Türkiye Gazetesi yazarı darbeyi 3 ay önce yazmış: Devlet her şeyi biliyor, tavuk 'tar'da sayılır!
Cumhuriyet Gazetesi'nden Ahmet Şık, Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur'un darbeden 3 ay önce kaleme aldığı iki yazısını gündeme taşıdı.
Cumhuriyet Gazetesi’nden Ahmet Şık, Türkiye Gazetesi köşe yazarı Fuat Uğur’un, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminden aylar önce haberdar olduğunu ve devletin de farkındalığını işaret eden yazılarına dikkat çekti.
Gazeteci Şık, Türkiye yazarı Fuat Uğur’un 2 Nisan 2016’daki yazısını hatırlatarak “İlk yazısı, ‘Cemaat’in ‘Hususiler’i darbe için Ankara’da toplandı’ başlığını taşıyordu. ‘Hususi’, düzenlenen iddianamelere ve soruşturma evraklarına yansıyan bilgilere göre Gülen Cemaati’nin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki örgütlenmesine dahil olan askerlere verilen isim. Uğur, TSK’ye darbe çağrısı yaptığını iddia ettiği ve isimlerini vermediği kimi yazarları eleştirerek başladığı yazısında darbe olacağını yazıyordu” ifadelerini kullandı. Gazeteci Şık kaleme aldığı analiz-haberinde, “örtülü ya da subliminal mesaj yöntemiyle darbeyi işaret etmek” iddialarıyla operasyon yapılan Cumhuriyet yazarlarını hatırlatıp, aynı sorgulamaların Fuat Uğur’a da yapılıp yapılmayacağını sordu.
DARBE HAZIRLIĞINI İHBAR EDEN YAZILAR
Ahmet Şık, Fuat Uğur’un yazısını kaynak alarak darbe girişiminin ayrıntılarına dikkat çekilen şu bilgileri de aktardı:
“(…) Öncelikle emniyette, eğitimde, iş dünyasında ve yargıda ciddi oranda geriletilen Paralel Yapı heyecan içinde. Ordudaki cemaatçilerin yakında harekete geçeceğini fısıldamaya başladılar” diyen Uğur, “İşte tam da bu aşamada Hususiler’in haberi geldi” dediği yazısında şunları dile getirdi:
“Onlara ‘Cemaat’in Derin Adamları’ diyebiliriz. Kısaca CDA. Cemaat’in örgütlendiği her yerde imamların yanı sıra bu adamlar da vardır. Genellikle eğitim ve iş dünyasında örgütlenmeleri, iletişimi ve koordinasyonu sağlayanlar onlardır. Kendilerini saklarlar CDA’lar. Alınan her karara müdahale edebilirler ve imamların hep yanındadırlar.
Cemaat’in içinden bana çeşitli bilgiler aktaran kaynağım geçtiğimiz günlerde ‘Hususiler artık yer değiştiriyorlar’ demişti ve bunu yazmıştım. Ancak önceki gün çok yeni bir bilgiyi aktardı:
‘Hususilerin önemli bir kısmı Ankara’da toplandı...’
Neden peki?
‘Onlara yeni bir görev verilmiş. Fethullah Gülen 2016 yılında mutlaka halife olmak istiyor. Artık darbe çağrıları yapılmasının altında yatan sebep bu. Hususilere verilen görev de bununla ilintili. Yani, Hususiler, ordu içindeki Cemaatçi subayları uyandırmakla görevlendirildiler.’ Bu nasıl yapılacak? Anlatalım.”
“DURSUN ÇİÇEK’İN ISLAK İMZALI BELGESİNİ BİLE ÜRETEN BU ŞEBEKE…”
Fuat Uğur’un FETÖ’yü kastederek “Bu şebeke bir MÜDAHALE emrini emir komuta zinciri içerisinde tüm kuvvet komutanlıklarına ve alt birimlerine gönderse ne olur düşünebiliyor musunuz?” dediğini aktaran Ahmet Şık şunları yazdı:
“TSK içindeki Cemaat mensubu subayların kendilerini gizlemeye azami dikkat gösterdiğini ve Cemaat içi emir-komuta zincirinin dışında kalmak zorunda oldukları için yetkilileriyle hiçbir temasta bulunmadıklarını anlatan Uğur, ‘Bu subaylar çok dar kapsamda sadece birbirlerine zimmetliler. En fazla iki ya da üç kişi birbirini tanıyor ama bir zincirin halkalarını oluşturabilecek bağlantıyla irtibatları yok. İşte, Hususilerin Ankara’ya gidip yerleşmelerinin amacı bu. Cemaatçi subaylar arasındaki bağlantıyı sağlamak, onları zincirin halkaları hâline getirmek üzere parçaları bütünleştirmek. Çünkü Cemaatçi subayları oralara yerleştirenler onlar. Tek tek temasa geçiyorlar’ iddiasında bulunuyordu.
