27 Tem 2010 14:58 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:30

TEK EKSİĞİMİZ BU KALMIŞTI, ÇOK ŞÜKÜR ONU DA MİLLİYET TAMAMLADI!

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu ile ekibindeki yetenekli "devecileri" kutlamak isterim!

Yeni başlayanlar için Eda Taşpınar yazıları

Evet, müjdeyi başlıktan aldınız.. Hepinize hayırlı uğurlu olsun.. Medya adına konuşuyorum.. Tek eksiğimiz bu kalmıştı, çok şükür onu da Milliyet tamamladı.. Şimdi sıra okurun bünyesini Eda Hanım benim canımın yazılarına alıştırmak..

Yazıma başlarken Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu ile ekibindeki yetenekli “devecileri” kutlamak isterim..

Eda Taşpınar hanım, benim canımı köşe yazarlığına başlattığı için..

İki üç yıldan beri kafamın içinden “Dur bakalım, önce kimin aklına gelecek?” muhasebesi yapıyordum..

Eda Hanım benim canımın köşe yazarlık yeteneğini keşfetmek gazete yönetmenlerinden Tayfun Devecioğlu kardeşime kısmetmiş..

Şahsen kafamın içindeki sıralamada Ertuğrul Özkök’ü tek geçiyordum..

Bu konuda bahis yapılsa parayı “Ertuğrul Bey”e yatırırdım.. Batardım..



***


Belki biraz daha zamanı olsa “Eda hanım benim canım” bombasını o patlatırdı..

Ertuğrul Bey’in genel yönetmenlik görevi umre görevini ifa ettikten sonra bitince, doğal olarak yarıştan çekilmiş oldu..

Doğal olarak köşe yazarlığına kuvvet verdi..

Ertuğrul Bey’in yüzüne konan “romantizm nuru” da bu umre ziyaretinden sonradır..

Yazılarının siyasetten kopup, bayan-erkek ilişkilerine kayması bu nur sayesindedir ki herkes için hayırlı olmuştur..

Doğan Medya Grubu’nun son numaralı köşe yazarı Eda Taşpınar hanım benim canım ise henüz yolun başında..

Ancak köşe yazarlığı geleceğinin parlak olduğuna dair işaretler var.. Hem de kabak gibi..

PÜF NOKTASI..

Eda Hanım benim canımın “Artık hayatımızda her şey biraz yeşil galiba..” cümlesiyle başlayan ilk yazısını dikkatle okudum..

Hemen sağıma soluma baktım..

Haklıydı.. Kalemlerimi koyduğum küçük kova yeşildi.. Aldığımda beyaz olan koltuk örtülerim yavaş yavaş renk değiştirmiş, şimdiden kahverengi tonu tutturmuştu..

Bir mevsim daha geçirirsek küflenip yeşile çalacağı kesindi..

Bizim bu meslekte heba ettiğimiz kırk yıl boyunca göremediğimiz şeyi, el kadar köşeci kız bir bakışta tespit etmişti..

İstanbul’da olsaydım Kemal’e seslenir, gelip kafama bir tane ekleştirmesini rica ederdim.. Sırf kendi gafletimi cezalandırmak için..

Eda Hanım benim canımın ilk köşe yazısı kavramsal imgelemeler ve şifrelerle örülü:

“Durum şu ki başta kendi adıma ama sonra inancım o ki birçoğumuz için tüm bu çabalar iyi bir gelecekten öte bugüne kadar yapılamamış keşkeleri hatırlatıyor..”

Beynin ön lobundaki gri tabakada olgunlaştıktan sonra kaleme alındığı belli olan bu cümleyi belki on defa, yirmi defa okudum..

Ne demeye geldiğini çıkartamadığım için kendime lanet ettim.. (Lanet okuma oğlum, iyi değildir.. / Baba lafı)

İşte o zaman Eda Hanım benim canımın her daim fötr şapka ile gezinmesindeki hikmeti kavradım..

