10 Şub 2011 17:37
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:02
TRT SPİKERİNİN HAYATINDA İLGİNÇ TESADÜF; 30 YIL ÖNCE DARBE BİLDİRİSİNİ OKUDU BUGÜN DARBE PLANINI!
12 Eylül döneminde darbe bildirilerini okuyan TRT spikeri, 30 yıl sonra darbe planı iddianamesini okudu!
Eskiden darbe bildirgelerini okuyan TRT spikerleri artık darbe planladığı iddia edilen askerlerin yargılandığı davaların metinlerini okuyor.
Balyoz Darbe Planı Davası’nın iddianamesi TRT spikerlerinden Hakan Kıra ve Ömer Ersöz tarafından okundu. TRT Haber’in canlı yayınında sorularını cevaplandıran Spiker Kıra, idianameyi okurken, radyo spikerliği dönemindeki sıkıyönetim bildirgesi seslendirdiği yıllara gittiğini söyledi.
İşte o röportaj :
-Görevlendirme nasıl yapıldı?
- İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı iddianamenin okunması için TRT İstanbul Müdürlüğü’nden 2 görevlinin gönderilmesini istemişti. Bu yazı TRT’ye ulaştı, müdürlük değerlendirdi ve iki spikeri görevlendirdi. Bu bir görevlendirme ve o görevlendirme doğrultusunda biz de geldik, okumaya başladık.
- Bir stüdyoda haber okumakla büyük bir duruşma salonunda sanıkların gözü önünde, onların yanında iddianame okumak arasında ne fark var?
-Sorumluluk açısından bakıldığında pek bir fark yok çünkü stüdyoda tek başınıza haber okusanız da biliyorsunuz ki milyonlarca insan sizin okuduğunuz haberi dinliyor veyahut da sunduğunuz programı dinliyor o sorumluluk var. Burdada aynı sorumluluk var. Fakat burda farkı; bir iddianame okuyorsunuz. Okuduğunuz iddianame içerisinde yapılan alıntılarla ilgili seslendirdiğiniz veya değerlendirdiğiniz metinde onu söyleyen şahıslar karşınızda oturuyor. Ve de bunun önemli kısmı, noktasına virgülüne varıncaya kadar doğru ve düzgün okumak gerekir ki, zaten bu amaçla bizim görevlendirilmemiz istendi. En açık, en düzgün, yorumsuz bir şekilde, tarafsız bir şekilde ve en anlaşılır şekilde okunması için biz çağırıldık ve biz de bunu o şekilde yaptık. Pek bir fark,stüdyoyla burası arasıda benim açımdan yok.
-En azında görev ve sorumluluk açısından..
-Görev ve sorumluluk açısından yok çünkü bizi ilgilendiren kısmı orası.
-Ergenekon iddianamesini savcılar okudu ve ortalama 80 sayfa okundu günde. Siz özenli ve tempolu şekilde ortalama 110 sayfa okudunuz..
-80 sayfa okuduğumuz günlerde oldu. İddianamenin akışına göre değişti. Ses kayıtları deşifrelerinin olduğu yerler var. Oralarda daha bir yavaş okumak durumundayız. Bazıyerler çok tekrar ediliyor. Çünkü meburen 195-196 sanık hakkında aynı şeyler söyleniyor. Oralarda daha hızlı geçilebiliyor ama bu hızlı geçmek anlaşılır olmamak anlamında değil.
- 9 gün boyunca iddianameyi okudunuz. Orada en zorlandığınız kısım hangisiydi?
- Birebir orada bulunan şahısların sanıkların ifadeleri var. Daha doğrusu "Ben bunu bunu söyledim, şunu şunu söyledim.." şeklinde savcılıkta verilen ifadelerin birebir okunması durumunda, onu söyleyen kişiler karşınızda oturuyor. Daha bir özenli okumanız gerekir ki onun söylediğini orada yansıtabilesiniz.
-Savcılar, hakimler.. zaman zaman kulislerde konuştuğunuzda bu konudaki tepkileri nasıldı?
-Valla herkes memnundu. Herkes memnundu. İlk gün sadece niçin bir TRT spikeri okuyor diye bir itiraz oldu onu da mahkeme başkanı heyet izah etti. İddianamenin okunması, tarafsız ve anlaşılır şekilde okunması açısından bizim için önemli dendi, ondan sonra da bir itiraz olmadı. Ve gercekten büyük bir dikkatle, büyük bir anlayışla ve büyük bir titizlikle herkes tarafından dinlendi./Sanıklar da sanık avukatları da herkes iddianamenin okunmasını pür dikkat dinledi.
