TGC’de “Gazeteyi gazete yapanlar 2”: Ünlü foto muhabirleri, gençlere mesleği anlattı!
TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda yapılan toplantıya konuşmacı olarak Ergin Konuksever, Muammer Tuncer, Coşkun Aral, Garbis Özatay ve Ercan Arslan katıldı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Kültür Sanat Komisyonu’nun “Gazeteyi
Gazete Yapanlar" etkinliği “Foto Muhabirleri” başlığı ile
devam ediyor. 4 Nisan Salı, saat 14.00’te yapılan toplantı Burhan
Felek Konferans Salonu’nda TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun açılış
konuşmasıyla başladı.
Başkan Turgay Olcayto, foto muhabirlerinin zor koşullarda
çalıştığına dikkat çekerek "Mesleğe emek veren kıdemli foto
muhabirleriyle, gençleri bir araya getiriyoruz. Geçmişten günümüze
foto muhabirlerinin meslekte yaşadıkları zorlukları, başarıları
ortaya koyan bir toplantı planladık” diye konuştu.
TGC Kültür Sanat Komisyonu Başkanı Fahri Aral ise komisyon olarak
TGC'nin kurucu başkanı Sedat Simavi adına bir sergi
düzenleyeceklerini belirterek "8 Nisan 2017 Cumartesi günü de Adım
Adım Babıali Turu düzenliyoruz" diye konuştu.
TGC Kültür Sanat Komisyonu Sekreteri Gamze Akdemir’in
moderatörlüğünü üstlendiği toplantının konukları TGC Onur Kurulu
Sekreteri-gazeteci Ergin Konuksever, TGC Balotaj Kurulu Üyesi-foto
muhabiri Muammer Tuncer, İz TV Genel Koordinatörü Coşkun Aral, foto
muhabiri Garbis Özatay, Milliyet Gazetesi foto muhabiri Ercan
Arslan oldu.
ERGİN KONUKSEVER: FOTO MUHABİRLERİNE GEREKEN DEĞER
VERİLMİYOR
TGC Onur Kurulu Sekreteri Ergin Konuksever, konuşmasında savaş
muhabirliğinin zorluklarına dikkat çekti. 1968'li yıllarda öğrenci
hareketlerini en yakından izleyen gazetecilerden biri olan Ergin
Konuksever, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çektiğimiz bir fotoğrafı sıkıyönetim Komutanı istedi. Biz
çektiğimiz fotoğrafların yüzünü kapatarak verdik. Üniversitedeki
işgal döneminde zaman zaman linç edilme tehlikesi atlattık. Deniz
Gezmiş'e üzerindeki parkayı ben verdim. Deniz Gezmiş
tutuklandığında benden bir dolma kalem ve silah istemişti.
Cumhuriyet Gazetesinde çalışıyordum. Deniz Gezmiş'e babası benim
masamda bir mektup yazdı. Savaş muhabirliği, foto muhabirliği çok
zor emek gerektiren bir meslektir. Medyada meslektaşlarımıza
gereken değer verilmiyor. Kıbrıs Barış Harekatını da izledim. Bu
süreçte vuruldum. Çektiğim fotoğraflar birçok yayın organında
çıktı. Bu süreçte mesleği yaparken ’önce’ insan diyorum yine de.
Örneğin Atılay Kayaoğlu 39 yıl Hürriyet'te çalıştı. 40 yıl için
herkese altın verilirken arkadaşımızı işten attılar. Bu vefasızlık
örneğidir."
MUAMMER TUNCER: BİZİM DÖNEMİMİZDE HER HABERE
GİDERDİK
TGC Balotaj Kurulu Üyesi Muammer Tuncer ise meslekteki yıllarını
şöyle anlattı:
"Ben mesleğe 1955 yılında başladım. Mesleğe başladığım dönemlerde
üniversitelerde öğrenciler harçlar yüzünden yürüyüş yaparlardı.
Yürüyüşlerde sivil polisler fotoğraf çekmeye çalışırdı. Askerlikten
sonra Son Havadis Gazetesine başladım. Çok ödül aldım. İsmet
İnönü'nün bulunduğu törende ödül aldım. Sultanahmet'te idamlar
yapılırdı. İdamları hatırlıyorum mesleğimizin çarpıcı
görüntülerinden. İdamlar ibret olsun diye bekletilirdi meydanlarda
1960'lı yıllarda. Uçak kazasında Adnan Menderes kurtulmuştu. Eyüp
Sultan'ı ziyaret edeceğini duyunca, hemen gittik. Camiye gidip
saklandım. Menderes geldi bütün heyetiyle. İçerde fotoğrafını
yalnız ben çektim. İsmet İnönü'nün çivileme atlayışları ünlüydü.
Onları çekerdik. Arşivimi tutamadım. Gazetemin filminden bir kare
bile almadım. Bütün çalışmalarımı, fotoğraf makinelerimi, basın
kartlarımı Basın Müzesi"ne bağışladım. Bizim dönemimizde Babıali
farklıydı. Birbirimizi kollardık. Dayanışma vardı.”
GARBİS ÖZATAY: ÇEKİLEMEYECEK FOTOĞRAF YOKTUR
TGC Yönetim Kurulu Yedek Üyesi deneyimli fotoğrafçı Garbis Özatay
ise anılarını toplantıda şöyle anlattı:
"Çıraklığımda öğrendiğim bir şey vardı. Çekilemeyecek fotoğraf
yoktur. Kardak fotoğraflarını çektim. Bir tekne kiraladık.