Beyin diyoruz ya!

Say ki üzerinde üzüm yetişen kıraç toprak..

Nasıl ki Pomerol vadisinde güneş ışığını otuz beş derece eğimle alan arazinin üzümünden yapılan Petrus şarabının şişesi bir Euro’dan başlıyor..

Fikir de böyle ürüyor..

Eda Hanım benim canım gibi güneş ışığı bağımlısı olanların beyninin önündeki gri lobun büzüşme ihtimalini, her daim başında gezdirdiği fötr şapka önlüyor..

Ayrıca ışığı otuz beş derecelik bir açıyla bıngıldak çevresine yönelttiğinden, bu kafalardan çıkan fikirlerin tadına doyulmuyor..

Kaynak: Karidesi yerken başı, gövdesi ve kuyruk sokumu için üç ayrı şarap içilmesini öneren Vedat Milör yazıları..


***


Eda Hanım benim canımın ilk köşe yazısı bana “seçkin bir duruşun” işaretlerini verdi..

Belli ki okur ile arasına “IQ pekliği çekenler okumasın..” mesafesini koymak istemiş..

Bu seçici yazar tavrıdır ki bizim esnaf içinde pek görülmez.. Tek tük örnekleri vardır.. Temsil Hürriyet’ten Sedat Ergin’in yazıları gibi..

Sedat Ergin uzun yıllar Dişişleri çevresinde çalıştığı için yazıları “kripto” havasındadır..

Sadece tecrübeli hariciyeciler ile bakanlığın kripto dairesinde çalışan şifre uzmanları ne dediğini anlar..

YAZARIN GÜCÜ

Temsil Sedat Ergin yazısında “Bu gelişme sorunun düşündürücü olmasına işaret etmektedir..” diyorsa okur bunu;

“Düşünen kafalara tehlikeli fikirler üşüşür, büyüklerimiz her şeyi bizden iyi düşünür..” diye anlamalıdır..

Seçici bir duruş sergileyen köşe yazarının her cümlesi anlaşılır olmalı, diye bir kural yoktur..

Nitekim Sedat Bey’in yargının hallerine dair yazdığı bir yazıdan alınan şu cümle hâlâ esrarını korumaktadır:

“Yalpaladığı gibi algılamaların ortaya çıkması liderin inandırıcılığını gölgeleyebilir..”

Ankara’dan aldığım duyumlara göre bu cümle üzerine çalışan Adalet Bakanlığı elemanları da işin içine çıkamamış..

Görevleri yazıyı irdeleyip Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyet’e rapor vermek olan altı seçkin uzmandan ikisi zorunlu izne ayrılmış..

Sonunda hükümet adamları kafa kafaya verip, referandum kararı almışlar ki 12 Eylül’de sandık başına gidecek olmamızın sebebi budur..

Bu da yazarın gücünü gösterir..


***


Eda Hanım benim canımın köşe yazılarını okumaya yeni başlayanlar için bir önerim olacak..

Yazıyı bir seferde okuyup bitirince gazeteyi elinizden bırakmayın.. Yazıdan alabileceğiniz müthiş lezzetini zayi edersiniz..

En iyisi Eda Hanım benim canım makalesi ile Sedat Ergin makalesini üst üste okumak, mümkünse şifreli cümleleri harmanlamaktır..

“Yalpaladığı gibi algılamaların ortaya çıkması liderin inandırıcılığını gölgeleyebilir.. / Durum şu ki başta kendi adıma ama sonra inancım o ki birçoğumuz için tüm bu çabalar iyi bir gelecekten öte bugüne kadar yapılamamış keşkeleri hatırlatıyor..”

Tadından yenmiyor değil mi?

Tebrikler Tayfun Devecioğlu kardeşim.. Aramıza hoş geldiniz Eda Hanım benim canım..

Kıssadan Hisse: Her kelin bir berberi vardır..

Selahattin Duman/Vatan