28 Mar 2013 13:01 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:06

TÜRK BASININA YAPILAN, DÜNYA ÇAPINDA REZİLLİKTİR!

Neonazi terör hücresi davasına sayılı süre kala Türk medyasına duruşma salonunda yer verilmemesi Alman medyasını karıştırdı.

Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8 Türk, 1 Yunan ve 1 kadın polisi öldürdükleri gerekçesiyle 17 Nisan’da yargılanmaya başlanacak Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı Neonazi terör hücresinin hayattaki üyesi Beate Zschape ve destekçileri hakkındaki davada Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin Türk medyasına salonda yer vermemesinin tepkileri dinmedi. Alman medyası uygulamayı yerden yere vururken, Süddeutsche Zeitung, "Yabancılara karşı kuşkuyla bakan dik kafalı bir zihniyete dayanan mahkemenin soruna bir çıkış yolu göstermemesi ise bu davanın anlam ve önemi ile kesinlikle bağdaşmıyor", ekonomi gazetesi Handelsblatt ise, "Dava 17 Nisan’da başlıyor. Bu dünya çapındaki rezilliğe son vermek için o zamana kadar vakit bulunuyor" diye yazdı.

Devlet kanalları; ZDF, ARD ve Deutsche Welle’nin yanı sıra RTL, Pro 7 N-TV kanalları gelişmeleri ayrıntılı olarak ekranlarına getirirken, gazetelerdeki yorumların önemli bölümü de bu konudaki gelişmelere ayrıldı. Deutsche Welle, Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert’in açıklamasına yer verirken, mahkemenin kararını yargının bağımsızlığı ilkesiyle yorumlamak istemediğini belirterek federal hükümetin, Türk basının dava sürecine ilgisini anlayışla karşıladığı, bu ilgisine daha duyarlı davranılmasının umut edildiğini söyledi.

BÖHMER: KARAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Federal Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer de, NSU davasını takip edecek gazeteciler arasında Türk ve Yunan basının da bulunması mutlaka dikkate alınması gektiğini vurgularken, önceki yıllarda medyanın yoğun ilgi göstediği davalarda birçok çözüm bulunduğunu hatırlatarak, "Bu çözümler, NSU davasında neden mümkün olmasın" dedi.

Alman Gazeteciler Sendikası (DJV) de aynı zamanda ulusal ve uluslararsı basının yoğun ilgisine rağmen, basına 50 kişilik bir kontenjan ayrılmasını eleştirdi. Birliğin Sözcüsü Eva Werner, "Biz Alman Gazeteciler Sendikası olarak basın mensuplarına sadece 50 kişilik yer ayrılmasını büyük bir saçmalık olarak niteliyoruz. Bununla birlikte Türk ve diğer uluslararası basının duruşmaya alınmaması da bir başka sorundur. Tüm bunlar Alman adli makamlarının imajına gölge düşürmektedir" dedi.

Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi, 123 basın kuruluşunun akreditasyon için başvurduğu halde başvuru sırasına göre 50’sinin kabul edildiğini bildirirken, duruşmanın daha büyük bir salona aktarılması isteminin bu aşamada mümkün olmadığı belirtildi.

Federal Meclis’te kurulan araştırma komisyonunun Başkanı Sebastian Edathy, "Türkiye Büyükelçisi’nin de dışardaki bekleme sırasında kuyruğa girmesi istenen bir durum değildir. Hem de muhtemelen dışarda bekleyen Neonazilerin arasında" diye çıkıştı.

GAZETELERDEKİ YORUMLAR

* Süddeustche Zeitung: Mahkeme salonunda Türk basınına garantili yer verilmesinin mümkün olmaması, anlaşılmaz görünüyor. Mahkeme en baştan 4 - 5 basın koltuğunu, cinayet kurbanlarının çoğunun Türk kökenli olması nedeniyle dava ile yakından ilgilenen Türk basına ayırsa, kim itiraz ederdi ki? Şimdi birçok basın mensubu kendi koltuğunu Türk basın mensuplarına devretmeyi teklif ediyor. Yabancılara karşı kuşkuyla bakan dik kafalı bir zihniyete dayanan mahkemenin soruna bir çıkış yolu göstermemesi ise bu davanın anlam ve önemi ile kesinlikle bağdaşmıyor.

"ALMAN BÜYÜKELÇİ KAPI DIŞINDA BIRAKILSA.."

* Badische Neueste Nachrichten: Mahkemenin tutumu, davanın uluslararası önemine karşı büyük bir duyarlılık eksikliğini gösteriyor. Türkiye’de 8 Alman öldürülse ve Alman Büyükelçisi ve basını, yer darlığı ve başvuru tarihini kaçırdıkları gerekçesi ile kapı dışında bırakılsalardı, neler olurdu acaba?"

MAHKEMEYE KUŞKU

* Delmenhorster Kreisblatt: Yüksek Eyalet Mahkemesi her terör davasında olduğu gibi NSU davasında da, mümkün olduğunca ‘normal’ davranmaya çalışıyor. Basına yer dağıtma sürecine direnmesinin ana nedeni de bunda yatıyor olsa gerek. Yine de Beate Zschape’ye karşı açılan davada işin politik boyutu tamamen göz ardı edilemez. Dava daha başlamadan gösterilen bu inatçı tutum, mahkemenin davaya bakmaya ne kadar yetkin olduğuna ilişkin kuşku duyulmasına davetiye çıkardı.

"AT GÖZLÜĞÜ İLE KUVVETLENDİRİLMİŞ BÜROKRASİ KALIPLARI"

* Handelsblatt: Alman devlet dairelerinde yine at gözlüğü ile kuvvetlendirilmiş bürokrasi kalıpları egemen. Bu anlayış, usule uygun, isabetli önlemlerle, berbat prensip budalalığı arasındaki farkı ayıramıyor ya da ayırmak istemiyor. İnatçı Bavyera yargı makamlarında hiç kimsenin davanın uluslararası boyutunu ve hatasız belgelenen sürecin imajını ancak birkaç uluslararası konuğun kurtarabileceğini anlamadığı, çok açık. Tabii eğer bu imajın kurtarılacak bir yanı kaldıysa. Dava 17 Nisan’da başlıyor. Bu dünya çapındaki rezilliğe son vermek için o zamana kadar vakit bulunuyor.