15 Nis 2017 12:24 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:37

TGC: Dış habercilikte heyecan ve kalite azaldı!

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti‘nin Kültür Sanat Komisyonu’nun “Gazeteyi Gazete Yapanlar" Toplantıları’nın üçüncüsünde “Dış Haberciler” mesleği anlattı.

14 Nisan 2017 Cuma günü Burhan Felek Konferans Salonu’nda başlayan toplantıda dış haberciliğin Türkiye’de nasıl başladığı, nasıl geliştiği ve yaşadıkları sorunlar değerlendirildi.

Sunuculuğunu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş’in yaptığı toplantıya konuşmacı olarak Milliyet Gazetesi Dış Politika Yazarı Sami Kohen, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti önceki Yönetim Kurulu Üyelerinden Zafer Atay ve Sözcü Gazetesi Yazarı Zeynep Gürcanlı katıldı. Toplantının moderatörlüğünü TGC Kültür Sanat Komisyonu Sekreteri Gamze Akdemir yaptı.

DIŞ HABERCİLER AHKAM KESMEMELİ

Toplantıda dış haberciler, dış politika konusunda gazetecilik yapmak isteyen gazetecilere “Dış haberciler, dış politika muhabirleri ahkam kesmemeli, haberle yorumu mutlaka ayırmalı. Dış haberlerde devletin çıkarıyla hükümetin çıkarı arasına bir mesafe koymalı” tavsiyesinde bulundular.

SAMİ KOHEN: BENİM BAŞLADIĞIM YILLARDA DIŞ HABERLER ÖNEMLİ GÖRÜLMÜYORDU

Milliyet Gazetesi Dış Haberler yazarı Sami Kohen mesleğe başladığı yıllarda dış haberlerin önemli olmadığını, bunun da İkinci Dünya Savaşı’na Türkiye’nin girmemesinden, tarafsız olmasından kaynaklandığını söyledi ve şöyle devam etti:

"Ben gazeteciliğe Yeni İstanbul'da profesyonel olarak başladım. O yıllarda dış haberlere ilgi yoktu. Gazetelerin sayfası azdı. Çok önemli bir olay varsa o zaman diğer haberlerin arasında yer alırdı. Haber ajanstan gelirdi. Memur zihniyeti ile çalışan mütercimler tarafından gönderilen haberler dağıtılırdı. Sabah olan haber, akşam bize ulaşırdı. Yeni İstanbul’un dış haberlere önem vermesinin sebebi patronun uzun yıllar yurt dışında yaşamış olmasıydı. Dış haberler benim için tutkuydu. O yıllarda dış haberler açısından radyo önemliydi. Radyonun benim için kaynak olacağını düşündüm. Radyo satın aldık. Gece 23.00'de gelen haberleri ben gece gazeteye iletirdim. Ajans ise gece saat 23.00'de kapanırdı. Daha sonra ben Milliyet’e geçtim. 1960'lardan sonra AP bürosu açıldı. Onlar İngilizce bülten yapıyordu. Direkt haber almak 1960'lardan sonra mümkün oldu. Milliyet'e girdiğimde şeftim ama tek muhabirdim. Zamanla kadro genişledi. Benim şansım Abdi İpekçi ile çalışmaktı. Gazetenin başında da Ercüment Karacan vardı. Dünyayı tanıyan dış haberlere önem veren insanlardı. Dış haberler için yarım sayfa isterdim. Sonra bu tam sayfaya ulaştı. Sonra kendi muhabirlerimizi istihdam ettik. Üç sente muhtaç olduğumuz günlerdi Türkiye’nin.

Ben dolaştığım ülkelerde yarı profesyonel insanların muhabir olmasını sağladım. Avrupa'nın her yerinde muhabirlerimiz oldu. 20 muhabir sayısına ulaştık. Türkiye açısından dış olayları değerlendirecek bir ekip kurduk. Fazla imkanlarımız yoktu. Parça başı ücret ödüyorduk.

200 DOLARLA VİETNAM SAVAŞI’NI İZLEMEYE GİTTİM

200 dolar seyahat edebiliyorduk döviz sınırlaması vardı. Ben bu ücretle Vietnam Savaşı'nı izlemeye gittim. Dış haber alanında çok iddialı ve güçlüydük. Biz ajanslara dayalı habercilik yapmadık. Kendi muhabir ağımızla takviye ederek Türkiye'yi ilgilendiren olayları değerlendirdik. Girmeyen haberlerimizi, yorumlarımızı gazete içine bülten olarak hazırladık. Tüm gazeteye dağıttık. Bu şaşkınlık yarattık Abdı İpekçi beni çağırdı. ‘Fikir jimnastiği olarak iyi bir proje’ olduğunu söyledi. Hazırladığımız bülten görülünce dış haberlere ayrılan yer de arttı.”

