"TOPLUM NEZDİNDE İNANDIRICILIKLARI SIFIR!..." SERDAR TURGUT ERTUĞRUL ÖZKÖK VE DOĞAN GRUBU'NA YÜKLENDİ!..
Serdar Turgut bugün ki yazısında kensisini Karamehmet'in yerine koydu. O zaman bakın Turgut neler düşündü ve yazdı.....
Üzücü Bir Durum...
Gazetedeki odamda masanın üstünde şu an bir tarafta ABD, Rusya, Hindistan gibi büyük devletlerin krizden etkilenmiş veya etkilenebilecek şirketlerini korumak için nasıl formüller ürettiklerini, nasıl da çabaladıklarını anlatan haberlerden oluşan bir dosya duruyor.
Öbür yanda ise Hürriyet gazetesinde Ertuğrul Özkök'ün geçenlerde yazmış olduğu yazının kopyası ibretlik olsun diye duruyor.
Minik tartışmayı hatırlatmalıyım ki; sizler de bu konuyu perspektife oturtabilin.
Tüm reklamverenlerin bildiği, müsait ortam olduğunda ifade ettikleri konuyu ben bir yazıma taşımış ve ilan piyasasındaki pazar gücünü başka ilan alanları yok etmek için kullanmaya çalışan Doğan medyasının bu tavrının piyasa ekonomisine inanmış insanlar yani işadamları tarafından demokrasiye aykırı olarak nitelendirildiğini anlatmak için bunu 'Medya faşizmi' olarak nitelendirmiştim.
Bu faşist güç bazen 'Bana reklam ver yoksa ha!' şeklinde tezahür edebiliyor. Bazen de 'Niye başka gazeteye de ilan verdin?' şeklinde ortaya çıkabiliyor.
Bunu, bizim gibi hür düşüncenin olması için mücadele etmesi gereken bir sektördeki insanların yapması, demokrasinin dibine mayın döşemek anlamına geliyor.
Bu konuda ne benim dediklerim ne de Özkök'ün dediği ve diyeceği, piyasanın durumunu bilen oyuncuların fikrini değiştirmeyecek tabii ki.
Ben bu konuya girdim, çünkü Turkcell bu Doğan grubu medyasına ilan vermiyor diye onların çıkardığı sese karşılık, sadece okuyucuların doğruları bilmelerini istemiştim.
Gerçekler orada yazdığım gibiydi. Dün de Yavuz Semerci ekonomi sayfalarımızda olan bitenin altındaki gerçeği çok daha bilimsel açıdan ele aldı.
Gerçekler zaten reklamverenler tarafından bilindiğinden ve onlar tarafından da ifade edildiğinden, Yavuz ve ben okuyucumuzu da hakikatler konusunda bilgilendirmek işimizi yaptığımızdan, olay bizim açımızdan kapanmış sayılır.
Peki durum böyleyken masamda Özkök'ün o yazısını neden hâlâ tuttuğumu da sorabilirsiniz.
Bu yazıda sadece tek bir cümle nedeniyle masamda o yazıyı tutuyorum.
Özkök hıncını bir türlü alamadığı Turkcell hakkında yazarken "Turkcell'in başındaki en büyük felaket Mehmet Emin Karamehmet'tir" diye yazmış.
Bir o cümleye bakıyorum, bir de başka ülkelerde değerler yaratmakta olan işadamlarına karşı nasıl yaklaşıldığını anlatan haberlerle dolu dosyama...
Düşünsenize; Karamehmet bir gün bir fikri ülkeye taşımış, büyük sorunlarla boğuşmakta olduğu bir dönemde Turkcell gibi bir şirketi kurmuş. Onun teknolojisini tüm ülkeye yayacak büyük yatırım yapmış. Üstelik o şirket çalışmış, uğraşmış, gücünü tüm dünyaya göstermiş. Bütün dünyada takdir toplamış. Kısacası, Türk girişimcisinin adını zirvelere taşımış.
Bütün bunlara rağmen, bu ülkenin bir gazetecisi, o şirketin başına gelen en büyük felaket olarak o insanı bir yazısında yazacak.
Kendimi o insanın yerine koymaya çalıştım. Kimbilir, o yazıdaki o cümleyi okurken ne kadar içi acımış ve üzülmüş olabileceğini tahmin ediyorum.
Yine düşünüyorum da; onun kendini teselli edebileceği tek yön, bu yazının Doğan medyasının bir gazetesinde ve de Ertuğrul Özkök imzasıyla yayınlanmış olması olmalıydı. Onlardan beklenir diye düşünüyor olmalıydılar. Çünkü geçmişte de birçok haksızlıklar yaptılar ve çıkarları gerektiğinde yine de yapacaklardı.
Onlar öyle de, Allah'tan sağduyusu olan insanlar o medya grubunun ve adamlarının niyetlerini görüyor.
Toplum nezdinde inandırıcılıkları neredeyse sıfır düzeyinde. İnsanlar daima, yaptıkları her iş, söyledikleri her sözün arkasında bir art niyet arıyor.
Ben inanıyorum ki; Turkcell şirketinin kurucusu olan insan, kendisine laf edenlerin bunlardan ibaret olmasına bakıp, içini rahat tutu