TODAY'S ZAMAN'DAN KOVULAN ANDREW FINKEL HANGİ GAZETEYE GEÇTİ?
Today's Zaman'da yazdığı yazısı sansürlenen ve ardından da gazeteyle ilişiği kesilen Andrew Finkel hangi gazeteyle anlaştı?
Ahmet Şık’ın kitap taslağı İmamın Ordusu’nun yasaklanma, toplatılma ve yok edilmesi ile ilgili olarak yazdığı ve "Cemaati eleştime özgürlüğünü en çok Gülen Cemaati savunmalı" mealindeki yazısı önce sansürlenen sonra da Today’s Zaman’daki köşesi kaldırılan Amerikalı gazeteci Andrew Finkel, yazıları için yeni bir köşe buldu.
Amerikalı gazeteci Andrew Finkel artık her hafta Taraf’ın ikinci sayfasında zaman geçirecek. "Pasatiempo" ismini verdiği köşesinde Finkel, "Taraf’ta yazmak istememin sebebi bu gazetenin Jamaikalı o bobsled takımı gibi olması. Kısacık zamanda kıt kaynaklarla Türk siyasi hayatında çok büyük etki yaratmasıİ tıbbın çare bulamayacağı inatçı bir kararlılık vakası" diyerek yeni gazetesini de övdü.
İşte Finkel’in bugün Taraf’taki ilk yazısında Türkiye’deki gazetecilik serüveni ile ilgili yazdıkları:
1989’dan beri Türk basın dünyasında yolumu çizmeye çalışıyorum ve birçok kez kendimi kızaktan fırlayıp metaforik bir buz yığınına balıklama dalarken buldum.
Listeyi hızlıca gözden geçirelim. Türkiye’deki ilk gazetem İngilizce yayımlanan, sonrasında patronunun küçük çaplı dolandırıcılıkla suçlandığı bir gazeteydi. Pek çok şeyi, bir sonraki gazetemin, on yıldan fazla süre Britanya Ağır Dolandırıcılık Dairesi’nden kaçan patronundan daha iyi yaptı.
Çalıştığım üçüncü gazete, ağır dolandırıcılıkla suçlanıp bir süre Kartal Ağır Ceza’da takıldı. Bu, dönemin Milli Güvenlik Kurulu’nun acele talimatıyla o gazeteden kovulmam ve yargılanmamdan sonraydı. Daha sonra Aydın Doğan için çalışmaya başladım. Son kafa patlatma tecrübem de, editoryal çizgiden saptığım için (gene) kovulduğum İngilizce yayımlanan bir gazeteydi. İfade özgürlüğü için mücadele verdiğimi sanıyordum.
Tuhaf bir yolculuk oldu. Kendime soruyorum, nasıl iflah olmaz bir hastalık ki bu metaforik kızağımı yamacın tepesine sürükleyip bir kez daha yokuş aşağı gitmek istiyorum. Yeni bir gazete ile yeni bir maceraya başlamak için ümitsiz bir ses gibi gelebilir. Tarafın editörleri benden köşe yazarı olmamı istediğinde (bundan aylar önceydi), tereddüt ettim.
Kararsızlığımın nedeni, bir belaya daha bulaşmaya korkmamdan ziyade, Tarafın yazarlarına tahsis ettiği -adeta şirket kantinindeki virüslü su sebilinden bulaşan sarılık salgını gibi görünen- sarı boyalı fotoğraflarda resmedilmek endişesiydi. Tabii bir de köşeye başlık seçme sorunu vardı -hep uzak durduğum eski bir Bâb-ı Âli geleneği. "Büyük Resim" ya da "Hayatın Anlamı" gibi seçenekleri hemen eledim, fazla ümit vaat ediyordu. İnsanlar benim, dışarıdan birinin bakış açısıyla yazmamı bekliyor. Fakat işin aslı şu, ben İstanbul’a geldiğimde nüfusunun dörtte üçü daha doğmamıştı ve her şeye "Yabancı Gözüyle" bakıyormuş gibi yapmaktan usandım.