14 Ara 2013 09:29 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:48

Türk fotoğrafçı şoke eden o kareyi nasıl çekti?

Time'ın yılın fotoğrafları arasında gösterdiği şoke edici kareyi Türk fotoğrafçı nasıl çekti?

Time'ın yılın fotoğrafları arasında gösterdiği şoke edici kareyi Türk fotoğrafçı nasıl çekti?
Bugünlerde çoğu yerde rastlıyoruz; dünyanın ve Türkiye’nin önemli medya kuruluşları ‘yılın en iyi fotoğrafları’ seçkilerini arka arkaya açıklıyor.
Bunlardan biri de Time dergisiydi. Derginin, önceki günlerde paylaştığı yılın en iyi kareleri arasından birinin hikâyesi oldukça çarpıcı.
Suriye’de sürtmekte olan savaşın dehşetini yansıtan, 31 Ağustos 2013’te çekilmiş, infaz yapan İslamcı militanları ve boynu kesilen kişiyi gösteren bir fotoğraf… Time dergisinde yayınlandıktan sonra dünyada şok etkisi yaratmış, güvenlik nedeniyle fotoğrafı çeken muhabirin ismi gizli tutulmuştu. Daha sonra isminin kullanılmasına izin verince muhabirin kim olduğunu öğrendik; Emin Özmen.
fotomuhabiri.com sitesinden Abdurrahman Antakyalı, Özmen’le görüşüp söz konusu fotoğrafın çekilme hikâyesini dinledi.
Şoke edici fotoğrafın çekilme hikâyesi de oldukça çarpıcı. Söyleşinin ilgili bölümünü burada aktaralım:
O dehşet anlarının yaşandığı olaydan nasıl haberdar oldun?
Başkent Şam’ın Guta isimli banliyösünde kullanılan kimyasal silahın ardından vakit kaybetmeden Suriye’ye girmeye çalıştım. Dünya kamuoyunun olası bir dış müdahalesine karşılık o an Suriye’de olmam gerektiğine inanmıştım. Direkt olarak Halep şehrine ulaşmıştım. Kuzey Suriye’de hakimiyet büyük oranla ÖSO eline geçmiş vaziyetteydi. 31 Ağustos günü öğle saatlerinde aracı kullanan şoför ve bana güvenliğim için eşlik eden Öso askerleri ile birlikteydim. İsimlerini o an açıklamak istemediği tarafından silahlı gruplar tarafından (IŞİD) Ehtemlat (Azaz ilçesine bağlı) isimli bir köyde infaz gerçekleştirileceği bilgisini aldım. Bulunduğum noktaya yakın bir köydü burası (yaklaşık 10 km), hemen hareket ettik.
Fotoğraf çekmen, o ortamda bulunan diğerleri tarafından nasıl karşılandı?İnfazın gerçekleştirileceği köy meydanı yerli halk tarafından geniş bir çember içine alınmıştı. Araçtan omuzumda fotoğraf makinesi ile indim. Meydana yaklaşırken makinemi ve beni farkeden silahlı militanların uyarısı ile durduruldum. Olayın görüntülenmesini istemiyorlardı. Bana eşlik eden askerlerin yardımıyla görüntülemem konusunda ikna oldular. Ardından beni infazın gerçekleştirileceği noktaya götürüp ‘buradan çekebilirsin’ dediler. O gün 4 farklı infaz gerçekleştirildi ve hepsi farklı kasabalardaydı. Aynı sorunu hepsinde yaşadım.
‘İnfaz’ gerçekleştirileceğini öğrendiğim anda tam olarak ne ile karşılaşacağımı anlamamıştım. Evet orada anormal birşeyler yaşanıyordu ve yaşanacaktı. Kalabalığın arasından süzülerek girmeye kalkıştığım anda tutuklular getirilmeye başlanmıştı. Elleri ve gözleri bağlı bir şekilde getirilen militanı darp ederek diz çöktürdüler. Etrafta kasabalı , çoluk çocuk sessiz sedasız izliyor yaşananları. Uzun uzun suçlarını okudu, gözleri dışında yüzünün ve bedeninin tamamı siyah elbiseler ile sarılmış bir kişi. ‘Muhbirlik, adam öldürme, gasp ve tecavüz ile suçlanan Şebbiha militanların son suçları ÖSO’ya bağlı 10 kadar askeri Esad rejimine teslim etmeleriydi. Sonrasında tanık olduğum anları anlatmaya ne benim ne de kelimelerimin gücü yetmeyeceğinden eminim. Birkaç kare çekip kalabalığın dışına attım kendimi. Yoğun bir mide bulantısıyla beraber nefes almaya çalıştım sadece.
Kaç kare fotoğraf çektin o olay boyunca. Paylaştıklarından daha feci görüntüler de var mı o kareler arasında?
O gün boyunca farklı kasabalarda 4 infaz gerçekleştirildi, hepsinde bulundum malesef. 40-50 kare kadar ancak görüntüledim. Yayınlanan fotoğraflar olayı anlatan en hafif fotoğraflardı. İnsan olduğunuz için utanabileceğiniz fotoğraflar da var aralarında, hala yüzyüze gelemediğim fotoğraflar.
Senin dışında diğerlerinin psikoljisi nasıldı, bu olaya tepki gösteren engellemeye çalışan oldu mu?
İlk infazın gerçekleştirileceği köyde orta yaşlı bir adam ‘bunu bu şekilde yapmak doğru değil’ gibisinden bir şeyler söyledi ve anında ortalık karıştı. Adamı yaka paça arabaya atıp götürdüler. O andan itibaren bunu durdurmanın hiçbir şekilde mümkün olmadığını anladım. İnfazı gören ve duyanların hepsi vicdanen rahattı. Bu durum hiçbirini rahatsız etmiyordu, sanki ‘öylesine bir an’ yaşanıyordu. Hatta öyleki cesetler kasabalarda gezdrilirken uzunca bir konvoya dönüştü. Bu ceza bölge halkını son derece memnun etmişti. Bense henüz nasıl bir tablonun tam ortasında olduğumun farkında bile değildim. Gözümü makinenin vizöründen kaldırmamak için yoğun bir çaba sarfettim. Eğer ki kaldırırsam bu anlara tanık olmayı kaldırmam pek mümkün değildi. Bense sadece vizörden bakarak fotoğrafları, belgeleri kaydetmeye çalıştım. Bir şekilde gördüklerimi aktarmam gerekiyordu. Malesef bu bir savaş ve ben savaşın en katlanılamaz noktasının ortasında kalmıştım. Yaşanan o anların ardından saatlerce ne kamerama ne bilgisayara dokunabildim.