19 Mayıs 2008 07:25 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:07

"TUĞÇE BARAN OLAYININ BENİM İÇİN EN İLGİ ÇEKİCİ YANI!..." ORAY EĞİN TUĞÇE BARAN OLAYININ BİLİNMEYENLERİNİ YAZDI!...

Biraz da "içeriden" bilgi... Rivayetlere göre Tuğçe Baran bir süredir siyasi yazılar yazmak istiyordu. Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu da bu isteğe karşı direniyormuş. Sonunda araya Selahattin Duman girmiş...

MEDYADA ARKADAŞLIK HER KAPIYI AÇAR MI?


Birkaç gündür Mutlu Tönbekici´nin takma ismi Tuğçe Baran´dan vazgeçmesi medyanın en önemli gelişmesi oldu. Medyada bir şeyi yapmaktansa sunmak önemli ya, Tuğçe Baran gibi tam da kitlelere mal olduğunu söyleyemeyeceğimiz bir yazar için böylesi tantana kopartılması gerçek bir başarı. Ayşe Arman´ın katkısı es geçilemez. Anladığım kadarıyla Tönbekici bu PR-promosyon işlerini iyi biliyor ki, kimliğini değiştireceğini Ayşe Arman´a bizzat duyurmuş ve "paylaşmasını" istemiş.

Biraz da "içeriden" bilgi... Rivayetlere göre Tuğçe Baran bir süredir siyasi yazılar yazmak istiyordu. Ne zaman Türkiye´nin en büyük siyasi yazarına dönüştü yerli Bridget Jones, gerçekten bilmiyorum. Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu da bu isteğe karşı direniyormuş. Sonunda araya Selahattin Duman girmiş, bugünkü çözüm bulunmuş. Ben anlatanların yalancısıyım.

Ancak ne olursa olsun sonucu hayırlı. "Tuğçe Baran" artık cazibesi kalmayan bir mitos´tu medyada. Bir aydır yazmıyormuş, ben farkında değilim mesela. Yazana da okuyana da sıkıntı veren bir köşeye dönüşmüştü, uzayamazdı zaten. Mutlu Tönbekici de haklı olarak bir başkasının gölgesinde yaşamaktan sıkılmıştır.

İşin tuhafı, Tuğçe Baran yıllarında da Tönbekici kendi adıyla çeşitli yazılar yazdı. Belki enerjisini diğer kimliğine harcadığından bu yazılar hep arka planda kaldı. Hatta medyada kendi adıyla yaptıkları hiç tutmamasına rağmen sahte ismi ses getiren kendine özgü bir örnek oldu. Bir süre Tönbekici´nin elini ayağını bağlayacağı kesin şizofreniden kurtulma sürecinin.

Okurları içinse daha problemli bir durum söz konusu. Yapılan PR gazından dolayı çıta öyle yükseldi ki, bir yazar olarak Tönbekici imzası kolaylıkla bu havanın altında ezilebilir. Sonuçta sıfırdan ortaya çıkan biri yok karşımızda. Aşağı yukarı ne yazdığı, nelerle ilgilendiği, sınırları belli bir imza ve yıllardır gazetecilik yapan bir isim.

"Tuğçe Baran olayı"nın benim için en ilgi çekici tarafı bir kez daha medyanın nasıl küçük bir köy olduğunu görmek oldu. Bu olayı gazlayarak PR korosuna dahil olanların birbiriyle ilişkileri şema haline getirin, ufak bir medya aşireti göze çarpacaktır. Zamanında bir arada çalışmış, sonra farklı yerlere savrulmuş, arkadaşlık hatrına da bugünkü konumlarında köyün bir başka mensubuna destek çıkanlar. Gazetecilik adına değil, eş-dost-ahbap ilişkileri için verilen emekler. Bu da bir tür okur kandırma değil mi?

Kimi gazeteciler Tuğçe Baran´ın ne yazdığına bakmadan, sadece Mutlu Tönbekici arkadaşları olduğu için kendilerini bu PR´a alet ediyorlar. İşin fenası bu ileride iyi bir gazeteci olan Tönbekici´yi de zor durumda bırakacak. Çünkü biliyoruz ki çıtası bu kadar yüksek değil. Sunumla da medyada bir yere kadar; hem o Ayşe Özyılmazel değil ki yazının bittiği yerde aşk başlasın...

Medyadaki bu köy ilişkileri insanın kısa dönemli şöhreti için büyük katkı sağlar ama ürün zamana dayanmazsa sonu kötü olur.

90´ların sonunda, hatırlıyorum, vasat bir roman yazan Leyla İpekçi medyadaki arkadaşlarının gazıyla Türk edebiyatının kraliçesi olarak sunulmuştu. Dergilerde, gazetelerde sayfalarda söyleşileri basılmış, köşe yazarları arkadaşlarının kitabını gazlamış, bütün ekler İpekçi´nin son derece sıradan kitabına ayrılmıştı.

Bunun sebebi İpekçi´nin iyi bir yazar olması değildi, sadece dergicilik yap