Tuncay Özkan’ın çıkışı “tesadüf” değil! Nereden çıktı şimdi bu keskin tavır?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı söylediği sözlerin sadece bir “Sert ifade” den kaynaklanmadığını, parti içinde bir “çizgi”nin yeniden canlandırılma çabasının devamı olduğunu söyledi…
Efendim; CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı sarf ettiği sözler epey bir fırtına kopardı. Ancak onun bu hareketi daha ziyade kişisel saygısızlığına, yeniden popüler olma isteğine, çoktandır unutulan adını hatırlatmaya, hatta kariyer arayışına, vb yoruldu. (Doğrusu epey de sevmeyeni olduğu anlaşıldı. CHP’liler dahil!) Bilemiyorum. Tanımam etmem. Dolayısıyla şahsi bir problemim de yok. Bu yazıyı o kaygıyla da yazmadım zaten.
Ancak bu tarz yorumlara pek katılamadım. Ben bu çıkışın CHP içinde kaynatılan kimi kazanlarla ilgili olduğunu düşünüyorum. Bana kalırsa bu olayın esasta iki ayağı var. Birincisi; CHP’deki “Normalleşme” arayışını baltalamak. İkincisi; bu eksende Özgür Özel çizgisini sıkıştırmak ve zora düşürmek. Yani ki esasında bu siyasi bir tavır demektir. Muhtemel ki Tuncay Özkan zaten hesaplı bir “Plan” ın ateşleyicisi olarak harekete geçti. O açıdan baktığımızda aslında bu sözler Erdoğan’dan çok Özel’e söylenmiş gibi duruyordu. Dolaylı olarak hedefte o vardı…
Bu işten zararlı çıkabilecek tek kişi ise Özgür Özel görünüyordu. Nitekim MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter’in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Özgür, sen ne diyorsun? Susma, sinme, saklanma, konuş Özgür!” demesi faturanın ona çıkartıldığını gösteriyordu. Özgür Özel’in partideki otoritesi sorgulanıyordu…
Klasik Kılıçdaroğlu Çizgisi!..
Peki o zaman bu plan neydi ve arkasında CHP içinde çatışan hangi çizgi vardı? Düne değin “Uykuda” gibi duran Tuncay Özkan şimdi neden birdenbire aktive olmuştu? Üstelik bu hareketlenmenin tam da Kılıçdaroğlu cenahındaki hareketliliğe denk gelmesi tesadüf olmasa gerek. Bu açıdan tepki zamanlaması bakımından manidardı. (O kadarını bilemiyorum ama kimi yorumlara göre kullandığı sözün suç oluşturmadığını bile hesaplamış. İşin hukuki yönünü bilemem tabii ki!) O halde belli ki bir “Gaye” ile söylenmiştir. Siyasette hamleler sonuç almak için yapılır!..
Yoksa Tuncay Özkan gibi yeterince pişmiş bir siyasetçi söylediği sözlerinin ucunun nereye varacağını, hangi çalkantıları yaratacağını bilmiyor olamaz. (Erdoğan’ın CHP’ye yönelik söylediği gereksiz ve manasız “Elitistler” sözünün eşit ağırlığı “Züppe” midir mesela?) Ya da daha makul tepkiyi verebilecekken niye bu kadar sert, adeta “hakaretamiz” bir tanım kullansın ki? Bu lafın hangi taşları yerinden oynatacağını bilmiyor değildi herhalde. Söylenen sözler sadece kızgınlıkla söylenmiş fevri bir tepki olamaz. Fatih Altaylı ise "Acaba AKP’ye bir tür hayat öpücüğü mü vermek istedi" diye sormuş. Bilemiyorum ama bir “koz” verdiği kesin!..
Sadece “Hakaret” mi Planlı Bir “Hamle” mi?..
Bana kalırsa bütün bunlardan ötede bence hesaplanmış bir adım var. CHP içinden bir grubun tavrı mı, konjonktürel kokuyu alıp ona göre spontane hareket mi tartışılır. Lakin öyle anlaşılıyor ki CHP içinde şu an güçlendiği görünen ve kurultaya damga vurmak isteyen bir “Çizgi” nin devamı bu. Hadi lafı dolandırmayayım. Bu çizgi klasik “Kılıçdaroğlu çizgisi” dir. (Ancak Kılıçdaroğlu’nun kendisi asla böylesi kaba bir dil kullanmazdı herhalde) “Kambersiz düğün olmaz” misali eski yakın çevresi ve kızakta gibi duran Tuncay Özkan’sız zaten olmaz!..
İşin etik ve hukuki boyutlarını geçtim. Siyaseten doğru bir hamle mi bilmiyorum. Fakat amaç şayet gidişatı başka bir yöne çekmek ve gerilim dilini yeniden hakim kılmaksa belki geçerli olabilir. (Burada Erdoğan’ın geçmişte CHP’ye ve kimlere ne dediğinin önemi yoktur. Buralardaki tepkilerde haklı olunabilir. Ancak söz konusu cumhurbaşkanı olunca bunun “dozu” ve üslubu önem kazanıyor.) Fakat varsa bile burada alınganlık refleksini aşan bir şeyler var. O da bir belli çizgiyle aynı hizada davranma arayışıdır. Sonuçta “Keskin sirke küpüne zarar” mı olur bilinmez!..
Cari Negatif Söylemler Geçerli Olmaktan Çıkarılmalıdır!..
Anlaşılan siyaset tekrar istenmeyen bir noktaya savrulmuş oluyordu. Her ne nedenle olsun, hangi makam olursa olsun (Cumhurbaşkanı, Genel Başkan, Bakan, Milletvekili, vb) bu tarz söylemler ya da bu tarz söylemlere yol açabilecek tetikleyici ifadelerden şiddetle kaçınmalıdır. Bunun “Sorumluluk duygusu” na sahip olmalıdır. (Sahi kaldı mı öyle bir sorumluluk?) Kaçınmıyorsa sertlik üzerinden bir hesabı var demektir. Bu politikayı sürdürmek ya da gündeme getirmekten medet umduğu bir rotası söz konusudur.
Siyasi gerilim maalesef Türkiye’de uzun süredir -iktidardan muhalefete kadar uzanan- bir “Siyasi strateji” haline gelmiştir. Bu zaman zaman topluma, zaman zaman birbirlerine bazen kendi parti içi meselelerine, vb varıncaya kadar her noktada kullanılmaktadır. Mevcut huy yerleşmiş görünürken, bu konuda yapılabilecek fazla bir şey yok gibi görünmektedir. Belli ki birilerine daha kolay ve sonuç alıcı bir yöntem gibi gelmektedir. Ancak bu kez sınırlar epeyce aşılmış görünüyor. Fren tertibatı kalmamış. Yapabileceğim tek tavsiye kimden gelirse gelsin bu gibi kaba, çatışmacı söylemlere karşısında kolaylıkla “Dolduruşa gelmeyin” demek olabilir ancak!..
28. 08. 2024
NOT: Bu arada AKP Elazığ Milletvekili Mahmut Rıdvan Nazırlı’nın Tuncay Özkan'a X hesabından yaptığı “O.. Ç” li küfür ise tam anlamıyla çirkin bir davranıştı. Negatif söylemlerin ikizini yarattığının bir ispatıydı adeta. Seviye yerlerde sürünüyordu. Ancak çok daha ağırdı.