02 Oca 2012 10:51
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:11
TEK YAPILMASI GEREKEN GAZETECİLİK!
"Yeni Türkiye diyorlar ve de yani Türkiye'nin yeni bir medyası var. Bu yeni medya çok tatsız ve giderek daha da tatsız oluyor."
Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, yılın ilk gününde BirGün gazetesinden Didem Gülçin Erdem ve İlknur Delice’nin sorularına yanıt verdi.
"Durum kötüydü, daha da kötü oluyor" diyen Ruşen Çakır, "muhalif olmak gerekmez yapılması gereken tek şey gazetecilik" diyor. İşte o röportajdan gazetecilik ile ilgili çarpıcı başlıklar.
’GAZETECİ TUTUKLAMAK FELAKET’
- Aralık 2010’da cezaevlerinde 39 gazeteci tutuklu hâldeydi. 2012’ye girerken bu sayının doksan dörde yükselmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Felaket… 26 yıldır bu işi yapıyorum. Daha önce bu kadar iç karartıcı bir şey yaşamadık. İşin çivisi çıktı. En ufak bir gazetecilik faaliyeti, hatta gazetecilik faaliyeti girişimi, haber kaynağıyla konuşmak, görüş almak bile suç olarak algılanıyor. Polisin, savcının, yargıçların gazeteciliğin ne olduğunu öğrenmesi gerekiyor.
Onların kafasındaki gazetecilik, evrensel gazetecilik tanımına uymuyor. Dünyanın hiçbir yerinde gazetecilik mesleğinin sınırlarını polisler, savcılar, yargıçlar çizemez.
Bu konuda ilk olarak bu yıl Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın gözaltına alınmalarıyla beraber çok önemli bir kopuş yaşandı. Daha önce yaşanan bütün tutuklamalar, gözaltılar konusu yeterli ilgiyi görmüyorken, Ahmet ve Nedim olayı bariz bir olay olarak ortaya çıkınca, bu olayla beraber çok büyük bir farkındalık oluştu. Ahmet ve Nedim’in maalesef böyle bir katkıları oldu. Keşke olmasaydı ama… Zaten Ahmet de bir ziyaretimde bana kendi tutuklanmalarının hayırlı olduğunu söyledi. Çok büyük bir duyarlılık oluştu bu yönde ve nitekim Ergenekon sürecinde yeni gazeteci tutuklanmaları görmedim
’TEK YAPILMASI GEREKEN GAZETECİLİK!’
- Medyada Van’a giden yardımların ulaşmaması konusunda birkaç isim dışında pek fazla ses çıkaran olmadı. Medyada yaşanan bu durumu iktidardan duyulan korkuyla ilişkilendirebilir miyiz?
Van ile ilgili muhalif olmak gerekmez. Tek yapılması gereken; gazetecilik yapmak! Medya ürküyor. Ürkmesinin temel nedeni de hükümet korkusu. Türkiye’de insanlar haber yaparken, haberin doğuracağı sonuçların toplumda yaratacağı etkiden çok, iktidarın bu habere nasıl bakacağını düşünüyor...
Her konuda böyle. Altın fiyatlarının inip çıkmasından tutun da inşaat sektöründeki sorundan, Van depremine; yani aklınıza gelebilecek her konuda ya da sorunda, olabildiğince kendilerini hükümetle kötü duruma sokmayacak şekilde, ’suya sabuna dokunmayan’ demeyelim de hükümetin tepkisini çekme ihtimali en az olacak şekilde haberleri aksettiriyorlar...
Milletvekillerinin maaş zammı meselesinin CHP üzerinden tartışılır olması kadar abes bir şey olabilir mi? Bugün birçok haber görünmüyor. Sansürden ziyade otosansürdür. Maalesef ki Van depremi bunlardan birisidir. Van’da medya kendi kendine gazetecilik işini yapmadı ve yapmamaya devam ediyor. Elbette ki istisnalar var.
Gazetelere bakın, Van ile ilgili haber bulamazsınız. En fazla ’Van’da milli piyango çılgınlığı’ gibi ’magazin’ haberleri olur. Fakat kimse demez, ’niye insanlar Van’da milli piyango çılgınlığına’ girmiş! O kadar insan Van’dan başka yerlere göç etti. Bu göç durumlarına ilişkin medyada bir tek haber gördünüz mü? İşin bir de şöyle bir boyutu var ki, Van depreminin Kürt meselesiyle ilişkilendirilmesi... Fakat orada ilk başlarda ırkçı, ayrımcı yaklaşımların çok hızlı bir şekilde hem hükümet hem de medya tarafından mahkûm edilişinin de altını çizmek lazım.
’TÜRKİYE MÜSTEHAKINI BULUYOR’
-AKP’nin medyada dizayn planına ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Yeni Türkiye diyorlar ve de yani Türkiye’nin yeni bir medyası var. Bu yeni medya çok tatsız ve giderek daha da tatsız oluyor. Ortadan kaybolanlar ve ortalığa saçılanların isimlerini karşılıklı olarak koyduğunuz zaman nereden nereye gittiğimizi görüyorsunuz. Bunun için pek de fazla şey söylemeye gerek yok. Türkiye müstahakkını buluyor.
