TÜRKİYE BU KADAR REZİL BİR YAZIYI DAHA ÖNCE HİÇ GÖRMEDİ! HİÇ BİR KÖŞE YAZARI OKURUNA KARŞI BU KADAR ALÇALMADI!..
Türk basını böyle rezil yazıları daha önce hiç görmedi!.. Yazar özgürdür istediğini yazar ama memlekette uçkur davasından başka mesele mi yok diye isyan edesi geliyor insanın!.. Yanlış anlamayın uçkur meselesi de yazılabilir ama bu kadar da olmaz!..
VATAN Gazetesi'nin seksten başka hiç bir yazı yazmayan yazarı Dilek Önder bu kadar da olmaz dedirten bir yazıya imza attı. Yazı daha önce gazetelerde de çıkmış bir kitapla ilgili..
Yanlış anlaşılmasın!.. Yazarın yorum yapma özgürlüğünden yanayız ama bu kadar da olmaz!
Türk basınını takip eden hiç bir okur, okuruna "Bu kitabı okuyun işleri düzeltin sonra da gelin beni ..." demedi.. Üstelik böyle bir öneriyi yazısının başlığına taşıyacak kadar 'Cesur' davranmadı.. Buyrun okuyun karar sizin!
İŞTE O YAZI
Onu canlandırın, gelin bir de beni...
Hele ki bu yöntemlerle...
Belçikalı ilişki terapisti Esther Perel, cinsel sorunu olan çiftlere 22 yıl danışmanlık yaptıktan sonra "Esaret Altında Seks" adlı bir kitap yazmış.
Burada evlilik ve seksin bir arada yürümediğini ve evliliğe heyecan getirmenin yollarını anlatıyormuş.
"Esaret Altında Seks" Yani o kitabı al, kapağını açmana gerek bile yok!
Adı yeter...
Hatta açmamanızı tavsiye ederim zira içinde bir b.. yok. Var da...
O önerilerle seks hayatınızı canlandırın, sonra gelin bir de beni...
Buna inandırın...
Aslında önce ölmüş bir duygunun canlanacağına inandırmanız gerekiyor.
Yine de tüm önyargılarımı bir tarafa bırakıp, önerilere göz attım.
Şimdi bakın, haksız mıyım?
OTEL SEVİŞGENLERİ
Diyor ki ilk önerisinde; "Tutkuyu körükleyen şey mekândır, yeni mekânlara gidin" Oldu.
Nereye gidecez be?
Nasıl bir yer yani? Otel motel falan mı ki?
Nasıl gideceksek o da ayrı bir konu aslında...
Ne diyeceğiz?
- Şekerim, ben okudum da... Şimdi biz mekân değiştirirsek, çok sevişgen olacakmışız...
- Deme... Yürü hemen gidiyoruz... Hadi gittik diyelim. Eee?
Gittik ya, şimdi şevişmeye de mecbur olacağız. Ayy... Daha beter nefret basacak.
Yok olmaz öyle...
Ben ikinci öneriye bakacağım...
"İlişkiye gizem katın, tutku arada mesafe gerektirir."
Güzel söylüyorsun da, nasıl bir gizem yapacağız acaba?
Mesela adam akşam eve geldi.
Hıı? Değişik bir kıyafetle karşılayıp başka bir odada Hint müziği dinlemeye başlayalım. (İyi mi?)
Sorarsa (ki sanmıyorum) "Yoo... İyiyim hayatım. Sadece bugün biraz farklı hissediyorum kendimi..." gibi saçma ama manalı ve fakat gizem dolu cümleyi kurabiliriz. Ne olacak yani? Adam gömleğimizi mi parçalamaya başlayacak... Pıt, pıt, pıt düğmeler atacak falan... Ben ne olacağını söyleyeyim; "Tamam, tamam" deyip içinden de "Yine malum günü tuttu bunun" diye geçirecek.
HİÇ TANIMADIĞIM BİR ERKEĞE...
Üçüncü öneriyi de söyleyeyim:
"Eşinize yabancı gözüyle bakın, gizem geri dönsün."
Gizeme takmış bu da...
Bir hastasından da örnek veriyor, "Bir partide kocasını görmüş ve ona bir yabancı gibi bakmış. O anda aslında kocasının ne kadar çekici olduğu görmüş."
Çok içmiş o.
Sonra gidip adama, "Sizi bir yerden tanıyor muyum?" cilvesi(!) de yapmıştır kimbilir...
Ve kimbilir adam gerçekten de kendi kocası değildir.
Tabii sevişitiyse eğer...
Ve son önerideyiz: "Başkalarıyla da sohbet edin, tek başına seyahat edin." Tamam işte...
Şimdi dilinin altındaki bakla ortaya çıktı. Farkında mısınız? Bu terapist aslında başından beri bizi adım adım başka birilerine yönlendirmeye çalışıyor.
Yoksa benim aklım mı öyle çalışıyor? Ya, bu düpedüz "yabancıyla yatın" diyor arkad