01 Mayıs 2008 08:13
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:04
"TÜRKİYE'DE GENEL YAYIN YÖNETMENİYSENİZ HAYATINIZ KARARMIŞ DEMEKTİR!..." NELER ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN HAYATINI KARARTTI?...
Özel hayatınız diye bir şey kalmamış, telefonlarınız delik deşik. Bütün bunlara bir de can güvenliğinizi ekleyin. Arkanızda bir polis arabası, önünüzde bir başkası. Evet, biz genel yayın yönetmenlerinin hayatı böyledir.
Aile fotoğrafından taşanlar
BU fotoğraf hepimizin hayatında herhalde unutamayacağımız bir hatıra olarak kalacak.
Fotoğrafa bakıyorum ve kendi kendime soruyorum.
Bunlara "12 bir şey adam" demeliyiz, ama ne?
"12 kendi halinde adam" desek, gülünç derecede mütevazı oluruz.
"12 dev adam" desek, kendinizi dev aynasında mı görüyorsunuz derler.
"12 kızgın adam" desek, fotoğraftaki halimiz pek öyle değil.
Daha doğrusu, gazetelerimiz kızgın olsa bile, kendimiz bir araya gelince pek öyle kızgın değiliz.
Böyle birçok sıfatı denedikten sonra, kendimce en uygun olanını buldum.
"12 sıkıntılı adam."
"12 stresli adam" da diyebilirsiniz.
Neden mi?
İzahı da çok basit.
Bugün Türkiye´de genel yayın yönetmeni olmak, hayatınızın önemli bir bölümünün kararması demektir.
* * *
Düşünün bir kere.
Her gün önünüze tiraj rakamları geliyor.
Bir gözünüz rakibinizinkinde, öteki kendinizinkinde.
Her gün ilan rakamları ve gelirleri tablosu önünüze konuyor.
Bütçenizin iki puan altındaysanız, İcra Kurulu´na hesap vermek zorundasınız.
Her gün manşete bir haber koyuyorsunuz.
Okuyucunuzun bir bölümü memnun, öteki size ifrit oluyor.
Bir yazarınız şöyle yazdığı, öteki ise tam aksi istikamette yazdığı için yine kıyamet kopuyor.
Her sabah atladığınız haberler önünüzde resmi geçit yapıyor.
Bazen iktidarla, bazen muhalefetle gırtlak gırtlağa geliyorsunuz.
Daha sabah toplantısından sonra parti gruplarında size veryansın edilmeye başlanıyor.
Özel hayatınız diye bir şey kalmamış, telefonlarınız delik deşik.
Bütün bunlara bir de can güvenliğinizi ekleyin.
Hele hele sizden önceki genel yayın yönetmeni, terör saldırısında canını kaybetmişse.
Arkanızda bir polis arabası, önünüzde bir başkası.
Evet, biz genel yayın yönetmenlerinin hayatı böyledir.
Bu insanlar hayatlarının bir gününde bir araya gelip birlikte fotoğraf çektirirse, buna alt yazısı olarak ne yazacaksınız?
Ben, "12 sıkıntılı adam"dan daha uygununu bulamadım.
Böyle bir olay herhalde Türk basın tarihinde ilk defa oluyor.
Bir daha ne zaman olur bilmiyorum.
Ama o gün davetimizi kırmayıp gelen arkadaşlara şunu söyledim:
"Bir gün siz de beni davet ederseniz, hemen gelirim."
Arkadaşlarımızın hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
* * *
Bugün Hürriyet´in 60´ıncı kuruluş yıldönümü.
Bundan istifade ederek, size eski deyişle Babıáli´nin önde gelen 12 gazetesinin genel yayın yönetmenlerini tanıtmak istedik.
Bir de Hürriyet Gazetesi´ni yapanları tanımanız için aile albümü hazırladık.
Gazetenin sahibi Aydın Doğan´dan muhabirine, yazı işleri müdüründen reklamcısına, spor salonu görevlisinden mali işlerine, idarecilerine kadar bütün Hürriyet ailesini bilmenizi istedik.
