13 Tem 2013 13:31 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:17

TATLISES, AK PARTİ'YE YAKINLAŞTIĞI İÇİN VURULMUŞ! İŞTE GEREKÇELİ KARAR!

Sanatçı İbrahim Tatlıses'e saldırı davasının gerekçeli kararı İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklandı.

Abdullah Uçmak’ın da aralarında bulunduğu 12 sanık hakkında 29 Mart’ta kararını açıklayan mahkeme, yaklaşık 4 ay sonra da gerekçeli kararını yazdı. Dava sonunda sanık Abdullah Uçmak’a 36 yıl 6 ay hapis cezası veren mahkemenin gerekçeli kararı 156 sayfadan oluşuyor.

ADLİ TIP: İYİLEŞME OLANAĞI BULUNMAYAN HASTALIK

Gerekçeli kararda İbrahim Tatlıses’le ilgili 8 Ağustos 2012 tarihinde İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun hazırladığı rapora yer verdi. Rapora göre, ateşli silah yaralanmasının, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, etkisinin basit tıbbı müdahale ile giderilebileceği hafif nitelikte olmadığı da gerekçeli kararda anlatıldı. Kemik kırıklarının hayati fonksiyonlarına etkisinin ağır derecede etkileyecek nitelikte olduğu belirtilen rapordaki, “Muayenesinde alın sağ kısmında tespit edilen deforme görünümün belirli bir mesafeden, belirgin bir dikkat sarf etmeden, ilk bakışta fark edildiğine göre yüzde sabit iz niteliğinde olduğu, dava konusu olaya bağlı geliştiği belirlenen sol hemiparezi ile karakterize nörolojik tablonun iyileşmesi olanağı bulunmayan hastalık niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir" ifadeleri de kararda yer aldı.

"UÇMAK, KENDİSİNE YENİ BİR ÖRGÜT OLUŞTURMAYI UYGUN GÖRDÜ"

Gerekçeli kararın "Ulaşılan kanaat" başlıklı bölümünde “Abdullah Uçmak ile İbrahim Tatlıses’in 1998 ve 2003 tarihleri arasında husumetleri olduğunun TV programları, basın ve Abdullah Uçmak hakkındaki mahkeme kararlarına da yansıdığı, husumetten kamuoyunun haberdar olduğu" vurgulandı. İntikam için İbrahim Tatlıses’i öldürmek isteyen Abdullah Uçmak’ın cezaevinden çıktıktan sonra bir süre planını uygulamaya koymak için beklediği belirtilen kararda, Uçmak’ın tek başına hareket etmek yerine, kendisine yeni bir örgüt oluşturmayı uygun gördüğü, sanığın İbrahim Tatlıses’i öldürmek için Kandıra cezaevinde tanıdığı hırsızlık suçlarından sabıkalı sanık Ersin Altun’u bizzat Balıkesir’den İstanbul’a getirdiği ifade edildi.

"ÇAKICI İLE AVUKATI ARACILIĞIYLA HABERLEŞİYORDU"

Sanıklar Ersin Altun ve Yunus Ayık’ın kişisel husumetleri bulunmamakla birlikte Abdullah Uçmak’ın azmettirmesiyle onun talimatı doğrultusunda kalaşnikof kullanmayı da öğrenerek İbrahim Tatlıses’i öldürmeyi amaçladıklarına gerekçeli kararda yer verildi. Abdullah Uçmak’ın, örgüt suçundan yargılanan Alaattin Çakıcı ile avukatı aracılığıyla zaman zaman haberleştiği de kaydedildi. Hatta Alaattin Çakıcı’nın "İleriki aylarda çabuk kendisini toparlamasını, Mart’tan sonra göndereceği şeyle kendisini taşıyabileceğini" ona avukatıyla ilettiği de ifade edildi.

"AK PARTİ İLE YAKINLAŞMASI NEDENİYLE SALDIRI DÜZENLENDİ"

Cezaevinden çıkan Abdullah Uçmak’ın silah ve para ihtiyacını gidermek için arayışlara girdiği, Abdullah Uçmak’ın suça azmettirdiği Ersin Altun ve Yunus Ayık’a para vaadinde bulunduğu, cezaevinden çıktıktan sonra parası olmadığı halde maddi ve teknik destek almadan bu eylemi gerçekleştiremeyeceğinden cezaevine girmeden önceki imajını kullanarak reklamını yaptığı ifade edildi. İbrahim Tatlıses’in Beyaz TV’de “İbo Show“ programına başlamasıyla birlikte Ak Parti’den milletvekili adayı olacağının basında konuşulduğu, saldırı sonrası da aynı partiden milletvekili adaylığının tekrar güncelliğini koruduğu, dijital veriler, mail ve diğer deliller ile İbrahim Tatlıses’in Ak Parti ile yakınlaşması nedeniyle Beyaz TV’deki programından çıkışında ona yönelik saldırı düzenlendiğinin anlaşıldığı da kaydedildi.

TALİMATI VEREN "HOCA" YAKALANAMADI

Sanık Avukat Ruhşen Mahmutoğlu’nun PKK/KONGRA-GEL terör örgütü adına İbrahim Tatlıses’in öldürülmesi talimatını Abdullah Uçmak’a bizzat verdiğine, para pazarlığı ve transferi yaptığına ilişkin somut deliller olmadığı kararda belirtildi. Ancak Abdullah Uçmak’a İbrahim Tatlıses’i öldürme talimatını PKK yöneticilerinden oldukları belirtilen Hoca lakaplı kişi ile aracılık yapan bir kişinin verdiğinin anlaşıldığı, bu kişilerin kimliklerinin tespit edilerek yakalanamadıkları haklarındaki soruşturmanın sürdüğü de kararda anlatıldı