21 Mayıs 2010 23:43
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:18
TÜRKÇE'DE, BU İŞİN TEK BİR ADI VARDIR: ZİNA! BARDAKÇI'DAN BAYKAL'A ÖLDÜRÜCÜ DARBE!
Deniz Baykal'a ait olduğu iddia edilen seks kasetiyle ilgili en ağır yazıyı Murat Bardakçı yazdı!
Eski CHP lideri Deniz Baykal ve CHP Ankara Millletvekili Nesrin Baytok’a ait olduğu iddia edilen seks kasetinin yankıları hala devam ediyor.. Baykal’ı genel başkanlıktan istifa ettiren ve Türk siyasetinde yeni bir sayfanın açılmasına neden olan kasetle ilgili en ağır yazıyı da Habertürk gazetesindeki bugünkü köşesinde ünlü tarihçi Murat Bardakçı yazdı..
Deniz Bey yok kaderine küskünmüş de, yok Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını koyması konusunda “kaçırarak ve beni yok sayarak yaptılar” demişmiş de, yok kendisinin fikri alınmadığı için kırgınmış da, vesaire, vesaire...
NEDEN HALA SENDEN İCAZET ALMALARINI BEKLİYORSUN?
Gazeteler, günlerdir Deniz Bey’in dönüş hayallerini açıkça ortaya koyan böyle haberlerle dolu ama, her nedense bir Allah’ın kulu çıkıp da “Yahu kardeşim, sen malûm rezaletten sonra başka çaren kalmadığı için istifanı verip gittin ama neden hâlâ senden icazet almalarını bekliyorsun?” diye sormuyor.
İş bu kadarla da kalmıyor, Deniz Bey’in avukatları, hadisenin üzerinden bu kadar gün geçtikten sonra, kasetteki görüntülerin Deniz Baykal ile Nesrin Baytok’a ait olmadığını şimdi iddia ediyorlar...
Bonjur beyler, bonjur! Sabah şerifleriniz hayrolsun... Bundan iki hafta öncesine kadar aklınız neredeydi? O zaman bir “Acaba?” kuşkusuna mı kapılmıştınız, yoksa bu son açıklamalarınız kurultay öncesindeki nihai hamlelerden mi ibaret?
YETİŞ EY BACAK KILI!
Üstelik avukatlar da yetmemiş olacak ki, “kriminal bilirkişi” olduğu söylenen bir zat bulunmuş, o zat da dün bir açıklama yapmış, Deniz Bey’in bacağındaki ve baldırındaki kılların dağılımını incelediğini söylemiş ve “kılların görünümü doğrultusunda”, gizli çekimlerdeki kişinin Deniz Baykal olmadığını buyurmuş!
İşte, Türk siyasetinin CHP sayesinde getirildiği son nokta: Memleketin koskoca anamuhalefet partisinin kurultayı öncesinde, sabık liderin bacak ve baldır kılları tartışılıyor; kıllardan, tüylerden, isilikten, sivilcelerden medet umuluyor!
Artık çok gecikmiş olan bir işi yapmak, yani Baykal’a ait olduğu iddia edilen gizli çekim konusunda meselenin adını tam olarak koymak ve bu işin ne demek olduğunu açıkça konuşmak zamanı gelmiştir.
Peşinen söyleyeyim: İddiaları gözler önüne seren böyle bir çekimin yapılmış olması ahlâk ve namus kavramlarıyla bağdaştırılacak bir iş değildir. Ama işin bir başka tarafı da mevcuttur, görüntüler Deniz Bey tarafından bugüne kadar açıkça yalanlanmamış olduğu için artık “doğru” kabul edilmektedir ve çekim ne kadar utanç verici ise, yalanlanmamış olan ilişki de aynı şekilde utanç vericidir.
RECEP ZÜHTÜ MÜ OLMALI?
Türkçe’de, bu işin tek bir adı vardır: Zina! Evli erkekle evli hanım arasında gayrımeşru bir ilişki sözkonusu ise, buna “zina” denir. Zina, gerçi bundan birkaç sene öncesine kadar her ne akla hizmet edilerek suç olmaktan çıkartılmış ise de toplumun bazı değerlere bağlılığını hâlâ muhafaza eden çoğunluğunun nazarında büyük bir ayıptır ve semavî dinlerde de en büyük günahlar arasında sayılır.
