Hele ki maaşlar ortadayken…
Medya patronlarının ucuz işgücü ve torpil sevdası, bir mesleği işte böyle yavaş yavaş mevta etti.
Keskin Kalem’den tüyo: Demirören medyayı iyi takip edin
Tüyo kelimesini okuyunca, hemen bir kulak kesildiniz değil mi?
Malum benim radar keskinliğindeki kulaklarımdan hiçbir şey kaçmaz,
sevgili sırdaşlar…
Şu an için çok bir sır vermem mümkün değil, kesinleşsin daha açık yazarım.
Bu yazıyı yazmak için biraz zaman geçsin dedim ama, netleşen bazı şeylerin tüyosunu da size vermeden geçemeyeceğim.
Malum Demirören medyada garip bir kıpırdanma var…
Geçtiğimiz günlerde, troll hesaplar Demirören haber ajansını hedef aldı, bazı haberlere karşı duyulan rahatsızlıklar dile getirildi.
Demirören gazetelerini de elinize aldığınızda, bir kafa karışıklığı, hatta hükümetin tezlerine ters düşen bazı şeyleri görmek mümkün.
Bir tek Ahmet Hakan tam yol ilerliyor…
En yandaş denilenden bile daha hevesli…
Neyse…
Diyeceğim o ki,
Demirören medyada yakında büyük değişiklikler görürseniz, çok da şaşırmayın.
Dönün bu yazıyı tekrar okuyun e mi?
28 Şubat’ın medya ayağına ne olacak?
Demirören medya diyince aklıma hep Ertuğrul Özkök’ün hala oradan ballı maaşını biirr güzel alması gelir.
Laf lafı açıyor malum, sizinle sohbet o kadar akıcı ki…
28 Şubat generallerinin hapse girmesiyle alevlenen tartışmaya bir başka boyut getireyim bu vesileyle.
Sahi 28 Şubat’ın meşhur medya ayağı öylece duracak mı?
Bu isimler, güya hükümete yakın olan Demirören medyada hala kalem sallıyor.
Ha köşelerine sessizce saklanmış gibi görünüyorlar ama…
Mesela işte Özkök…
Ya Fatih Çekirge…
Ya Sedat Ergin…
Başka mecralara geçelim…
28 Şubat’ın elinde kılıçla en önde koşanı Fatih Altaylı?
Başörtülü kadınlara fahişe diyecek kadar ileri giden bu Altaylı mesela bugün köşesinde şunu yazmış:
‘Ne zaman adam oluruz? FETÖ kumpası ile yıllarca hapiste yatmış 80 yaşında adamları yeniden hapse atarak adalet sağladığımızı zannetmediğimiz zaman’
Hala FETÖ METÖ diyerek, hiçbir şey olmamış gibi ‘adamlık’ dersi veriyor…
Aslında devri çoktan kapanmış bu kalemler, patronaj zoruyla hala ekranlarda, köşelerde…
Bence AK Parti’nin en büyük başarısızlıklarından biri tam da bu:
Bu isimlerin hala halkın karşısına çıkabiliyor olması…
KESKİN KALEM