DIŞ HABERCİLER OBJEKTİF OLMALI

Türk basınında dış habercilik konusunda yapılan hatalarla ilgili de değerlendirme yapan Sami Kohen, “Haber ve yorum farklıdır. Haberde obektif olunmalı, taraf tutulmamalıdır. Burada Türk basını zamanı zaman bu hataları yapıyor. Yorumda olan mesajları haberlere yansıtabiliyor.”

DIŞ HABERCİLİKTE OLANAKLAR ARTTI AMA KALİTE AZALDI

“Dış politika muhabirliğinde nereden nereye geldik” sorusuna Sami Kohen şu yanıtı verdi:


"Gazetelerin maddi imkanları arttı. Dolarla yurt dışına çıkışta sınırlama yok. Kredi kartı diye bir şey var. Eskiden dolarlar saklanıp yurt dışına çıkılıyordu. Paranız yoksa bugün kredi kartınızla harcama yapıyorsunuz. Gazetecilik kalitesi olarak bizim alanda sorunlar var. Üç yıldır gazeteler Suriye'ye Irak'a muhabir göndermiyor. Bütün dünya bu ülkelerdeki gelişmeleri takip ediyor. Bu savaşlarda bizim muhabirlerimiz yok. Bizim dönemimizde bizi direkt ilgilendirmeyen birçok savaşı izledik. Gazetecilik ruhu ve atılım vardı. Şevk vardı. Bugün bunlar eksik. Ajans ne veriyorsa gazetelere o yansıyor. Akşam televizyonların haberlerini ertesi gün gazetede kullanıyorlar, özgün habercilik azaldı. Cumhurbaşkanı bir ülkeye gittiği zaman bugün haber oluyor. Ama gidilen ülkeye neden gidildiği konusunda haber yapılmıyor. İç politika konusunda haber yapılıyor.”

ZAFER ATAY: DIŞ HABERLERİ GAZETELERE SOKMAK İÇİN MÜCADELE ETTİK

Uzun yıllar dış habercilik yapan TGC Önceki Yönetim Kurulu üyesi Zafer Atay ise mesleğe başladığında dış haberler servisi bulunmadığını belirterek şöyle devam etti:

“Mesleğe 1961’de Son Havadis Gazetesi'nde başladım. Ciddi bir gazeteydi. Yazarları arasında Orhan Kemal vardı. Dış Haberler Servisi yoktu. Yassıada duruşmalarını takip ettim. Sonra beni kadroya aldılar. Gazetecilerin haklarını koruyan yasa yoktu. Beni sigortalı olarak işe aldılar. Gazete satıldı beni kovdular. Üniversite öğrencisiydim. Ahmet Emin Yalman'ın başında olduğu Hür Vatan Gazetesi'nde girdim. O gazetede fazla yaşamadı. Askerlik yaptım. İki sene sürdü. Yeni Gazete'ye girdim. Dış Haber ağırlıklıydı ama kaynağı yoktu. Dil bilen insanlar vardı. 1966 yılında Londra'ya gittim dil öğrendim. İngiliz gazetelerinde misafir gazeteci oldum. Döndüm. Tercüman Gazetesi’ne 1972 yılında girdim. NATO toplantıları başladı. Tercüman Almanya baskısı başlattı. Londra’da Washington’da, Paris’te New York’ta, Kıbrıs’ta bürolar açıldı. Kıbrıs Müdahalesinin ardından Türkiye’ye ambargo başladı. Bu süreçte AP İngilizce teleksini gazetelere koydu. Bir sayfa dış haberler hazırlıyorduk. Altı kişi çalışır hale geldi. Fransızca, Arapça, Almanca, İngilizce bilen muhabirlerle basını izlerdik. Biz mücadele ederek gazetelere dış haberleri yerleştirdik. Bugün gelirken baktım gazetelere. Bir gazetede 14 dış haber, iki yorum var. Bir başka gazetede 15 haber var dış haber olarak. Artık bugün dış haberciler çok rahatlar. İstedikleri gibi haberlerini gazetelere verebiliyorlar. Hele internet girdikten sonra artık ajansların bile rolü azaldı. Biz gazeteci kökenli patronlarla çalıştık. Bugün bizde ve dünyada artık böyle patronlar yok. Editöryal bağımsızlık varsa gazeteciler gazete sahiplerinin istediği haberi koymaz. NBC televizyonunu GE satın aldı.”