Bu şekilde bir ilişkisi olduğu ortaya çıkan politikacı ise, dünyanın hangi memleketinde olursa olsun görevini bırakmak zorundadır, bırakmasa da zaten bizde olduğu gibi bıraktırırlar!
ZİNANIN ÖDÜLLENDİRİLMESİ..
Meselenin aslı bu iken bir tarafın geri dönme hayalleri kurmasının, “kadın dayanışması” bahanesi ile diğer tarafı mağdur gösterme çabalarının ve CHP’nin liderliğine hazırlanan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İmkân buldukları takdirde Deniz Baykal’ı Çankaya’da görmek istediklerini” söylemesinin tek bir yorumu vardır: Zinanın ödüllendirilmesi!
Bizde bütün bunlara sebep olan bir politikacının hâlâ hayaller kurmaktan ve “Ben buradayım” demekten vazgeçmesi için galiba Recep Zühtü’nün yaptığına benzer bir işe kalkışması gerekiyor...
Recep Zühtü’nün kim olduğunu ve ne yaptığını mı merak ettiniz? Yazmaya pek elim varmıyor, dolayısı ile bir zahmet siz araştırıverin!
RECEP ZÜHTÜ VAKASI NEDİR?
Bardakçı’nın ’bir zahmet siz araştırıverin’ dediği olay şöyle... Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın korumalarından olan Recep Zühtü (Soyak)’nün ilginç bir hikayesi var... Recep Zühtü bey, 1925 yılında bir düğünde tanıştığı, istanbul sosyetesinin genç ve güzel hanımlarından biri olan Medeniye Hanım ile yıllarca süren bir ilişki yaşadı. Beklediği evlenme teklifini alamadığı için sonunda Recep Zühtü Bey’den ayrılmaya karar veren Medeniye Hanım, yahudi bir gençle birlikte olmaya başladı. Bu ilişkiyi, Atatürk’ün kendisine soyak soyadını verdiği 8 şubat 1935 tarihinden iki gün sonra öğrenen Recep Zühtü Bey, öfkeyle Arnavutköy’den bir kayığa binerek Medeniye Hanım’ın Çengelköy’deki evine gitti. Recep Zühtü Soyak’ın tabancasından çıkan üç kurşunla yaralanarak Pasteur Hastanesi’ne kaldırılan Medeniye Hanım, 12 şubat 1935 günü hayata gözlerini yumdu....
Deniz Bey yok kaderine küskünmüş de, yok Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını koyması konusunda “kaçırarak ve beni yok sayarak yaptılar” demişmiş de, yok kendisinin fikri alınmadığı için kırgınmış da, vesaire, vesaire...
NEDEN HALA SENDEN İCAZET ALMALARINI BEKLİYORSUN?
Gazeteler, günlerdir Deniz Bey’in dönüş hayallerini açıkça ortaya koyan böyle haberlerle dolu ama, her nedense bir Allah’ın kulu çıkıp da “Yahu kardeşim, sen malûm rezaletten sonra başka çaren kalmadığı için istifanı verip gittin ama neden hâlâ senden icazet almalarını bekliyorsun?” diye sormuyor.
İş bu kadarla da kalmıyor, Deniz Bey’in avukatları, hadisenin üzerinden bu kadar gün geçtikten sonra, kasetteki görüntülerin Deniz Baykal ile Nesrin Baytok’a ait olmadığını şimdi iddia ediyorlar...
Bonjur beyler, bonjur! Sabah şerifleriniz hayrolsun... Bundan iki hafta öncesine kadar aklınız neredeydi? O zaman bir “Acaba?” kuşkusuna mı kapılmıştınız, yoksa bu son açıklamalarınız kurultay öncesindeki nihai hamlelerden mi ibaret?
YETİŞ EY BACAK KILI!
Üstelik avukatlar da yetmemiş olacak ki, “kriminal bilirkişi” olduğu söylenen bir zat bulunmuş, o zat da dün bir açıklama yapmış, Deniz Bey’in bacağındaki ve baldırındaki kılların dağılımını incelediğini söylemiş ve “kılların görünümü doğrultusunda”, gizli çekimlerdeki kişinin Deniz Baykal olmadığını buyurmuş!
