Abini oynuyor ama... -Algı olarak abim de, gerçek hayatta değil. İnancım gereği ona sarılabilmem mümkün değil! O zaman, senin oyunculuk hayatın bitti! - Yooo. Ben öyle düşünmüyorum... Filmdeki abine sarılamazsın, babana sarılamazsın, kardeşine sarılamazsın, yüzemezsin, duşa giremezsin, şort giyemezsin... - Evet. Ama ben bu tarz işlerin de yaygınlaşacağına inanıyorum. “Bu dönemde, bu rüzgârda bana rol çıkar” mı diyorsun? - Hayır, inanın bunun derdinde değilim! Böyle bir korkum olsaydı, zaten bu yaşta bu kararı almazdım. Tekliflere bakarım, bana uyuyor mu uymuyor mu. Uymuyorsa kabul etmem, olur biter.
Peruk işlerine filan girecek misin? - Hayır. O da samimi değil. Evet, seçtiğim yol, tutkuyla bağlı olduğum mesleğimi kısıtlıyor. Ama demek ki inancım daha ağır basıyor. Söylüyorum, ben baki olanı fani olana tercih ettim... "Bikinilerle oynadım, 5 vakit namaz kıldım" - Çekimler sırasında beş vakit nasıl kılabiliyorsun? İnsanlara “Bir dakika bekler misiniz bir namaz kılıp geleceğim” mi diyorsun... -Yoooo hayır, ben asla yansıtmam. Kılabildiğim zaman kılıyorum, yoksa kazaya bırakıyorum. Mesela geçen sene Muğla’da ‘Aşk Zamanı’ diye dizi çektik. Orada ben mini şortlarla, bikinilerle filan oynadım. Ama 5 vakit namaz kılıyordum. Kimse bilmez. İnsan kapanmadan da inançlı olamaz mı? -Tabii ki olur. Ama ben kapanmak istedim. “Ben şu anda böyle hissediyorum, böyle yaşıyorum. Ama 10 yıl sonra ne hissedeceğim bilmiyorum” mu diyorsun... -Evet! Şu an kapalıyım. Ama bu demek değil ki, bir gün açılmayabilirim. Bu da kimseyi ilgilendirmez. “Açılacağım” demiyorum, aman yanlış anlaşılmasın... Kimse 10 yıl sonrasını bilemez, bir insan hangi konuda büyük konuşursa, başına geliyor ve onu yaşıyor demek istiyorum. Bu yüzden de “Asla açılmam!” gibi cevap vermem. Ne olacağını bilemeyiz çünkü...