TGC: Dış habercilikte heyecan ve kalite azaldı!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti‘nin Kültür Sanat Komisyonu’nun “Gazeteyi Gazete Yapanlar" Toplantıları’nın üçüncüsünde “Dış Haberciler” mesleği anlattı.
14 Nisan 2017 Cuma günü Burhan Felek Konferans Salonu’nda
başlayan toplantıda dış haberciliğin Türkiye’de nasıl başladığı,
nasıl geliştiği ve yaşadıkları sorunlar değerlendirildi.
Sunuculuğunu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in yaptığı toplantıya
konuşmacı olarak Milliyet Gazetesi Dış Politika Yazarı Sami
Kohen, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti önceki Yönetim Kurulu
Üyelerinden Zafer Atay ve Sözcü Gazetesi Yazarı Zeynep Gürcanlı
katıldı. Toplantının moderatörlüğünü TGC Kültür Sanat Komisyonu
Sekreteri Gamze Akdemir yaptı.
DIŞ HABERCİLER AHKAM KESMEMELİ
Toplantıda dış haberciler, dış politika konusunda gazetecilik
yapmak isteyen gazetecilere “Dış haberciler, dış politika
muhabirleri ahkam kesmemeli, haberle yorumu mutlaka ayırmalı. Dış
haberlerde devletin çıkarıyla hükümetin çıkarı arasına bir mesafe
koymalı” tavsiyesinde bulundular.
SAMİ KOHEN: BENİM BAŞLADIĞIM YILLARDA DIŞ HABERLER ÖNEMLİ
GÖRÜLMÜYORDU
Milliyet Gazetesi Dış Haberler yazarı Sami Kohen mesleğe başladığı
yıllarda dış haberlerin önemli olmadığını, bunun da İkinci Dünya
Savaşı’na Türkiye’nin girmemesinden, tarafsız olmasından
kaynaklandığını söyledi ve şöyle devam etti:
"Ben gazeteciliğe Yeni İstanbul'da profesyonel olarak başladım. O
yıllarda dış haberlere ilgi yoktu. Gazetelerin sayfası azdı. Çok
önemli bir olay varsa o zaman diğer haberlerin arasında yer alırdı.
Haber ajanstan gelirdi. Memur zihniyeti ile çalışan mütercimler
tarafından gönderilen haberler dağıtılırdı. Sabah olan haber, akşam
bize ulaşırdı. Yeni İstanbul’un dış haberlere önem vermesinin
sebebi patronun uzun yıllar yurt dışında yaşamış olmasıydı. Dış
haberler benim için tutkuydu. O yıllarda dış haberler açısından
radyo önemliydi. Radyonun benim için kaynak olacağını düşündüm.
Radyo satın aldık. Gece 23.00'de gelen haberleri ben gece gazeteye
iletirdim. Ajans ise gece saat 23.00'de kapanırdı. Daha sonra ben
Milliyet’e geçtim. 1960'lardan sonra AP bürosu açıldı. Onlar
İngilizce bülten yapıyordu. Direkt haber almak 1960'lardan sonra
mümkün oldu. Milliyet'e girdiğimde şeftim ama tek muhabirdim.
Zamanla kadro genişledi. Benim şansım Abdi İpekçi ile çalışmaktı.
Gazetenin başında da Ercüment Karacan vardı. Dünyayı tanıyan dış
haberlere önem veren insanlardı. Dış haberler için yarım sayfa
isterdim. Sonra bu tam sayfaya ulaştı. Sonra kendi muhabirlerimizi
istihdam ettik. Üç sente muhtaç olduğumuz günlerdi
Türkiye’nin.
Ben dolaştığım ülkelerde yarı profesyonel insanların muhabir
olmasını sağladım. Avrupa'nın her yerinde muhabirlerimiz oldu. 20
muhabir sayısına ulaştık. Türkiye açısından dış olayları
değerlendirecek bir ekip kurduk. Fazla imkanlarımız yoktu. Parça
başı ücret ödüyorduk.
200 DOLARLA VİETNAM SAVAŞI’NI İZLEMEYE GİTTİM
200 dolar seyahat edebiliyorduk döviz sınırlaması vardı. Ben bu
ücretle Vietnam Savaşı'nı izlemeye gittim. Dış haber alanında çok
iddialı ve güçlüydük. Biz ajanslara dayalı habercilik
yapmadık. Kendi muhabir ağımızla takviye ederek Türkiye'yi
ilgilendiren olayları değerlendirdik. Girmeyen haberlerimizi,
yorumlarımızı gazete içine bülten olarak hazırladık. Tüm gazeteye
dağıttık. Bu şaşkınlık yarattık Abdı İpekçi beni çağırdı. ‘Fikir
jimnastiği olarak iyi bir proje’ olduğunu söyledi.