Gazete sadece yazı işleri elemanlarından oluşmuyor.
Bu gazetenin hazırlanmasında emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Gerçekten olağanüstü bir iş yaptılar.
Aile fotoğrafımıza gelince.
Ne kadar ayrıntılı çalışırsanız çal
BU fotoğraf hepimizin hayatında herhalde unutamayacağımız bir hatıra olarak kalacak.
Fotoğrafa bakıyorum ve kendi kendime soruyorum.
Bunlara "12 bir şey adam" demeliyiz, ama ne?
"12 kendi halinde adam" desek, gülünç derecede mütevazı oluruz.
"12 dev adam" desek, kendinizi dev aynasında mı görüyorsunuz derler.
"12 kızgın adam" desek, fotoğraftaki halimiz pek öyle değil.
Daha doğrusu, gazetelerimiz kızgın olsa bile, kendimiz bir araya gelince pek öyle kızgın değiliz.
Böyle birçok sıfatı denedikten sonra, kendimce en uygun olanını buldum.
"12 sıkıntılı adam."
"12 stresli adam" da diyebilirsiniz.
Neden mi?
İzahı da çok basit.
Bugün Türkiye´de genel yayın yönetmeni olmak, hayatınızın önemli bir bölümünün kararması demektir.
* * *
Düşünün bir kere.
Her gün önünüze tiraj rakamları geliyor.
Bir gözünüz rakibinizinkinde, öteki kendinizinkinde.
Her gün ilan rakamları ve gelirleri tablosu önünüze konuyor.
Bütçenizin iki puan altındaysanız, İcra Kurulu´na hesap vermek zorundasınız.
Her gün manşete bir haber koyuyorsunuz.
Okuyucunuzun bir bölümü memnun, öteki size ifrit oluyor.
Bir yazarınız şöyle yazdığı, öteki ise tam aksi istikamette yazdığı için yine kıyamet kopuyor.
Her sabah atladığınız haberler önünüzde resmi geçit yapıyor.
Bazen iktidarla, bazen muhalefetle gırtlak gırtlağa geliyorsunuz.
Daha sabah toplantısından sonra parti gruplarında size veryansın edilmeye başlanıyor.
Özel hayatınız diye bir şey kalmamış, telefonlarınız delik deşik.
Bütün bunlara bir de can güvenliğinizi ekleyin.
Hele hele sizden önceki genel yayın yönetmeni, terör saldırısında canını kaybetmişse.
Arkanızda bir polis arabası, önünüzde bir başkası.
Evet, biz genel yayın yönetmenlerinin hayatı böyledir.
Bu insanlar hayatlarının bir gününde bir araya gelip birlikte fotoğraf çektirirse, buna alt yazısı olarak ne yazacaksınız?
Ben, "12 sıkıntılı adam"dan daha uygununu bulamadım.
Böyle bir olay herhalde Türk basın tarihinde ilk defa oluyor.
Bir daha ne zaman olur bilmiyorum.
Ama o gün davetimizi kırmayıp gelen arkadaşlara şunu söyledim:
"Bir gün siz de beni davet ederseniz, hemen gelirim."
Arkadaşlarımızın hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
* * *
Bugün Hürriyet´in 60´ıncı kuruluş yıldönümü.
Bundan istifade ederek, size eski deyişle Babıáli´nin önde gelen 12 gazetesinin genel yayın yönetmenlerini tanıtmak istedik.
Bir de Hürriyet Gazetesi´ni yapanları tanımanız için aile albümü hazırladık.
Gazetenin sahibi Aydın Doğan´dan muhabirine, yazı işleri müdüründen reklamcısına, spor salonu görevlisinden mali işlerine, idarecilerine kadar bütün Hürriyet ailesini bilmenizi istedik.
Gazete sadece yazı işleri elemanlarından oluşmuyor.
Bu gazetenin hazırlanmasında emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Gerçekten olağanüstü bir iş yaptılar.
Aile fotoğrafımıza gelince.
Ne kadar ayrıntılı çalışırsanız çal