Tuncay Özkan Medyaradar'a konuştu! Ruhum hep özgür, bedenim ise yarı ölüydü!
Ergenekon davasında tutuklu bulunan ve Pazartesi günü tahliye edilen Tuncay Özkan, Medyaradar röportajcısı Alev Gürsoy Cimin’e konuştu. İşte sıcağı sıcağına yapılan o röportaj…
1994 gündür Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunuyordu Tuncay Özkan,
onca yıl kızına, eşine hasretti. O içeri girdiğinde kızı yani
Nazlıcan'ı 14 yaşındaydı. Baba sevgisine en çok ihtiyaç hisseden
yaşlarda bir çocuk. Tabii adına çocukluk denirse !!! Çünkü o
çocukluğunu yaşayamadan büyüdü. Erken olgunlaştırdı onu babasının
tutsaklığı. Dile kolay tam 6 yıl özgürlükten mahrum olmak, taş
betonlarla haşır neşir olup toprağa ayak basamamak. Suçunun ne
olduğunu bilmiyordu. İsyan ediyordu ama sesini ancak 6 yılın
ardından duyurabildi ve beklenen güzel haber de Pazartesi günü
geldi. Tuncay Özkan, artık özgür. Tahliye haberi kuşkusuz
seveni-sevmeyeni herkesi sevindirdi, hep o anı bekliyorlardı…
Gazeteci Tuncay Özkan 14 yaşında bıraktığı Nazlıcan'ını 21 yaşında
geri aldı.
Tahliye haberini gazeteci Fazilet Zafer ile yan yanayken aldık.
Tuncay Özkan’ı da birlikte aradık. Geçmiş olsun dileklerimizi
sunduk. Güzel bir heyecandı doğrusu. Sesi coşkuluydu, tabii eşi
Duygu Dikmenoğlu da öyle. Telefondaki o coşkulu sesini hiç
unutmayacağım. Röportaj talep ettim; henüz yeni özgürlüğüne kavuşsa
da onca yoğunlukta bana da zaman ayırdığı için kendisine teşekkürü
borç bilirim. Sorularım çoktu ama Tuncay Özkan’ın vakti yoktu, kısa
da olsa güzel bir röportaj oldu. İlkler arasında yer almak benim
için çok değerli. Ben sözü çok uzatmadan Tuncay Özkan’a
bırakıyorum. Aramıza hoşgeldin meslektaşım Tuncay Özkan diyorum.
Sevgiyle kalın, hep umutlu olun…
*******************************************************
RÖPORTAJ: ALEV GÜRSOY CİMİN
Twitter: gazetecialev
Gmail: [email protected]
*****
Tuncay Bey, çok geçmiş olsun. 6 yıl sonra gelen bir
özgürlük. Şimdi size özgürlüğün sizin için yeni tanımını sorsam, ne
dersiniz?
Özgürlük insanın ruhu demek. Ruhumu kaybetmiştim, tekrar kavuştum.
Tutsaklık ne kadar kötüyse özgürlük o kadar güzel. Ben şimdi
ruhumla buluştum. (Eşi Duygu Dikmenoğlu’nun elini sımsıkı tutuyor o
an)
“TAHLİYE HABERİNİ TV’LERDEN
ÖĞRENDİK”
Tahliye haberini ilk kimden aldınız ve şaşırdınız
mı?
Türkiye’de artık yaşanan hiçbir gelişme beni şaşırtmıyor. Tahliye
her zaman bekledim çünkü suçumun ne olduğunu hala bilmiyorum. Ama 6
yıl dile kolay, onca zaman geçince insan umudunu kaybediyor.
Tahliye haberini televizyonlardan öğrendik. Sonra gardiyanlar da
geldi söyledi. Ama 13. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye taleplerini
reddetti, o an umudumuzu tekrar yitirmiştik, birkaç saat sonra ise
özgürdük…
“RUHUM HEP ÖZGÜR, BEDENİM İSE YARI
ÖLÜYDÜ”
O taş betonlardan toprağa ilk ayak bastığınızda ne
hissettiniz?
İnsan cezaevine girdiğinde ruhu içeri girmiyor, dışarıda kalıyor.
Sadece yarı ölü bir bedenle içeride oluyorsun. Tekrar yeni bir
başlangıçtı o an. Sevdiklerime kavuştuğum o anı hiç
unutmayacağım.
“KIZIM VE EŞİMİ DOYASIYA
KOKLADIM”
Silivri'den çıkar çıkmaz yaptığınız ilk şey ne
oldu?
Kızım Nazlıcan ve eşim Duygu’ya sımsıkı sarılmak, onları doyasıya
koklamak oldu. Sonra da destek çadırlarında bizi bekleyen
yurttaşlarımızla kucaklaşmak.
“ŞEYTANLA YATAN DA ŞEYTAN DA
ORTADA”
Cezaevinden çıktığınızda çok çarpıcı bir açıklama yaptınız.
“Şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar” dediniz, kim
bunlar?