Bu konuda temel mesele aslında medya patronlarında ve medya çalışanlarındadır. Elbette iktidarında payı var; ama sadece siyasi iktidarın değil. Kısacası durum çok kötü... Giderek daha da kötü oluyor.
"Durum kötüydü, daha da kötü oluyor" diyen Ruşen Çakır, "muhalif olmak gerekmez yapılması gereken tek şey gazetecilik" diyor. İşte o röportajdan gazetecilik ile ilgili çarpıcı başlıklar.
’GAZETECİ TUTUKLAMAK FELAKET’
- Aralık 2010’da cezaevlerinde 39 gazeteci tutuklu hâldeydi. 2012’ye girerken bu sayının doksan dörde yükselmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Felaket… 26 yıldır bu işi yapıyorum. Daha önce bu kadar iç karartıcı bir şey yaşamadık. İşin çivisi çıktı. En ufak bir gazetecilik faaliyeti, hatta gazetecilik faaliyeti girişimi, haber kaynağıyla konuşmak, görüş almak bile suç olarak algılanıyor. Polisin, savcının, yargıçların gazeteciliğin ne olduğunu öğrenmesi gerekiyor.
Onların kafasındaki gazetecilik, evrensel gazetecilik tanımına uymuyor. Dünyanın hiçbir yerinde gazetecilik mesleğinin sınırlarını polisler, savcılar, yargıçlar çizemez.
Bu konuda ilk olarak bu yıl Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın gözaltına alınmalarıyla beraber çok önemli bir kopuş yaşandı. Daha önce yaşanan bütün tutuklamalar, gözaltılar konusu yeterli ilgiyi görmüyorken, Ahmet ve Nedim olayı bariz bir olay olarak ortaya çıkınca, bu olayla beraber çok büyük bir farkındalık oluştu. Ahmet ve Nedim’in maalesef böyle bir katkıları oldu. Keşke olmasaydı ama… Zaten Ahmet de bir ziyaretimde bana kendi tutuklanmalarının hayırlı olduğunu söyledi. Çok büyük bir duyarlılık oluştu bu yönde ve nitekim Ergenekon sürecinde yeni gazeteci tutuklanmaları görmedim
’TEK YAPILMASI GEREKEN GAZETECİLİK!’
- Medyada Van’a giden yardımların ulaşmaması konusunda birkaç isim dışında pek fazla ses çıkaran olmadı. Medyada yaşanan bu durumu iktidardan duyulan korkuyla ilişkilendirebilir miyiz?
Van ile ilgili muhalif olmak gerekmez. Tek yapılması gereken; gazetecilik yapmak! Medya ürküyor. Ürkmesinin temel nedeni de hükümet korkusu. Türkiye’de insanlar haber yaparken, haberin doğuracağı sonuçların toplumda yaratacağı etkiden çok, iktidarın bu habere nasıl bakacağını düşünüyor...
Her konuda böyle. Altın fiyatlarının inip çıkmasından tutun da inşaat sektöründeki sorundan, Van depremine; yani aklınıza gelebilecek her konuda ya da sorunda, olabildiğince kendilerini hükümetle kötü duruma sokmayacak şekilde, ’suya sabuna dokunmayan’ demeyelim de hükümetin tepkisini çekme ihtimali en az olacak şekilde haberleri aksettiriyorlar...
Milletvekillerinin maaş zammı meselesinin CHP üzerinden tartışılır olması kadar abes bir şey olabilir mi? Bugün birçok haber görünmüyor. Sansürden ziyade otosansürdür. Maalesef ki Van depremi bunlardan birisidir. Van’da medya kendi kendine gazetecilik işini yapmadı ve yapmamaya devam ediyor. Elbette ki istisnalar var.
Gazetelere bakın, Van ile ilgili haber bulamazsınız. En fazla ’Van’da milli piyango çılgınlığı’ gibi ’magazin’ haberleri olur. Fakat kimse demez, ’niye insanlar Van’da milli piyango çılgınlığına’ girmiş! O kadar insan Van’dan başka yerlere göç etti. Bu göç durumlarına ilişkin medyada bir tek haber gördünüz mü? İşin bir de şöyle bir boyutu var ki, Van depreminin Kürt meselesiyle ilişkilendirilmesi... Fakat orada ilk başlarda ırkçı, ayrımcı yaklaşımların çok hızlı bir şekilde hem hükümet hem de medya tarafından mahkûm edilişinin de altını çizmek lazım.
’TÜRKİYE MÜSTEHAKINI BULUYOR’
-AKP’nin medyada dizayn planına ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Yeni Türkiye diyorlar ve de yani Türkiye’nin yeni bir medyası var. Bu yeni medya çok tatsız ve giderek daha da tatsız oluyor. Ortadan kaybolanlar ve ortalığa saçılanların isimlerini karşılıklı olarak koyduğunuz zaman nereden nereye gittiğimizi görüyorsunuz. Bunun için pek de fazla şey söylemeye gerek yok. Türkiye müstahakkını buluyor.
Bu konuda temel mesele aslında medya patronlarında ve medya çalışanlarındadır. Elbette iktidarında payı var; ama sadece siyasi iktidarın değil. Kısacası durum çok kötü... Giderek daha da kötü oluyor.