Yunan hücum botları üzerimize gelirken ben komandoların Kardak'a
çıkma fotoğraflarını çektim. Kardak fotoğraflarıyla ödül aldım.
1970'de İstanbul'da vapurla gidip geliyorum. Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Hastanesi'nde çalışan bir asistan beni çağırdı. Bana
kolera salgını olduğunu söyledi. Fotoğraf çantamı sakladım.
Makineyi kese kağıdı ile hastaneye soktum. Koleralı hastaların
fotoğraflarını çektim. Haber yayınlandı."
COŞKUN ARAL: FOTO MUHABİRLİĞİ İDEALİM OLAN BİR
MESLEKTİ
İz TV Genel Koordinatörü Coşkun Aral ise konuşmasında şu bilgileri
paylaştı:
"Foto muhabirliği benim için idealim olan doktorluğun yanı sıra
tercih ettiğim meslekti. Siirt'te Mücadele gazetesinde başladım.
Siirt'ten İstanbul'a geldim. 1971'de duruşmaları izlemeye başladım.
16 yaşındaydım. Daha sonra polis muhabiri olarak Günaydın ve Gün
Gazetesi’nde çalıştım. Savaş Ay ile de o dönemde tanıştım.
Yazı İşleri Müdürüm Mehmet Yaşin'di. Ergin Konuksever o yıllarda
idolümüzdü. Film pahalıydı. Biz cebimizden alıyorduk. Kaşeli
çalışıyorduk. Ergin Konuksever bize film buluyordu. 1976 yılında
Günaydın'dan Zenginler Yatlarıyla Geziyorlar diye yaptığımız bir
haber nedeniyle işten atıldık. Mehmet Ali Ağca Üniversiteyi
bastığında fotoğrafını çekmiştik Ergin Konuksever ile birlikte. Biz
de 1977’de foto muhabirleri haksızlığa uğruyor diye yurt dışına
gitmeyi hedefledik. Almanya'ya gittik. Yanımızda çatışma
fotoğrafları vardı. Bunları Gökşin Sipahioğlu’na götürmeyi
hedefliyorduk. 24 Nisan 1977'de Gökşin Abiye gittim. Fotoğrafları
gösterdim. Fotoğrafları beğenmedi ‘güzel fotoğraf getir, bunlarla
Türkiye tanıtılmaz’ dedi. Telefonumu istedi. Cebimde para yoktu. 24
Nisan 1977 de Türkiye aleyhinde gösteri yapan bir grubu çekerken
saldırıya uğradım. Sonra Türkiye’ye döndük. Kanlı 1 Mayıs'ı çektik
tüm uluslararası ajanslara fotoğraf sattık. Bundan sonra da Sipa
Press’in Türkiye muhabiri olduk. Ergin Konuksever ve Gökşin abinin
yurt dışına taşıdıkları bir değer vardı. Haberini bulan, araştıran,
haberini yazan foto röportörlük denilen kavramı yerleştirdiler.
Gazetecilikle foto muhabirliğini birleştiren kişilerdir. Her yıl
1000 kişi Gökşin abi için Paris'e gider, onu anarız. O yıllarda
arşiv yoktu. Şu anda ülkemizdeki yeni kuşak en büyük ödülleri
alıyor. Üç yıldır durum böyle. Evrenselliği yakaladılar. Dünyayı
takip ediyorlar. Arşivin değerini biliyorlar. Dünyanın karanlık
yüzünde çok uzun süre kaldım farklı savaşlara tanık oldum. İnsanın
vahşetteki boyutunu gördüm. İnsan etinin yenildiğini gördüm. Birçok
fotoğrafı da kullanamadık. Uydurma habercilikte çok fotoğraf
kullanıldı. Onurla söyleyebiliriz biz ustalarım ve öğrencilerim
buna alet olmadık.”
ERCAN ARSLAN: FOTOĞRAF HABER KADAR ÖNEMLİDİR
Haber fotoğrafı çekmenin yanı sıra eğitim de veren Milliyet
Gazetesi foto muhabiri Ercan Arslan ise konuşmasında dijital
devrimi anlattı:
"Artık medyada dijitalleşme dönemi var. Video foto muhabirleri
dönemi başladı. Mesleğe 1995 yılında başladım. 25 yıldır
Milliyet'te çalışıyorum. Zor koşullarda çalıştık. Hem foto
muhabirleri hem de video çeken meslektaşlarımı var. Dünyada 2,7
milyar insan gazete okuyor. Hala gazete okuyor insanlar. Okuyucular
harcayacağı zamanın karşılığını almak ister Okuyucuların çoğunluğu
fotoğrafa bakıyor. Haberi okutmaya yarayan bir iş yapıyoruz. Biz
özeliyiz. Haber kadar değerliyiz. Bunun farkına varılması lazım.
Gazetelerde fotoğraf editörü hala yok. Gazetede herkes fotoğraftan
anlıyor ama editör çalıştırılmıyor. 100 iletişim fakültesi var.
Mesleğin geleceği açısından sıkıntı var. Foto muhabirliğinin
geliştirilmesi için meslektaşlarımızın aralıksız bu işi
sürdürmeleri lazım. İstikrarlı olanlar başarıyı yakalıyor.
Ayrıcalığımız ve sorumluluğumuz var. En önemli sorumluluğumuz da
iyi insan olmak.”