Türkiye’de şeytanla yatanı da, şeytan olanı da herkes biliyor. Bana
bunu söyletip ceza davası açtırmak istiyorsan söyleyeyim. Nasıl
olsa bende bir müebbet hapis cezası var.
İktidar ve cemaati mi kastediyorsunuz?
Herkes ne anlıyorsa onu söylemek istiyorum.
“MUHALİF OLDUĞUM İÇİN 6 YILIMI
ÇALDILAR”
6 yıl geçti ve ben suçumun ne olduğunu henüz öğrenebilmiş
değilim dediniz, muhalif tavırlarınız olabilir mi?
1996 yılından 2007 yılına kadar 5 suikast geçti başımdan.
Öldüremediler, hapse attılar. 6 yıldır soruyorum suçum nedir diye.
Hala yanıtı yok bunun. Ben de akıl yoluyla, el yordamıyla
düşünüyorum ve bu sorunun cevabını buluyorum; evet muhalif olmak…6
yılımı bu yüzden benden çaldılar.
“ÜLKENİN BAŞINA GELECEKLERİ ÖNCEDEN GÖRDÜM
VE BU ZULMÜ YAŞADIM”
“Sadece gazetecilik yaptığım için tüm bunlar bana reva
görüldü” diyebilir misiniz peki?
Hayır, sadece gazetecilik yaptığım için değil, ülkenin başına
gelecekleri önceden görüp bunlara karşı çıktığım için bu zulmü
yaşadım. Gazetecilik benim mesleğim. Ben gazetecilik mesleğimden
dolayı 16 yıl, sivil toplum örgütleri ile ilgili faaliyetlerim ve
Türkiye’yi karartacak bu karanlığı önceden haber vermekten dolayı
da ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldım.
“14 YAŞINDA BIRAKTIM 21’İNDE
KAVUŞTUM”
Sizi en çok üzen şey ne oldu o koca 6 yılda?
Ben 14 yaşında bıraktığım Nazlıcan'ımı 21 yaşında geri aldım,
eşimden ayrı kaldım. Onlar bana ben onlara hasret. Bundan daha
acısı ne olabilir ki?
O altı yılın hesabını size kim ödeyecek, ya da ödetmeyi
düşüyor musunuz?
Herkes yaptığı haksızlığın hesabını elbette verecek. Ama hesap
ödetmek gibi bir şey yok.
“TÜRKİYE’NİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUM
BİZİMKİNDEN DAHA AĞIR”
Gerçekten mi?
6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe konuştuğumuz gün olmasını çok
isterdim. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum, bizim içeride
bulunduğumuz durumdan daha ağır. Beni tutuklayan yargıca; Tuncay
Özkan'ı tutuklarsanız Türkiye çöl olur dedim. Türkiye çöl oldu ve
bu çöl ilk o yargıcı yuttu.
“517 GÜN DUVARLARA
BAKTIM”
"Rövanşist" duygular içerisinde değilsiniz
yani?
Asla böyle bir şey yok. Bunlar insani duygular değil, aşağılık
duygular. Onları biz çilehanede yani içeride bıraktık çıktık. Ben
517 gün tek başıma duvarlara baktım. Bugün dışarıda yaşananlar
bizim bırakıldığımız zulümden daha fena. Kin, husumet, öç alma
duygusu içinde değiliz. Biz bugün kindar ve zulümle dolu bir
dönemin sonlandırılması için buradayız.
“KİN, HUSUMET VE ÖC ALMA DUYGUSU İÇİNDE
DEĞİLİZ”
Nasıldı cezaevi koşulları, hiç isyan ettiğiniz günler oldu
mu?
Bizim hayvanlarımız var, Biz o hayvanlarımıza bile cezaevinde bize
baktıklarından çok daha iyi bakıyoruz. Prof. Dr. Haberal’a, İlker
Başbuğ’a, Tuncay Özkan ve daha birçok sayamadığım isime bir mazgal
deliğinden yemek vermek kadar daha aşağılık bir şey olabilir mi?
Biz bunları yaşadık.
Artık özgürsünüz, peki ne yapmayı düşünüyorsunuz. Medya,
siyaset hangisinde göreceğiz Tuncay Özkan’ı?
Yaşamak için çalışmak zorundayım. Ama ne yapacağımı inan
bilmiyorum.
“BEN BİR NEFERİM”
Aktif gazeteciliğe dönersiniz kim bilir?
(Gülüyor) Belki de beni kimse istemez. Bilemiyorum, bakacağız.
Türkiye’de bu karanlıkla mücadele konusunda ben bir neferim,
gönüllüyüm ve bu gönüllülüğümü sürdüreceğim. Sonu nereye varırsa
varsın.
“DÜNYADA EN ZOR ŞEY CEZAEVİNDE
OLMAK”
Bıraktığınız yerden devam etmek. Bu kolay olacak
mı?
Başladık işte. Bize zorluk yok. Dünyada en zor şey cezaevinde
olmak. Onu atlattıktan sonra dünyada başka zorluk yok.
İçeriden dışarı nasıl görünüyordu?