Darbe için uygun bir zemin hazırlanması ve kaos ortamının da sağlanması için Cemaat’in PKK ile iş birliği yaptığını da öne süren Uğur, kendisi de kumpas mağduru olan Dursun Çiçek’e atıfla Cemaat’in istihbarat, bilgisayar ve insan kaynakları yönetiminde etkin olduğunu belirtip 15 Temmuz kalkışması sırasında yaşanan bir olayı 3 ay öncesinden duyuruyordu: ‘Şimdi soralım: Her türlü kumpası, iğrençliği, ahlaksızlığı ve sahtekârlığı yapabilen bu adamların istihbaratın içinde olmaları büyük tehlike değil midir? Ya Bilgisayar yönetiminde etkili olmaları? Bizzat Dursun Çiçek’in ıslak imzalı belgesini bile üreten bu şebeke bir MÜDAHALE emrini emir komuta zinciri içerisinde tüm kuvvet komutanlıklarına ve alt birimlerine gönderse ne olur düşünebiliyor musunuz? O emrin manipülasyon olduğunu anlayana kadar iş işten geçmez mi?’..(http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/590844.aspx)”
“DEVLET HER ŞEYİ BİLİYOR”
Fuat Uğur’un konuyla ilgili bir sonraki yazısının ise “Cemaatçi askerlere son uyarı: Tavuk ‘tar’da sayılır!” başlığıyla 21 Nisan’da yayımlandığını söyleyen Ahmet Şık, şöyle devam etti:
“(…) İddialarına kaynaklık eden kişinin Cemaat’ten ayrılmış olan Ümit Akdemir olduğunu belirten Uğur aralarında geçen bir sohbeti yazısında şöyle anlattı:
Cemaat ve paralel yapı ile ilgili bilgilerine sık sık başvurduğum Ümit Akdemir’i artık hepiniz tanıyorsunuz. Eskiden Cemaat yapılanmasının önemli isimlerinden biriydi. Onunla konuşurken söyledi bu sözü:
“Tavuk ‘tar’da sayılır.”
Bir Anadolu deyimi. Tar, odun demek. Tavukların akşam kümese girmeden önce odunun üzerine çıkıp hizalandıkları anda çok daha kolay sayılabileceğini anlatır.
‘Bir anısını aktardı bana. Yıl 2013. Mart-Nisan ayları. Yer Nahçıvan. Bugün Nokta dergisinin ismini kirleten Murat Çapan o sırada Cemaatin Nahçıvan imamı. Ümit Akdemir 2011’den itibaren Cemaat içinde Tayyip Erdoğan karşıtlığını tartışmaya başladığı için artık adı ‘Tayyipçi’ye çıkmış. O da o sıralarda Nahçıvan’da yurt müdürü. Bir gün Murat Çapan’ın ofisinde otururlarken dersaneler müdürü Şahin Uysal da geliyor ve başlıyorlar sohbete. Şahin Uysal, Ümit Akdemir’e dönerek ‘Senin Tayyibi ve Oltulu’yu bitireceğiz.’
Oltulu dediği Efkan Âlâ.
Sonra nasıl bitireceklerini anlatır. Hesaplamalarına göre Yüzde 16 oy oranları vardır. Ak Parti yerine başka partiye verip Erdoğan’ı devireceklerini söyler.
Ümit Akdemir de ona Zaman gazetesinin tüm abonelik yapısını bildiği için anlatır. Gerçek abone sayısı 400 bindir. Ailelerini ve 200 bini daha ekle. En fazla 1 milyon kişi. Onların da yüzde 30-40’ı yine Ak Parti’ye oy verir. Etkileyebileceğin oy potansiyelin sadece Yüzde 1, taş çatlasa 1,5...
O sırada Murat Çapan yerinden kalkar ve masasına geçer.
‘Ümit bey ben de biliyorum oyumuz en fazla senin hesapladığın kadar. Ama bizim sen de biliyorsun ki devletin kritik noktalarında arkadaşlarımız ve hizmete inanmış insanlarımız var. Onlar gerekeni yapacaklar.’
Bu konuşma 7 Şubat MİT darbesinden sonra, 17-25 Aralık darbe girişiminden de öncedir.’
Fuat Uğur, bu anıdan yola çıkarak darbe kalkışması hazırlığı yapıldığını ima ettiği yazısında Ümit Akdemir’in Cemaateki arkadaşlarına verdiği ilginç yanıtı da aktarıyordu: ‘Siz sanıyor musunuz ki emniyet sadece bizden. Bu yargıda da, bürokraside de böyle. Sanıyor musunuz ki devlet uyuyor. Hepsini takip ediyor. Emir yukarıdan geldiğinde harekete geçenler aynı zamanda kendilerini de ifşa etmiş olurlar. Devlet de onların zaten hizalanmasını beklemektedir ve büyük temizliğe başlar.’