Hazırladığımız bülten görülünce dış haberlere ayrılan yer de
arttı.”
DIŞ HABERCİLER OBJEKTİF OLMALI
Türk basınında dış habercilik konusunda yapılan hatalarla ilgili de
değerlendirme yapan Sami Kohen, “Haber ve yorum farklıdır. Haberde
obektif olunmalı, taraf tutulmamalıdır. Burada Türk basını zamanı
zaman bu hataları yapıyor. Yorumda olan mesajları haberlere
yansıtabiliyor.”
DIŞ HABERCİLİKTE OLANAKLAR ARTTI AMA KALİTE AZALDI
“Dış politika muhabirliğinde nereden nereye geldik” sorusuna Sami
Kohen şu yanıtı verdi:
"Gazetelerin maddi imkanları arttı. Dolarla yurt dışına çıkışta
sınırlama yok. Kredi kartı diye bir şey var. Eskiden dolarlar
saklanıp yurt dışına çıkılıyordu. Paranız yoksa bugün kredi
kartınızla harcama yapıyorsunuz. Gazetecilik kalitesi olarak bizim
alanda sorunlar var. Üç yıldır gazeteler Suriye'ye Irak'a muhabir
göndermiyor. Bütün dünya bu ülkelerdeki gelişmeleri takip ediyor.
Bu savaşlarda bizim muhabirlerimiz yok. Bizim dönemimizde bizi
direkt ilgilendirmeyen birçok savaşı izledik. Gazetecilik ruhu ve
atılım vardı. Şevk vardı. Bugün bunlar eksik. Ajans ne veriyorsa
gazetelere o yansıyor. Akşam televizyonların haberlerini ertesi gün
gazetede kullanıyorlar, özgün habercilik azaldı.
Cumhurbaşkanı bir ülkeye gittiği zaman bugün haber oluyor. Ama
gidilen ülkeye neden gidildiği konusunda haber yapılmıyor. İç
politika konusunda haber yapılıyor.”
ZAFER ATAY: DIŞ HABERLERİ GAZETELERE SOKMAK İÇİN MÜCADELE
ETTİK
Uzun yıllar dış habercilik yapan TGC Önceki Yönetim Kurulu üyesi
Zafer Atay ise mesleğe başladığında dış haberler servisi
bulunmadığını belirterek şöyle devam etti:
“Mesleğe 1961’de Son Havadis Gazetesi'nde başladım. Ciddi bir
gazeteydi. Yazarları arasında Orhan Kemal vardı. Dış Haberler
Servisi yoktu. Yassıada duruşmalarını takip ettim. Sonra beni
kadroya aldılar. Gazetecilerin haklarını koruyan yasa yoktu. Beni
sigortalı olarak işe aldılar. Gazete satıldı beni kovdular.
Üniversite öğrencisiydim. Ahmet Emin Yalman'ın başında olduğu Hür
Vatan Gazetesi'nde girdim. O gazetede fazla yaşamadı. Askerlik
yaptım. İki sene sürdü. Yeni Gazete'ye girdim. Dış Haber
ağırlıklıydı ama kaynağı yoktu. Dil bilen insanlar vardı. 1966
yılında Londra'ya gittim dil öğrendim. İngiliz gazetelerinde
misafir gazeteci oldum. Döndüm. Tercüman Gazetesi’ne 1972 yılında
girdim. NATO toplantıları başladı. Tercüman Almanya baskısı
başlattı. Londra’da Washington’da, Paris’te New York’ta, Kıbrıs’ta
bürolar açıldı. Kıbrıs Müdahalesinin ardından Türkiye’ye
ambargo başladı. Bu süreçte AP İngilizce teleksini gazetelere
koydu. Bir sayfa dış haberler hazırlıyorduk. Altı kişi çalışır hale
geldi. Fransızca, Arapça, Almanca, İngilizce bilen muhabirlerle
basını izlerdik. Biz mücadele ederek gazetelere dış haberleri
yerleştirdik. Bugün gelirken baktım gazetelere. Bir gazetede 14 dış
haber, iki yorum var. Bir başka gazetede 15 haber var dış haber
olarak. Artık bugün dış haberciler çok rahatlar. İstedikleri gibi
haberlerini gazetelere verebiliyorlar. Hele internet girdikten
sonra artık ajansların bile rolü azaldı. Biz gazeteci kökenli
patronlarla çalıştık. Bugün bizde ve dünyada artık böyle patronlar
yok. Editöryal bağımsızlık varsa gazeteciler gazete sahiplerinin
istediği haberi koymaz. NBC televizyonunu GE satın aldı.”
