05 Kas 2006 12:56 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

TGRT'NİN SATIŞININ RTÜK TARAFINDAN ONAYLANMASI MEHMET BARLAS'I NEDEN GÜLDÜRDÜ?

Türk basınında iki ekol var.Bunlar Ankara gazeteciliği ve İstanbul gazeteciliği diye kategorize ediyorlar gazeteciliğimizi.Aslında Sabah ve Yeni Asır'la simgelenen İzmir gazeteciliği de var ama,pek konuşulmuyor.

Basında Ekoller

Bazılarına göre Türk basınında iki ekol var. Bunlar "Ankara gazeteciliği" ve "İstanbul gazeteciliği" diye kategorize ediyorlar gazeteciliğimizi. Aslında "Sabah" ve "Yeni Asır"la simgelenen "İzmir Gazeteciliği" de var ama, pek konuşulmuyor.
Görsel medyada ise, bir "İstanbul ekolü" yeni yeni oluşmaya başladı. İstanbul'daki bütün özel televizyonları, TRT'liler, yani Ankaralılar kurduğu için, bunların yanında yetişen İstanbullu gençler, şu sıralarda yönetimlere el koymakta.
Ben hem Ankaralı hem de İstanbullu olduğum, TRT'de de özel televizyonlarda da çalıştığım için, galiba kendimi ekollerüstü görmem hata olmaz. Eski Ankaralı şimdi İstanbullu olan Mustafa Özkan, uzun zamandır "İstanbul'daki Ankaralı gazeteciler"i bir araya getirmeye çalışıyor. Ama tam listeyi bir türlü tamamlayamadı. Mustafa Özkan'ın hazırladığı 85 kişilik geçici listedeki bazı isimler şöyle:

ANKARALILAR

Adem Gürses, Ali İhsan Göğüş, Ali Kırca, Altan Öymen, Ayşenur Arslan, Can Dündar, Cüneyt Koryürek, Derya Sazak, Ertuğrul Özkök, İsmet Özkan, Kurtul Altuğ, Mehmet Yılmaz, Melih Aşık, Mete Akyol, Metin Uca, Necati Zincirkıran, Nuriye Akman, Oktay Ekşi, Orhan Birgit, Salih Memecan, Sedat Ergin, Selahattin Duman, Reha Muhtar, Taha Akyol, Ufuk Güldemir, Uğur Dündar, Yalçın Bayer, Yalçın Doğan, Zafer Mutlu.

Bazıları için "Ankaralı gazeteci" olmak, "Geçici ve mecburi hizmet" gibi bir durum. Örneğin geçenlerdeki Mehmet Ali Aybar Sempozyumu'nda, benimle komşu konuşmacı olan İsmet Berkan, Ankaralı geçmişini bu çeşit anlatmıştı. Ancak bu geçici konum bile gazeteciyi derininde İstanbulluluktan biraz kopartır. Ankara'da belirli süre görev yapmış gazetecilerin bile İstanbul'daki meslektaşlarını "Onlar kanun tasarısı ile kanun teklifi arasındaki farkı bilmezler" diye hafif aşağıladıklarına hep tanık olmuşuzdur.
Bir de Ankaralı gazetecilerin, "Ankara'da balık İstanbul'dakinden hem daha taze, hem de daha iyi pişirilir" şeklinde bir takıntıları vardır. Oysa damardan bir Ankaralı gazeteci arkadaşıma Boğaz'daki bir meyhanede lakerda ikram ettiğimde "Bu balık turşusu mu" diye şaşırdığını da çok iyi hatırlıyorum.

İNSAN UNSURU

Tayin ve terfi ile İstanbullu olan gazetecilerden Milliyet Genel Yayın Müdürü Sedat Ergin, bir Ankaralının İstanbul'daki gözlemlerini DMG Magazin'e şöyle anlatmıştı:
-Ankara gazeteciliği, işin doğası gereği, daha çok siyasi haberlerle yoğrulan, siyaset haberciliğini diğer başlıkların önünde tutan bir bakışı gerektiriyor. Eğer bir ülkenin karar alma mekanizmasının bulunduğu, siyasetin kalbinin attığı merkezde gazetecilik yapıyorsanız, işinizin hakkını verebilmeniz için bu merkeze odaklanmanız, bu merkezin kodlarını çözmeye dönük bir yazılım geliştirmeniz gerekiyor. Ama şimdi geriye dönüp baktığımda, insan unsuruna biraz daha fazla önem verebilirmişim diye düşünüyorum.
-Şimdi geriye dönüp Ankara yıllarıma baktığımda, aslında çok keyif verici bir iş yaptığımı, gazeteciliği dolu dolu yaşadığımı, entelektüel açıdan kendimi sürekli yenileyebildiğimi, çok huzurlu bir hayat yaşadığımı düşünüyorum. Hayatımın mutlu bir dönemi oldu. Şimdi kendime çok az zaman ayırabiliyorum ve entelektüel açıdan kendimi yenileyebilecek bir zamanım yok.

NEW YORK EKOLÜ

Haberler arasında TGRT'nin "News Corporation"a ve Ahmet Ertegün'e satışının RTÜK tarafından onaylandığını okuyunca güldüm.
Çünkü şimdi Türk medyasına bir de "New York Ekolü"nden h