15 Ara 2011 16:37
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:07
TEKE TEK'E GELDİ DİYE AYIPLARINI GÖRMEZDEN Mİ GELECEĞİM?
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Cübbeli Ahmet Hoca'yla ilgili eleştirilere yanıt verdi.
İşte Altaylı’nın o yazısı...
Özne onlardansa fiilden kime ne
NE yapsak bize sataşmaya hazır medya, yine sataştı.
Haksız da değiller.
Diyorlar ki: "Adamı defalarca programına aldın. Sonra operasyona maruz kaldı. Adamı karalamak için polisin dağıttığı fotoğrafları kullandın."
Bahsettikleri adam Cübbeli Ahmet.
Elhak doğru söyledikleri.
Adamı programıma da aldım, polisin verdiği Cübbeli Ahmet fotoğraflarını da gazetede kullandım.
Kullanmadan önce de konuyu tartıştık.
Yazı işleri masasında. "Arkadaşlar ben bu fotoğrafları kullanmaktan yana değilim. Tüm bunları 28 Şubat’ta da yaşadık. Bu bir itibarsızlaştırma operasyonudur" dedim.
Sonra tartışmaya başladık.
Ajansımızın Genel Müdürü Ramazan Kurnaz, "Bu fotoğrafları biz çekmedik ki, emniyet dağıtıyor. Bütün gazetelere dağıtıldı" dedi.
Ben de "28 Şubat’ta böyle olurdu. Dağıtılırdı" dedim. Bir dönem Hürriyet’in ombudsmanlığını da yapmış olan yardımcım Doğan Satmış, "Kullanmamız lazım. Sonuç olarak bu fotoğraflar emniyet tarafından veriliyor. Bir etik sorumluluk var ise bizim değil" dedi.
Masadaki genel kanaat bu yönde oluşunca ben de "Madem öyle basın. Ama 1. sayfaya koymayın" dedim.
Çünkü ben bu meslekte ve bu ülkede "deja vu"lerden sıkıldım. Devir değişiyor. Güç el değiştiriyor, ama usuller değişmiyor.
Ve fotoğrafları iç sayfalarımızda kullandık.
Hemen bütün gazeteler kullandı.
Ben de duramadım ve olan bitenin "28 Şubat’ı hatırlattığını" anlatan bir yazı yazdım.
Şimdi "beni" eleştiriyorlar. "Programına çıkardın, şimdi sattın" demeye getiriyorlar.
Her şeyden önce Teke Tek’e gelenlerin çok şükür "velisi" ya da "hamisi" olmuyorum.
O programa kimler kimler çıktı.
Geldi diye varsa ayıplarını görmezden mi geleceğim?
Ayrıca sizi de çok iyi tanıyorum.
Bu fotoğrafları bastım diye eleştirenler, basmasaydım, "Bakın koruyor. Cübbeli’nin ayıplarını saklıyor" diye eleştireceklerdi.
Oysa ben hiçbir zaman onlara sormadım, "Bu olan biten 15 sene önce olsa, derin devlet operasyonu diye demediğinizi bırakmazdınız. Şimdi diliniz nerenize kaçtı da gıkınızı çıkaramıyorsunuz" diye.
Sormadım, çünkü böyle bir beklentim yok onlardan.
Çok iyi biliyorum ki, herkes kendine yakışanı yapar.
Onlara yakışan da bu.
Önce özneye bakarlar, sonra fiile.
Özne onlardansa fiilin önemi yoktur.
Özne onlardansa fiilden kime ne
NE yapsak bize sataşmaya hazır medya, yine sataştı.
Haksız da değiller.
Diyorlar ki: "Adamı defalarca programına aldın. Sonra operasyona maruz kaldı. Adamı karalamak için polisin dağıttığı fotoğrafları kullandın."
Bahsettikleri adam Cübbeli Ahmet.
Elhak doğru söyledikleri.
Adamı programıma da aldım, polisin verdiği Cübbeli Ahmet fotoğraflarını da gazetede kullandım.
Kullanmadan önce de konuyu tartıştık.
Yazı işleri masasında. "Arkadaşlar ben bu fotoğrafları kullanmaktan yana değilim. Tüm bunları 28 Şubat’ta da yaşadık. Bu bir itibarsızlaştırma operasyonudur" dedim.
Sonra tartışmaya başladık.
Ajansımızın Genel Müdürü Ramazan Kurnaz, "Bu fotoğrafları biz çekmedik ki, emniyet dağıtıyor. Bütün gazetelere dağıtıldı" dedi.
Ben de "28 Şubat’ta böyle olurdu. Dağıtılırdı" dedim. Bir dönem Hürriyet’in ombudsmanlığını da yapmış olan yardımcım Doğan Satmış, "Kullanmamız lazım. Sonuç olarak bu fotoğraflar emniyet tarafından veriliyor. Bir etik sorumluluk var ise bizim değil" dedi.
Masadaki genel kanaat bu yönde oluşunca ben de "Madem öyle basın. Ama 1. sayfaya koymayın" dedim.
Çünkü ben bu meslekte ve bu ülkede "deja vu"lerden sıkıldım. Devir değişiyor. Güç el değiştiriyor, ama usuller değişmiyor.
Ve fotoğrafları iç sayfalarımızda kullandık.
Hemen bütün gazeteler kullandı.
Ben de duramadım ve olan bitenin "28 Şubat’ı hatırlattığını" anlatan bir yazı yazdım.
Şimdi "beni" eleştiriyorlar. "Programına çıkardın, şimdi sattın" demeye getiriyorlar.
Her şeyden önce Teke Tek’e gelenlerin çok şükür "velisi" ya da "hamisi" olmuyorum.
O programa kimler kimler çıktı.
Geldi diye varsa ayıplarını görmezden mi geleceğim?
Ayrıca sizi de çok iyi tanıyorum.
Bu fotoğrafları bastım diye eleştirenler, basmasaydım, "Bakın koruyor. Cübbeli’nin ayıplarını saklıyor" diye eleştireceklerdi.
Oysa ben hiçbir zaman onlara sormadım, "Bu olan biten 15 sene önce olsa, derin devlet operasyonu diye demediğinizi bırakmazdınız. Şimdi diliniz nerenize kaçtı da gıkınızı çıkaramıyorsunuz" diye.
Sormadım, çünkü böyle bir beklentim yok onlardan.
Çok iyi biliyorum ki, herkes kendine yakışanı yapar.
Onlara yakışan da bu.
Önce özneye bakarlar, sonra fiile.
Özne onlardansa fiilin önemi yoktur.