31 Eki 2010 08:55 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:45

"TÜRKİYE'DE APTAL SARIŞIN DEDİLER KIYMETİMİ ALMANLAR BİLDİ!"

Almanya'da Türkiye kampanyasının yüzü olan ünlü mankenden şok açıklamalar!

Almanya, 3 milyon Türk’ün entegrasyonu için bir imaj atağına geçti. Mesut Özil, Ümit Karan ve Thomas Doll gibi ünlülerin yanı sıra Türkiye"de magazinle gündeme gelen manken Şebnem Schaefer de "Biz Birlikteyiz" adlı kampanyanın yüzlerinden biri oldu. Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff da son Türkiye ziyaretine Schaefer"i çağırıp güzel mankenin reddedemeyeceği bir teklifte bulundu: "Cumhurbaşkanlığı’nda bizimle çalışır mısınız?" Hıristiyan Demokrat Parti"nin kadın kollarında çalışan Shaefer"le "yeni görevini" konuştuk.

* Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff size niçin çalışma teklifinde bulundu?

Ben daha önce Mesut Özil ve Nuri Şahin’le birlikte Türk ve Almanların birlikte yaşayabileceği mesajını veren "Biz Birlikteyiz” projesinin yüzü oldum. Alman Büyükelçiliği de bu projede beni beğenmiş ve Cumhurbaşkanı Wulff"un ziyaretinde beni de Türkiye"ye davet ettiler. Doç. Dr. Mustafa Ünal"a liyakat nişanının verildiği resepsiyonda Alman Cumhurbaşkanı Christian Wulff"la 15 dakika sohbet ettik.

* Ne konuda konuştunuz?

Şu anda Almanya’da gündemde olan uyum konusunu görüştük. Görüşmede Gençlerbirliği Teknik Direktörü Thomas Doll da vardı. Cumhurbaşkanı’na katıldığım "Biz Birlikteyiz" projesinden bahsettim. “Siz burada popülermişsiniz” dedi. Ben de hayretle “Nereden biliyorsunuz?” dedim. Cumhurbaşkanı gülerek “Ben gelmeden gazeteleri okudum” dedi. "Size cumhurbaşkanlığında çalışma teklifi yapmak istiyorum, alışana kadar ‘stajyer’ olarak başlayın" dedi.
Almanya’daki Türklerin Almanca öğrenmeleri şart

* Böyle bir teklif bekliyor muydunuz?

Çok şaşırdım hatta başta tam algılayamadım. Bana özel bir iş teklifi gibi gelmedi. Sonra “Cumhurbaşkanlığı’nda sizin gibi yarı Türk, yarı Alman kişilere ihtiyacımız var” dedi. Görüşmeden sonra Gençlerbirliği’nin teknik direktörü Thomas Doll bana dedi ki, “Bu teklifi sakın kaçırma.” O zaman “Zevkle çalışmak isterim” dedim.

* Siyasete ilginiz ne zaman başladı?

Bir dönem Türkiye"de Demokrat Parti’ye meclis üyesi adayı olmuştum. Sonra da siyasete Almanya’da devam etmek istedim.

* Yarı Alman, yarı Türk olarak "uyum sorunu" yaşadınız mı?

Evet. Bir dönem kendi kendime “Sen Türk müsün, yoksa Alman mı” diye sorduğum oldu. Annem Türk olduğu için başlangıçta Almanya’daki Türklerle arkadaşlık ediyordum. Daha çok “Türk gibi” yetiştim. Ama babam Alman olduğu için uyum sağladım. Türklerin Almanya’da “Getto” adı verilen dışarıya kapalı yerleşim bölgelerinde yaşamıyorum. Şimdi Türklerden daha çok Alman arkadaşlarım var. Bence artık insanların hangi kültürden, ülkeden geldiğine bakılmamalı. Herkes bir arada yaşamalı.

* Sizce Almanya"daki Türklerin en büyük sorunu ne?

Arada kalmışlık... Mesela daha Türkiye’de İstanbul’u bile görmeden köylerinden Almanya’ya geliyorlar. Aynı örf ve adetleri Almanya’da devam ettiriyorlar. Ben de örf ve adetlerime düşkünüm. Ama bunlar artık eski adetleri devam ettiriyor. O yüzden Almanya’daki bazı Türkler ayrı bir millet olmaya başladı.

* Bu uyum sorunu nasıl çözülür?

İlk önce ana dil olarak Almanca öğrenmeleri şart. Bir de madem Almanya’da yaşıyorlar, Almanların tarihini ve coğrafyasını da okumaları lazım. Bazen Almanca’yı tam konuşamıyorlar, Türkçe’yi de yarım konuşuyorlar. Almanlar diyor ki, “Almanca’yı düzgün konuşmaları şart. Sonra kendi dillerini öğrensinler.”

* Sizce podyumda yürümek mi yoksa Alman Cumhurbaşkanıyla siyaset konuşmak mı daha zor?

Tabii ki siyaset. Çünkü kafanızı daha çok çalıştırmanız ve hazırlık yapmanız gerekiyor. Mankenlik de aslında dışarıdan göründüğü kadar kolay bir meslek değil. Ama siyaset yapacaksanız eğitimli, zeki ve akıllı olmanız lazım.