İşte, Türk siyasetinin CHP sayesinde getirildiği son nokta: Memleketin koskoca anamuhalefet partisinin kurultayı öncesinde, sabık liderin bacak ve baldır kılları tartışılıyor; kıllardan, tüylerden, isilikten, sivilcelerden medet umuluyor!
Artık çok gecikmiş olan bir işi yapmak, yani Baykal’a ait olduğu iddia edilen gizli çekim konusunda meselenin adını tam olarak koymak ve bu işin ne demek olduğunu açıkça konuşmak zamanı gelmiştir.
Peşinen söyleyeyim: İddiaları gözler önüne seren böyle bir çekimin yapılmış olması ahlâk ve namus kavramlarıyla bağdaştırılacak bir iş değildir. Ama işin bir başka tarafı da mevcuttur, görüntüler Deniz Bey tarafından bugüne kadar açıkça yalanlanmamış olduğu için artık “doğru” kabul edilmektedir ve çekim ne kadar utanç verici ise, yalanlanmamış olan ilişki de aynı şekilde utanç vericidir.
RECEP ZÜHTÜ MÜ OLMALI?
Türkçe’de, bu işin tek bir adı vardır: Zina! Evli erkekle evli hanım arasında gayrımeşru bir ilişki sözkonusu ise, buna “zina” denir. Zina, gerçi bundan birkaç sene öncesine kadar her ne akla hizmet edilerek suç olmaktan çıkartılmış ise de toplumun bazı değerlere bağlılığını hâlâ muhafaza eden çoğunluğunun nazarında büyük bir ayıptır ve semavî dinlerde de en büyük günahlar arasında sayılır.
Bu şekilde bir ilişkisi olduğu ortaya çıkan politikacı ise, dünyanın hangi memleketinde olursa olsun görevini bırakmak zorundadır, bırakmasa da zaten bizde olduğu gibi bıraktırırlar!
ZİNANIN ÖDÜLLENDİRİLMESİ..
Meselenin aslı bu iken bir tarafın geri dönme hayalleri kurmasının, “kadın dayanışması” bahanesi ile diğer tarafı mağdur gösterme çabalarının ve CHP’nin liderliğine hazırlanan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İmkân buldukları takdirde Deniz Baykal’ı Çankaya’da görmek istediklerini” söylemesinin tek bir yorumu vardır: Zinanın ödüllendirilmesi!
Bizde bütün bunlara sebep olan bir politikacının hâlâ hayaller kurmaktan ve “Ben buradayım” demekten vazgeçmesi için galiba Recep Zühtü’nün yaptığına benzer bir işe kalkışması gerekiyor...
Recep Zühtü’nün kim olduğunu ve ne yaptığını mı merak ettiniz? Yazmaya pek elim varmıyor, dolayısı ile bir zahmet siz araştırıverin!
RECEP ZÜHTÜ VAKASI NEDİR?
Bardakçı’nın ’bir zahmet siz araştırıverin’ dediği olay şöyle... Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın korumalarından olan Recep Zühtü (Soyak)’nün ilginç bir hikayesi var... Recep Zühtü bey, 1925 yılında bir düğünde tanıştığı, istanbul sosyetesinin genç ve güzel hanımlarından biri olan Medeniye Hanım ile yıllarca süren bir ilişki yaşadı. Beklediği evlenme teklifini alamadığı için sonunda Recep Zühtü Bey’den ayrılmaya karar veren Medeniye Hanım, yahudi bir gençle birlikte olmaya başladı. Bu ilişkiyi, Atatürk’ün kendisine soyak soyadını verdiği 8 şubat 1935 tarihinden iki gün sonra öğrenen Recep Zühtü Bey, öfkeyle Arnavutköy’den bir kayığa binerek Medeniye Hanım’ın Çengelköy’deki evine gitti. Recep Zühtü Soyak’ın tabancasından çıkan üç kurşunla yaralanarak Pasteur Hastanesi’ne kaldırılan Medeniye Hanım, 12 şubat 1935 günü hayata gözlerini yumdu....