- Biz kulislerde tanıklık ederdik duyardık şunu söylerlerdi; "İyi ki TRT spikerleri okuyor zira bu kadar uzun bir iddianameyi dinlemek bizim için zor olurdu." diye bu şekilde tepkiler de geldi mi size?
-Evet geldi ama bunun değerlendirmesini onlar biraz da okuma esnasında günler geçtikçe anlaşıldı. Çünkü hakikaten o kadar çok deşifresi güç alıntılar vardı ki onlar eğer bir güme giderse anlaşılabilecek gibi değildi.
- Tek kanal döneminde, özellikle radyolarda 80’li yılarda siz çok önemli, sesi bilinen bir spikersiniz. 82’de mi başladınız göreve ?
-82 Ocak 18’inde Erzurum’da ilk spikerlik görevine başladım.
-Özellikle 80 darbesi sonrası sıkı yönetim bildirileri hiç okudunuz mu?
-Okuduk, okumaz olur muyuz.. 80 Eylül’ünde, 12 Eylül’de ihtilal olmuştu, darbe olmuştu. 82’de göreve başladığımda 1 sene henüz geçmişti üzerinden ve sürekli sıkıyönetim bildirisi geliyordu. Ara haberlerde, bölgelerde 4 dakika, 5 dakikalık haber süresi vardır. Fakat bildiri geldiği zaman, o 20 dakikaya, 25 dakikaya sarkıyordu ve biz de onu aynı bu titizlikle okumak zorundaydık. Yani bizim görevimiz sıkı yönetim bildirisini, darbe bildirisini de aynı titizlikle okumak. Burda bu iddianayi de aynı titizlikle okumak.
- 30 yıl önce sıkıyönetim bildirisini okudunuz, 30 yıl sonra bir darbe iddiasına ilişkin bir iddianameyi okudunuz. Bir spiker olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Aradaki fark neydi?
-Mesleki açıdan dediğim gibi bizim açımızdan pek bir fark yoktu. Biz okuduğumuzu düzgün, doğru, anlaşılır şekilde okumakla mükellefiz. Onun içeriği, yorumu, kimin neler söylediğini okumak veyahut da yorumlamak bizim görevimiz değil.
Balyoz Darbe Planı Davası’nın iddianamesi TRT spikerlerinden Hakan Kıra ve Ömer Ersöz tarafından okundu. TRT Haber’in canlı yayınında sorularını cevaplandıran Spiker Kıra, idianameyi okurken, radyo spikerliği dönemindeki sıkıyönetim bildirgesi seslendirdiği yıllara gittiğini söyledi.
İşte o röportaj :
-Görevlendirme nasıl yapıldı?
- İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı iddianamenin okunması için TRT İstanbul Müdürlüğü’nden 2 görevlinin gönderilmesini istemişti. Bu yazı TRT’ye ulaştı, müdürlük değerlendirdi ve iki spikeri görevlendirdi. Bu bir görevlendirme ve o görevlendirme doğrultusunda biz de geldik, okumaya başladık.
- Bir stüdyoda haber okumakla büyük bir duruşma salonunda sanıkların gözü önünde, onların yanında iddianame okumak arasında ne fark var?
-Sorumluluk açısından bakıldığında pek bir fark yok çünkü stüdyoda tek başınıza haber okusanız da biliyorsunuz ki milyonlarca insan sizin okuduğunuz haberi dinliyor veyahut da sunduğunuz programı dinliyor o sorumluluk var. Burdada aynı sorumluluk var. Fakat burda farkı; bir iddianame okuyorsunuz. Okuduğunuz iddianame içerisinde yapılan alıntılarla ilgili seslendirdiğiniz veya değerlendirdiğiniz metinde onu söyleyen şahıslar karşınızda oturuyor. Ve de bunun önemli kısmı, noktasına virgülüne varıncaya kadar doğru ve düzgün okumak gerekir ki, zaten bu amaçla bizim görevlendirilmemiz istendi. En açık, en düzgün, yorumsuz bir şekilde, tarafsız bir şekilde ve en anlaşılır şekilde okunması için biz çağırıldık ve biz de bunu o şekilde yaptık. Pek bir fark,stüdyoyla burası arasıda benim açımdan yok.