DIŞ POLİTİKA MUHABİRLERİNİN CİDDİ SORUNLARI
VAR
Sözcü yazarı Zeynep Gürcanlı ise 25 yıldır habercilik yaptığını
belirterek “Dış politikada geçmişe oranla daha kolay koşullarda
çalışıyoruz. Ama başka önemli sorunlarımız var” dedi ve ekledi:
"Sami Kohen ve Zafer Atay ile birlikte aynı toplantıda olmak benim
için büyük onur. TGC'ye teşekkür ediyorum. Ben Anadolu Ajansı'nda
çeviri yaparak başladım. Dış politika okuduğum için dış politika
muhabirliğine yönlendirildim.
Ankara kökenli gazeteciyim. Biz sayfa yapmıyoruz, sayfalara katkıda
bulunuyoruz. Hükümetin ne düşündüğünü, dış politikayı
yönetenleri odak noktası alarak işimizi yapıyoruz. Yabancı
dil bilince her türlü görev veriliyor. 23 yaşında Bosna
Savaşını izledim. Ama bu konuda eğitim almadık.
GAZETECİLİK DEVRE DIŞI KALDI, AKTARMA
YAPILIYOR
Eskiden Dışişleri Bakanlığı’nı izlerdik şimdi Cumhurbaşkanlığı
eksenli çalışıyoruz. Bu Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması
süreciyle başladı. Dış politika muhabirleri Cumhurbaşkanlığını da
izlemeye başladık. Parti kongresini de izler hale geldik. Valilik
ziyaretini de izlemeye başladık. Genelkurmay'da da akredite
muhabirler olduk. 28 Şubat döneminde de her işi yapar hale geldik.
Dış politika ve Cumhurbaşkanlığı muhabirliği artık ortak yapılıyor.
Giderek ölüyor. Dışişleri Bakanlığı artık devre dışında kaldı.
Uzmanlaşmaya gerek kalmadı. Cumhurbaşkanlığının faaliyeti olarak
izleniyor. Dış politika muhabirliği zor bir noktaya geldi. Enerji
Bakanlığı da enerji politikası nedeniyle dış politikanın önemli
unsurlarından biri haline geldi. Gazetecilik devre dışı kalmış
durumda. Şimdi ‘dedi ki’ diyerek aktarma yapılıyor.
İKTİDARIN DIŞ POLİTİKASI DIŞINDA YAZI YAZMAK GAYRİ MİLLİ
OLARAK GÖRÜLÜYOR
Dış politika muhabirliğinde hükümetin politikası, milli politika
olarak görülüyor. Bunun dışında bir fikir yazmak gayri milli olarak
değerlendiriliyor. Suriye'de kimyasal saldırı oluyor. Birçok
gazeteci hükümet açıklama yapmadan bu konuda yazı yazamıyor.
Dış politikaya okuyucu da takım tutar gibi bakıyor. Hükümetin
politikasını sorgusuz sualsiz kabulleniyor okuyucu. Muhalefet
partisini tutan okuyucu da hükümetin dış politika konusunda
yaptıklarının yanlış olduğunu düşünüyor. “
ORHAN ERİNÇ: GAZETECİLİK BİLGİLENDİRMEKTEN YÖNLENDİRMEYE
DÖNÜŞTÜ
Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarı Orhan
Erinç ise geçmişte “radyo dinleyicisi” diye bir meslek olduğunu,
basın kartı verildiğini hatırlattı.
“O yıllarda açık deniz gemilerinin telsizlerinden radyo yayınları
alınırdı. Dinlenip haber yapılırdı. Yurt dışına gidecek
gazetecilerin döviz iznini Maliye Bakanı’na imzalatmak gerekiyordu.
1957 de 10 gazetenin sahibinin beşi iş adamıydı. ‘Patronlarına
hayır diyen’ yazı işleri dönemi kapandı. Abdi İpekçi, Cevat Fehmi
Başkut patronlarına ‘hayır’ diyebilen yazı işleri müdürleriydi.
Şimdi ise artık gazetecilik bilgilendirmekten çok okuyucuyu
yönlendirmeye dönüştü. Haber yapıldığında da gazeteciler ne yazık
ki kovuluyor.”
TOPLANTIYA KATILAN GAZETECİLER
Toplantıya TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel
Güneş, TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, Gazeteciler
Sosyal Dayanışma Vakfı Başkanı Selami Turgut Genç, TGC Onur Kurulu
Sekreteri Ergin Konuksever, Balotaj Kurulu üyesi Muammer Tuncer’in,
TGC Kültür Sanat Komisyonu üyeleri Yasemin Arpa, Esin Yolçınar,
Seracettin Zıddıoğlu’nun TGC İdare Müdürü Cem Çapanoğlu’nun, TGC
Basın Müzesi Müdürü Saadet Altay ve Nedim Kavuk’un da aralarında
olduğu çok sayıda gazeteci katıldı.