"TUNCAY VE BALBAY'A ÖZGÜRLÜK!" CAN DÜNDAR'DAN DESTEK!
Milliyet yazarı Can Dündar bugünkü köşesinde Mustafa Başbay ve Tuncay Özkan'a destek veren bir yazı yayınladı.
Tuncay ve Balbay’a özgürlük!
Bülent Arınç NTV’de, “Silivri’nin feryadına kulak vermeli” dedi ya...Neydi o feryat?
Tuncay Özkan haklı olarak isyan etmişti:
“Niçin beni burada tutuyorsunuz? Suçum nedir? Hangi general benden emir almış? Arkamda ordu yok?”
Mustafa Balbay tamamlamıştı:
“Bu ordunun komutanları darbeye eksik teşebbüs ederken, biz tam teşebbüste mi bulunacağız?”
Arınç bu sözleri şöyle yorumladı:
“Yani ‘Bu olayı planlayan kişiler serbest bırakılıyor. Onların silahı var, bizim yok diye mi içerde kalmaya devam ediyoruz’ diyorlar.”
İsterseniz kuşkuculuğuma verin, ama bu yorumda, ”Niye destekçileri tutarken asıl planlayanları bırakıyorsunuz” ikazı daha ağır basıyor gibi geldi bana...
Hâkimler Tuncay ile Balbay’ı bırakacaklarına komutanlar hakkında yeniden tutuklama isterse şaşmam.
* * *
Emel Koç’un kaleme aldığı “Behice” Boran’ın yaşam öyküsünde (Destek Y., 2010) benzer bir örnek var:
Boran, 12 Mart darbesinde tutuklanmış; ekimde kendisi ve 18 arkadaşı için tahliye kararı çıkmış. Aynı davada teslim olmayan 5-6 kişi daha varmış. Tahliyeleri duyunca onlar da teslim olmuş ve tutuklanmışlar.
Avukatları, “Aynı suçtan yargılanıyorlar, eşitlik ilkesi gereği onların da tahliyesi gerekir” demiş.
Kararın çıkacağı gün savcı değişmiş. Yeni savcı “eşitlik ilkesi”ni farklı yorumlamış:
“Avukat haklı. Eşitlik gereği, salıverilenleri de tutuklamamız lazım.”
Şaka değil!
Mahkeme, Boran ve arkadaşlarını yeniden tutuklatmış.
* * *
Bizde tutuklu yargılama esastır. Mahkemede kazara beraat çıkar diye, ceza peşinen çektirilir.
Şu anda Silivri’de yapıldığı gibi...
Diyarbakır Cezaevi’nde müebbet Şemdin Sakık’la röportaja gittiğimde bilgisayar kullanabildiğini öğrenmiştim.
Sakık’a bilgisayar verip Balbay’dan daktiloyu bile esirgemeyi hangi eşitlik duygusuyla açıklayabiliriz?
Şimdi bunu yazınca “eşitlikçiler”, Balbay’a daktilo vermek yerine, Sakık’ın bilgisayarını alır.
Tuncay’ın Sözcü’deki Silivri fotoğrafını görmüşsünüzdür. Kitaplık yasak olduğundan kitapları masa üstünde yığılı duruyor.
Hükümlü Öcalan’ın sahip olabildiği kitaplığın sanık Özkan’a verilmemesi hangi akla sığar?
* * *
Tuncay 720 gündür tutuklu...
Hepimiz için utanç verici bir rakam bu...
Nazlıcan Özkan, babası içeri girdiğinde 15 yaşındaymış; şimdi 18’ine yaklaşıyor. Hangi adalet, ona babasız geçen 2 yılını, Tuncay’a hasret kaldığı kızının buluğ çağını iade edebilir?
Nazlıcan, Vatan’a, “Her çarşamba görüş için babamı ziyarete gitmem okulda rahatsızlık yarattı” demiş;
“Seçim yap dediler. Babamı tercih ettim, okuldan ayrıldım.”
Nazlıcan’ın bu sözleri Viyana’da yankılanmış. Avusturya Dışişleri, Nazlıcan’ın okula geri alınması için girişim başlatmış.
Avusturya’nın hassasiyetinin binde birini Türk yetkililerden beklemek hakkımız değil mi?
Arınç’ı bile isyan ettiren 2 yıllık tutukluluğun bitmesi için ille YAŞ toplantısı mı gerekiyor?
* * *
Tuncay’ın yaş günüydü dün...
Önceki gün Can Yücel’in ölüm yıldönümüydü.
Bir Can Baba şiiriyle ikisini birlikte analım:
“Bunlar eveleye geveleye böyle/ eninde sonunda affı verecekler bize./ Amaaa/ biz onları/ biz onları, affetmeyeceğiz azizim...“
Can Dündar/Milliyet