DIŞ POLİTİKA MUHABİRLERİNİN CİDDİ SORUNLARI VAR

Sözcü yazarı Zeynep Gürcanlı ise 25 yıldır habercilik yaptığını belirterek “Dış politikada geçmişe oranla daha kolay koşullarda çalışıyoruz. Ama başka önemli sorunlarımız var” dedi ve ekledi:

"Sami Kohen ve Zafer Atay ile birlikte aynı toplantıda olmak benim için büyük onur. TGC'ye teşekkür ediyorum. Ben Anadolu Ajansı'nda çeviri yaparak başladım. Dış politika okuduğum için dış politika muhabirliğine yönlendirildim.

Ankara kökenli gazeteciyim. Biz sayfa yapmıyoruz, sayfalara katkıda bulunuyoruz. Hükümetin ne düşündüğünü, dış politikayı yönetenleri odak noktası alarak işimizi yapıyoruz. Yabancı dil bilince her türlü görev veriliyor. 23 yaşında Bosna Savaşını izledim. Ama bu konuda eğitim almadık.

GAZETECİLİK DEVRE DIŞI KALDI, AKTARMA YAPILIYOR

Eskiden Dışişleri Bakanlığı’nı izlerdik şimdi Cumhurbaşkanlığı eksenli çalışıyoruz. Bu Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması süreciyle başladı. Dış politika muhabirleri Cumhurbaşkanlığını da izlemeye başladık. Parti kongresini de izler hale geldik. Valilik ziyaretini de izlemeye başladık. Genelkurmay'da da akredite muhabirler olduk. 28 Şubat döneminde de her işi yapar hale geldik. Dış politika ve Cumhurbaşkanlığı muhabirliği artık ortak yapılıyor. Giderek ölüyor. Dışişleri Bakanlığı artık devre dışında kaldı. Uzmanlaşmaya gerek kalmadı. Cumhurbaşkanlığının faaliyeti olarak izleniyor. Dış politika muhabirliği zor bir noktaya geldi. Enerji Bakanlığı da enerji politikası nedeniyle dış politikanın önemli unsurlarından biri haline geldi. Gazetecilik devre dışı kalmış durumda. Şimdi ‘dedi ki’ diyerek aktarma yapılıyor.

İKTİDARIN DIŞ POLİTİKASI DIŞINDA YAZI YAZMAK GAYRİ MİLLİ OLARAK GÖRÜLÜYOR

Dış politika muhabirliğinde hükümetin politikası, milli politika olarak görülüyor. Bunun dışında bir fikir yazmak gayri milli olarak değerlendiriliyor. Suriye'de kimyasal saldırı oluyor. Birçok gazeteci hükümet açıklama yapmadan bu konuda yazı yazamıyor.

Dış politikaya okuyucu da takım tutar gibi bakıyor. Hükümetin politikasını sorgusuz sualsiz kabulleniyor okuyucu. Muhalefet partisini tutan okuyucu da hükümetin dış politika konusunda yaptıklarının yanlış olduğunu düşünüyor. “

ORHAN ERİNÇ: GAZETECİLİK BİLGİLENDİRMEKTEN YÖNLENDİRMEYE DÖNÜŞTÜ

Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarı Orhan Erinç ise geçmişte “radyo dinleyicisi” diye bir meslek olduğunu, basın kartı verildiğini hatırlattı.

“O yıllarda açık deniz gemilerinin telsizlerinden radyo yayınları alınırdı. Dinlenip haber yapılırdı. Yurt dışına gidecek gazetecilerin döviz iznini Maliye Bakanı’na imzalatmak gerekiyordu. 1957 de 10 gazetenin sahibinin beşi iş adamıydı. ‘Patronlarına hayır diyen’ yazı işleri dönemi kapandı. Abdi İpekçi, Cevat Fehmi Başkut patronlarına ‘hayır’ diyebilen yazı işleri müdürleriydi. Şimdi ise artık gazetecilik bilgilendirmekten çok okuyucuyu yönlendirmeye dönüştü. Haber yapıldığında da gazeteciler ne yazık ki kovuluyor.”

TOPLANTIYA KATILAN GAZETECİLER

Toplantıya TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, Gazeteciler Sosyal Dayanışma Vakfı Başkanı Selami Turgut Genç, TGC Onur Kurulu Sekreteri Ergin Konuksever, Balotaj Kurulu üyesi Muammer Tuncer’in, TGC Kültür Sanat Komisyonu üyeleri Yasemin Arpa, Esin Yolçınar, Seracettin Zıddıoğlu’nun TGC İdare Müdürü Cem Çapanoğlu’nun, TGC Basın Müzesi Müdürü Saadet Altay ve Nedim Kavuk’un da aralarında olduğu çok sayıda gazeteci katıldı.