25 Kas 2008 07:04
Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:24
TELEVİZYONDA YAYINLANACAK HANGİ PROGRAM SERDAR TURGUT'U "UTANÇTAN YERİN DİBİNE SOKTU"?.... PEKİ NEDEN?...
Hayret!...Nasıl olduysa oldu!..Akşam Gazetesi'ndeki köşesinde "penis" "vajina" gibi konularda pervasızca kalem oynatan Akşam'ın devrik Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut utandı!...
Utanma duygusunun ölümü
Tam da `galiba insanlarda utanma duygusu tamamen ortadan kalkmış olmalı´ dedirten, evlenmek isteyen insanları bir araya getiren türde televizyon programlarına hayret ederken, TV dünyası bu sefer beni sadece hayrete düşürmekle kalmayıp aynı zamanda çok da utandıran bir programla çıktı ortaya.
Utandırmak ne kelime, utançtan yerin dibine soktu beni bu `yeniliği´ ile.
İşsiz insanlara iş aratacaklarmış canlı yayında. Adını da `İş Peşinde´ koymuşlar.
Bunu yazarken bile içim buruluyor. İnsanın insana karşı acımasızlığına inanamıyorum. Evlilik programlarına çıkan `yarışmacılar´ kendi özgür iradeleri ile kendilerini rezil ediyorlardı. Utanma duygusunun ayaklar altına alındığı o tür programları `bir tür çocukluk hastalığı´ olarak kabul edip mazur görebilirsiniz belki. Peki bu yeni programa ne diyeceğiz, vicdanımız nasıl kabul edecek bunu? Düşünsenize; insanlar kendi dışlarında gelişen birtakım olaylar nedeniyle işsiz kalmış. Onların omuzlarına, evlerine ekmek götürememenin utancı, üzüntüsü yüklenmiş. Bütün bu yetmiyormuş gibi bir de bu çıktı ortaya.
Ne yapalım yani; `katılmasınlar o programa´ diyemeyiz ki... Onlar çaresiz, kendilerini kurtarmak için ne gerekirse yapacaklar.
Evindeki çocuğunu, ailesini belki kurtarabilirim diye bu programa yarışmacı olmak için neredeyse birbirini ezen insanlara, `oraya özgür iradesiyle çıkıyorlar´ demek için ya aptal ya da vicdansız olmak gerekiyor.
Diyeceğim şu ki; buraya yarışmacı olanlara yönelttiğim tek bir eleştiri yok. Sadece `Allah yardımcıları olsun´ diyebiliyorum. Programı yapanlara, oynatanlara da fazla diyeceğim bir şey de yok. Reyting gibi bir belanın içine düşmüşler, rasyonel düşünme, vicdan, utanma duygusu, yani insanı insan yapan bütün duygularını teslim etmişler.
Bunlara da diyebileceğim bir şey yok. Çünkü düzenin nasıl kurulduğunu, nasıl işlediğini iyi bilirim.
Beni hayrete düşüren, bu programa seyirci ilgisinin çok fazla olması. `Ne oldu bize, acaba toplum olarak utanma duygumuzu mu yitirdik?´
Benim bildiğimi sandığım ülkede insanlar yardımseverdi. Zora düşmüş komşularına kucak açan insanlardan oluşurdu.
Şimdi nedir bu başkalarının acısından bu kadar zevk alma rezaleti?
Bir de programın promosyonunu yapmak için; `Yarışmacı olmak için 12 bin üniversite bitirmiş insan başvurdu´ diyorlar...
Düşünsenize; bir insan yıllardır çalışmış, çabalamış, eğitmiş kendini ve meslek sahibi olmuş. Sonra hayatın sıkça oynadığı bir oyun başına gelmiş. Şanssızlık onu da vurmuş ve işsiz kalmış. Ne yapacağız yani, iç dünyasını hiç aklımıza getirmeden onun bir patron bulma çabasını mı seyredeceğiz? Nerede alkışlayacağız? Bir de o insanı canlı yayında ağlatırsak reyting yükselir diye mi düşüneceğiz? İnsanlar bir patron bulmak için birbirleriyle yarışırken ekrana o insanın evde bekleyen çocuğunun filmini getirip, `baba eve ekmek getir´ dedirtip seyirciyi de ağlatıp reytingi tavan mı yaptıracağız?
Utanma duygusunun yitirilmesi aynı zamanda ahlaksızlığın yükselmesidir ve evet maalesef Türkiye´nin hali budur işte. Sadece bu nedenle bazen eski Türk filmlerini seyrederken benim gözlerim doluyor. O filmlerde gösterilen çok daha masum olan o ülkeyi hatırlayıp özlüyorum.
İşsizliğe itilmiş insanların mücadelelerini bir yarışma programı formatında sunabilen bu ülke benim içimi soğutuyor. Ben eski sıcak hisler veren Türkiye´yi geri istiyorum.
Utanma duygusunun kaybedilmesinin toplumları çok zor durumda bırakabileceği Sokrat´ın çalışmalarında işlenmişti. Ondan sonra birçok filozof bu utanma duygusunun insanı nasıl düzgün insan yaptığı sorunsalı ile meşgul oldu.
Kendi burjuvasını yaratabilmiş olan Avrupa kıtasından çıkan filozoflar, bu konu üzerinde düşünürken, aristokrasisi tam olamadığından ebediyen vahşi kapitalizm aşamasında kalmaya mahkum olmuş Amerika B