* Neden Almanya’da siyaset yapmayı düşündünüz?

Türkiye’de kadınlara siyasette az yer veriliyor. Milletvekili sayısı da çok az. Almanya’da ise çok daha fazla... İspanya’da ise bakanların yarısının kadın, yarısının da erkek olması şart... Keşke Türkiye’de de böyle olsa.

* Kendinizi daha çok Türk mü yoksa Alman olarak mı hissediyorsunuz?

Küçükken kendimi daha çok “Türk” hissediyordum ama Türkiye’de yaşadıkça öteki yarımın Alman olduğunu fark ettim. Bende Almanlık varmış. Alman gibi dakik ve programlıyım. Gerçi Almanya’daki yabancılar da zamanla Almanların disiplinini benimsiyor.

Almanya’da kuralcı, Türkiye’de boşvermişçiyim

Türkiye’ye geldiğimde en çok insanların plansız programsız hareket etmeleri bana battı. İş için geldiğinizde programlar belli olmuyor. Genel bir düzensizlik göze çarpıyor. Ben diyorum ki, “İki hafta sonraki işimi bilmem lazım.” Ona göre kendimi ayarlayacağım. Ama bu ileri planlama anlayışı Türkiye’de yok. Almanya’daki diğer yabancılar da rahat... O konuda duyarlıydım. Hep “Bu neden böyle” diye sorardım. Ama Türkiye bu konuda biraz beni eğitti. Biraz daha rahat ve geniş olmaya başladım. Burada kırmızı ışıkta geçen Türkleri gördüğümde çok tuhafıma gidiyordu. Bana gülüp “Burası Türkiye” diyorlardı. Burada yaşayabilmek için gözünüzü hep dört açmanız lazım. Ama herhalde ben kırmızıda dursam, arkadaki belki “Neden durdu, önünde kimse yok” diye korna çalabilir. Ben Almanya’da kuralcıyım ama Türkiye’de boşvermek gerektiğini öğrendim. Kendi kararımı kendim veririm. Annem benim sadece mankenlik yapmamı hiç istememişti. Üniversiteyi okuyup düzgün bir iş yapmamı istiyordu. Bana idol olarak Tansu Çiller’i gösterirdi. Tabii ki böyle bir görevde yer almam hoşuna gitti.

Hedefim gelecekte Almanya Dışişleri Bakanı olmak"

Eskiden beri hep Almanya ve Türkiye arasında köprü olmak istemiştim. "Madem yarı Alman, yarı Türk’üm, hem burada, hem de orada yaşıyorum. Bu avantajlarımı neden kullanmayayım?" dedim. Özellikle de Türkiye’nin Almanya’daki kültür elçisi veya eğitim elçisi olabilirim. Siyasetteki en büyük hedefim Almanya Dışişleri Bakanı olmak. Ama ilk etapta Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmayı düşünüyorum.

Maalesef Türkiye’de kıymetimi bilmediler

* Bir dönem hep özel hayatınızla ve bakirelik davalarıyla gündeme geldiniz, artık özel hayatınıza dikkat ediyor musunuz?

Aslında özel hayatıma aşırı dikkat ettiğim için bunlar başıma geldi. Keşke dikkat etmeseydim. Bazen fazla özen gösterirseniz, daha zararlı çıkıyorsunuz. Sakınan göze çöp batarmış, bana da öyle oldu. Keşke öyle fazla düzgün yaşamasaydım. Keşke o kadar kendimi yıpratmasaydım. Maalesef Türkiye’de kadın olduğunuz için hayat daha zor.

* Türkiye’de sizin için “aptal sarışın” benzetmesi yapılıyor. Üniversite mezunu ve Alman Cumhurbaşkanı’nın gözüne de girmeyi başaran biri olarak bu durumdan rahatsız mısınız?

Sadece beni değil bütün mankenleri öyle görmüyorlar mı zaten? Türkiye ön yargılarla dolu bir ülke... Einstein’ın dediği gibi, atomu parçalamak, insanların zihnindeki önyargıları kırmaktan daha zor. Bence görmek istedikleri gibi görüyorlar. Ben ne yapabilirim ki? Ayrıca ben birçok insanla bir araya geldim. Hiçbirinin benim için “aptal sarışın” ifadesini kullandığını görmedim. Bu algıyı medya yaptı. Alman Cumhurbaşkanı bile beni çağırdığına göre, demek ki Türkiye kıymetimi bilememiş... Hep mütevazı davranmaya çalıştım. Ama hep medyanın önyargılarına kurban gittim. Türkiye’de mankenliğin imajının bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum. Beni de diğer mankenler gibi hep magazin malzemesi yaptılar. Bir de herkes birbirine manken demeye başladı. Bazıları podyumda bile yürüyemiyor, mankenim diye geçiniyor. Hatta fuarda hosteslik yapan da manken diye geçiniyor. Podyumda herkes yürüyemez...

Tuğrul Tunalıgil / VATAN