Yazıda geçen, ‘Devlet de onların zaten hizalanmasını beklemektedir ve büyük temizliğe başlar’ cümlesi, herkesin kafasında soru işaretleri bırakan bir dizi karanlık ve kuşkulu yanlar barındıran 15 Temmuz kalkışmasının ‘tiyatro’ olduğuna inananlar için gerçekten hayli kullanışlı bir cümle. ‘Hususi’ denilen yetkili Cemaatçilerin, subayları ikna etmeye çalıştığını belirten Uğur, ‘TSK içindeki kripto askerler artık darbe macerasına atılmak, kendilerini ateşe atmak istemiyorlar’ diye devam ediyordu. Ancak darbe kalkışmasında yer almak istemeyen subayların ‘Sizi deşifre ederiz, hayatınız kayar’ diye tehdit edildiğini de anlatan Uğur, subliminal yollara sapmadan açık açık şunları yazıyordu:
‘Tekrar uyarmak gerekir ki Devlet onları izliyor. İstihbaratıyla, tüm silahlı kuvvetler hiyerarşisi olarak komuta kademesiyle, hükümetiyle, emniyetiyle, halkıyla, siyasetçisiyle, STK’larıyla bir bütün olarak devlet ‘suç’ işlemelerini bekliyor. Yani TAR üzerinde hizalanmalarını. Teker teker sayacaklar hepsini.
Oysa önlerinde farklı bir seçenek var.
Bu tehditlere pabuç bırakmayarak ve devletine, ülkesine ihanet etmemek. Silahlı kuvvetlerin emir komuta zincirine bağlı kalmak. Pensilvanya imamlarının ve hususilerinin ‘Sizi deşifre ederiz’ tehdidi karşısında devletle iş birliği yapma yolunu seçmek. Diğer seçenek ise dediğimiz gibi sonu belirsiz ölümcül maceraya atlamak.
Tekrar cemaatçi kripto askerleri uyarıyorum. Devlet ve komuta kademesi her şeyi biliyor ve suç işlemeye teşebbüs etmenizi bekliyor.
Hayır, kimsenin; ne Devletin ne de TSK’nın bu olası kalkışmadan çekindiği yok.
Sadece ister soru çalarak ve sınav yolsuzluğuyla, ister normal yollarla girdiği hâlde devşirilerek kriptolaştırılan bu insanlar sonuçta vatanın evlatları. TSK’nın emek vererek yatırım yaptığı, yetiştirdiği asker ve subaylar.
Eğer bu akıl dışı hezeyanlara kulak verdikleri takdirde kendilerine yazık edecekler.
Ama en çok korktuğum da bu sıkışmışlıkla orduda intihar vakaları olabileceği.’ (http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/591124.aspx)
Savcılar, söyledikleri doğru çıkan bu iddiaların sahibine bir soru yöneltmez mi?
Yazılar ortada. 15 Temmuz kalkışmasından haftalar önce kaleme alınmış bu yazılarda açık seçik darbe olacağı anlatılıyor. Öyle subliminal yollara başvurmaya gerek de duyulmamış. Hatta hükümetin, ordunun, MİT ve polisin ve hatta sivil toplum kuruluşlarının bile bu hazırlıkların farkında olduğu anlatılmış. Üstüne, “Darbeye kalkışmanızı bekliyorlar, böylece hepinizi avlayacaklar” diye de uyarmış. Savcılar, söyledikleri doğru da çıkan bu iddiaların sahibine bir soru yöneltmez mi acaba? 25 Temmuz 2015’te Cumhuriyet gazetesinin ‘Yurtta savaş, dünyada savaş’ manşeti ile Aydın Engin’in yazısına ‘Cihanda sulh, peki yurtta ne?’ başlığını uygun görmesinden yola çıkıp darbeden önceden haberdar olduklarına kanaat getiren ‘bilirkişi’yi haklı bulan savcılık size soruyorum.
Cumhuriyet Yayın Danışmanı da olan yazar Kadri Gürsel'in darbeden 3 gün önceki yazısında geçen kimi ifadeleri ‘örtülü ya da subliminal mesaj yöntemiyle darbeyi işaret etmek’ anlamına geldiğini düşünüyorsunuz ya ‘Cemaat Ankara’da darbe planı yapıyor’ diyen sonra da ‘Devlet her şeyi biliyor’ deyip parmak sallayana bir sorunuz olacak mı? Yoksa bu kanlı kalkışmayı bilenlerin suçları mı örtbas edilmek isteniyor? (…)”