Çok güzel görünüyor. Gelecek umut dolu, güzellik ve sevinç
dolu. Bu ülkenin insanları bunların hepsini hak ediyorlar ve
hak ettikleri bu güzel gelecekle kucaklaşacaklar.
“KEŞKE YALANCI VE İFTİRACI BİR ADAM
OLSAYDIM”
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu cezaevinde
duyduğunuzda ne hissettiniz, hiç “ohh olsun” dediğiniz oldu
mu?
Asla. Yüreğim parçalandı. Türkiye’de bunlar yaşandığı ve ülkem
aşağılandığı için kahroluyorum. Zamanında ben bunları görmüş,
söylemiş, dile getirmiştim. Keşke ben yalancı, iftiracı bir adam
olsaydım; söylediklerim gerçek çıkmasaydı. Türkiye çok huzurlu, çok
mutlu olsaydı. Bundan en büyük mutluluğu ben duyar, hatta üstüne
çıkar özür bile dilerdim. Ama bakıyorsun biz 10 yıl önce ne
söylediysek bugün Türkiye’nin başına gelmiş. Ben demişim ki 1
milyar doları var, evinden çıktı onca para, ne diyeyim daha…
“İKTİDARDAN DA CEMAATTEN DE ÜLKEYE FAYDA
GELMEZ”
İktidar-cemaat kavgasına nasıl bakıyorsunuz?
İki ucu pis bir değnek. Alın birini vurun ötekine. Bunların
ikisinden de Türkiye’ye fayda gelmez. Bizim yolumuz Mustafa Kemal
Atatürk’ün yoludur. Bizim taşıdığımız aydınlık Mustafa Kemal’in
aydınlığıdır.
“DÜNYADAKİ EN GÜÇLÜ GAZETECİLİK
TÜRKİYE’DE”
Türkiye’deki gazeteciliği nasıl buluyorsunuz. Sizin içeride
olduğunuz o koca altı yılda medyada çok büyük değişim oldu mu
sizce?
Dünyadaki en güçlü gazetecilik bence Türkiye’de yapılıyor.
“TÜM BASKILARA RAĞMEN DİRENEN BİR
GAZETECİLİK VAR”
Şaka mı bu gerçek mi?
Tabii ki gerçek. Bütün baskılara rağmen direnen, teslim olmayan,
bütün baskılara rağmen kanının son damlasına kadar mücadele eden
bir gazetecilik var bu ülkede.
Medyaya yönelik baskılar ortadayken, herkesin bir tarafı
varken, objektiflik çoğu meslektaşımız tarafından hiçe sayılırken
bu ülkede hala gerçek gazetecilik yapıldığını söyleyebilir
misiniz?
Aslan gibi yapılıyor. İşte sen. Sen bu soruları sorabildiğine ve
korkmadan yayınlayabildiğine göre demek ki hala gerçekten
gazetecilik yapanlar var.
“MESLEĞİM BÜYÜK TAARRUZ VE SALDIRI ALTINDA
AMA DİMDİK”
Ama herkes yapmıyor ya da yapamıyor.
Sen yaptığına göre Türkiye’de gazetecilik var. Ben konuştuğuma göre
Türkiye’de gazetecilik var. Eğer penguen resmi yayınlandıktan sonra
gerçekler yine televizyon ve gazetelerde yer alıyorsa evet
gazetecilik var. Bakın bütün meslek kuruluşları çöktü bir tek basın
meslek kuruluşları ayakta kaldı. Bizim mesleğimiz Türkiye’de çok
güçlü bir meslek. Bakın bize talimat veremiyorlar, kime veriyorlar?
Patron yalakalarına. Fatih Saraç kim ki? Onu gazeteci
saymayın. Onun yaptıklarının bizim meslekle hiçbir ilgisi yok.
Siyasetçilerle medya patronlarının ilişkileri elbette olur ama
gazetecilerin üzerine yerleştirdikleri adamlarla çürüme yaşamışlar.
Gazetecilik suçlu değil. Benim mesleğim çok büyük taarruz ve
saldırı altında ama dimdik ayakta.
“70 YAŞINDA MUHABİR
OLABİLİRİM”
Aktif gazeteciliği özlediniz mi?
Ben muhabirliği çok özledim. Günün birinde mutlaka yapacağım. Eğer
ölmezsem 70 yaşında bir muhabir olabilirim.
Peki yeni bir Kanaltürk kurmanız mümkün mü?
Sen beni kısa yoldan hapse göndermeye hepten kararlısın Alev. Şaka
bir yana çok zor artık. Çok mümkün değil.
Son sorum mutlu musunuz şu an?
Berkin’in ödediği bedel yanında 6 yıllık yattığım hapisliğin
konuşulması bile zül geliyor. Berkin’in acı haberi sevincimizi
kursağımızda bıraktı…
Çok yorgunsunuz, sorularım hep elimde kaldı ama olsun bu da
yeter. Önemli olan sizin sağlık ve sıhhatiniz. Aramıza hoş geldiniz
çok teşekkürler…