-En azında görev ve sorumluluk açısından..
-Görev ve sorumluluk açısından yok çünkü bizi ilgilendiren kısmı orası.
-Ergenekon iddianamesini savcılar okudu ve ortalama 80 sayfa okundu günde. Siz özenli ve tempolu şekilde ortalama 110 sayfa okudunuz..
-80 sayfa okuduğumuz günlerde oldu. İddianamenin akışına göre değişti. Ses kayıtları deşifrelerinin olduğu yerler var. Oralarda daha bir yavaş okumak durumundayız. Bazıyerler çok tekrar ediliyor. Çünkü meburen 195-196 sanık hakkında aynı şeyler söyleniyor. Oralarda daha hızlı geçilebiliyor ama bu hızlı geçmek anlaşılır olmamak anlamında değil.
- 9 gün boyunca iddianameyi okudunuz. Orada en zorlandığınız kısım hangisiydi?
- Birebir orada bulunan şahısların sanıkların ifadeleri var. Daha doğrusu "Ben bunu bunu söyledim, şunu şunu söyledim.." şeklinde savcılıkta verilen ifadelerin birebir okunması durumunda, onu söyleyen kişiler karşınızda oturuyor. Daha bir özenli okumanız gerekir ki onun söylediğini orada yansıtabilesiniz.
-Savcılar, hakimler.. zaman zaman kulislerde konuştuğunuzda bu konudaki tepkileri nasıldı?
-Valla herkes memnundu. Herkes memnundu. İlk gün sadece niçin bir TRT spikeri okuyor diye bir itiraz oldu onu da mahkeme başkanı heyet izah etti. İddianamenin okunması, tarafsız ve anlaşılır şekilde okunması açısından bizim için önemli dendi, ondan sonra da bir itiraz olmadı. Ve gercekten büyük bir dikkatle, büyük bir anlayışla ve büyük bir titizlikle herkes tarafından dinlendi./Sanıklar da sanık avukatları da herkes iddianamenin okunmasını pür dikkat dinledi.
- Biz kulislerde tanıklık ederdik duyardık şunu söylerlerdi; "İyi ki TRT spikerleri okuyor zira bu kadar uzun bir iddianameyi dinlemek bizim için zor olurdu." diye bu şekilde tepkiler de geldi mi size?
-Evet geldi ama bunun değerlendirmesini onlar biraz da okuma esnasında günler geçtikçe anlaşıldı. Çünkü hakikaten o kadar çok deşifresi güç alıntılar vardı ki onlar eğer bir güme giderse anlaşılabilecek gibi değildi.
- Tek kanal döneminde, özellikle radyolarda 80’li yılarda siz çok önemli, sesi bilinen bir spikersiniz. 82’de mi başladınız göreve ?
-82 Ocak 18’inde Erzurum’da ilk spikerlik görevine başladım.
-Özellikle 80 darbesi sonrası sıkı yönetim bildirileri hiç okudunuz mu?
-Okuduk, okumaz olur muyuz.. 80 Eylül’ünde, 12 Eylül’de ihtilal olmuştu, darbe olmuştu. 82’de göreve başladığımda 1 sene henüz geçmişti üzerinden ve sürekli sıkıyönetim bildirisi geliyordu. Ara haberlerde, bölgelerde 4 dakika, 5 dakikalık haber süresi vardır. Fakat bildiri geldiği zaman, o 20 dakikaya, 25 dakikaya sarkıyordu ve biz de onu aynı bu titizlikle okumak zorundaydık. Yani bizim görevimiz sıkı yönetim bildirisini, darbe bildirisini de aynı titizlikle okumak. Burda bu iddianayi de aynı titizlikle okumak.
- 30 yıl önce sıkıyönetim bildirisini okudunuz, 30 yıl sonra bir darbe iddiasına ilişkin bir iddianameyi okudunuz. Bir spiker olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Aradaki fark neydi?
-Mesleki açıdan dediğim gibi bizim açımızdan pek bir fark yoktu. Biz okuduğumuzu düzgün, doğru, anlaşılır şekilde okumakla mükellefiz. Onun içeriği, yorumu, kimin neler söylediğini okumak veyahut da yorumlamak bizim görevimiz değil.