29 Oca 2020 15:57 Son Güncelleme: 29 Oca 2020 16:11

Tatil üzerinden yüklendi Trump'ı örnek verdi! İmamoğlu'nu kızdıracak yazı

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kayak tatili Habertürk yazarı Oray Eğin'in de dikkatinden kaçmamış. Yeryüzü felaketlerinin bile İmamoğlu'nun planlarını aksatmadığını söyleyen Eğin onun kadar bir başka tatil seven siyasetçinin de Donald Trump olduğunu söyledi.

Ekrem İmamoğlu ve Trump'ın seyahatlerinin farkının maliyet ve içerik olmadığını söyleyen Oray Eğin, "Biri en azından Amerikan Başkanı, dünyanın en önemli koltuğunu bütün zorluklara rağmen kazandı. İmamoğlu’ysa kendi görevinin de henüz farkında değilmiş gibi bir izlenim veriyor" dedi.

Tatilin profesyonel yaşamın omazsa olmazı ve çalışmanın da ödülü olduğunu söyleyen Habertürk yazarı, İmamoğlu'nun sadece metroların hafta sonu çalışmasını başardığını söyledi ve İmamoğlu'na seslendi:

Yapacakları bu kadarla sınırlı kalacaksa, önceliği de çocuğuyla karne tatiline çıkmaksa en azından söylesin de bilelim. En azından kendisinden hala umudu olan milyonlarca insan öğrensin.

Biri golf biri kayak seviyor

Ekrem İmamoğlu’nun Elazığ depreminden hemen sonra fotoğraflarını görünce 1999 yılındaki depremden sonra Milliyet’te çıkan bir köşe yazısının başlığını hatırladım. Bütün gazete deprem haberlerine ayrılmışken bir köşe yazarı “Bali’de yaşam ve ölüm” diye tatil notları yazıyordu. Bu bir akıl tutulması değilse, nedir bilmiyorum.
İmamoğlu zannediyor ki takvim ve saat onun için de herkese işlediği gibi işliyor. Yaz tatilini de aksatmıyor, şimdi gördüğümüz gibi sömestr tatilinde kayağını da. Yeryüzü felaketli bile planlarını aksatamıyor, bu kadar da rahat.
azından Ekrem İmamoğlu kadar, hatta ondan daha fazla tatile çıkmayı seven bir siyasetçi daha biliyorum: Donald Trump.

109 MİLYON DOLARLIK TATİL
Başkan seçildiğinden beri düzenli olarak her fırsatını bulduğunda golf tatiline çıkanTrump’ın bu seyahatlerinin seçmenlere maliyetleri Ekim 2019 itibarıyla 109 milyon doları buldu. Göreve geldikten sonra ilk dört seyahatin her birinin maliyeti 1.3 milyon dolardı. Sadece 2017’de bir tek seyahatinin maliyeti 13.6 milyon dolardı. Daha Başkan olduğunun ikinci ayında Beyaz Saray gizli servisin bütçesinin 60 milyon dolar artırılmasını talep etti Kongre’den. Trump’ı korumak için jet-ski bile alındı. Malum espriyi yapmadan duramayacağım; evet, devletin ski’si var artık.Daha görevdeki birinci dönemini tamamlamayan Trump’ın sadece golf harcaması Obama’nın sekiz senelik görevindeki tüm seyahat bütçesinin 12.7 milyon gerisinde. Dahası, şimdiden Trump’ın tatil yaptığı gün sayısı Obama’nın sekiz senedeki 328 gününü geçti.George W. Bush ikisinden bile daha fazla tatil meraklısıydı; görevde kaldığı iki dönem boyunca 1020 gün izin kullandı. Baba Bush da dört senelik görev süresinin 543 gününü tatilde geçirdi. Buna karşılık sekiz senede Ronald Reagansadece 335, Bill Clinton ise 345 gün tatil yaptı. Tek dönemlik başkanlardan Jimmy Carter’ın izin kullandığı gün sayısıysa 79.
Seçilmeden önce Beyaz Saray’dan hiç ayrılmayacağını söyleyen Trump görev yaptığı 1103 gün boyunca 329 günü kendi sahibi olduğu çeşitli tesislerde geçirdi. 245 günü de golf kulüplerinde.En sevdiği golf kulübü de 109 gün geçirdiği Mar-a-Lago kuşkusuz.
ABD açık toplum olduğu için bu verilere ulaşabiliyoruz, ama buna rağmen Trump bir sonraki gizli servis bütçesinin 2020 seçimlerinden sonrasına ertelemeye çalışıyor ki kamuoyu bu seyahat sevdasına daha cebinden ne kadar ödeyeceğini henüz bilemesin.
Ancak kağıt üzerindeki çok fazla tatil yapıyor gözükse de, Amerikan Başkanı bir anlamda golf diplomasisiyle ülke yönetiyor. Önemli kararlar Mar-a-Lago’da alınıyor, kimi dünya liderleri Trump tesislerine davet ediliyor, hatta Lindsey Graham gibi yancı senatörleri de buralara davet alıp Başkan’ın yanında olabilmek için sıra bekliyor. Washington’da “Hafta sonu Başkan’la birlikte Florida’daydık,”diyenlerin havasından geçilmiyor.

GOLF OYNARKEN ÜLKE YÖNETMEK
Trump golf oynuyor sürekli, bir yandan da televizyon izleyip sinirleniyor. Ancak önemli kararlar, mesela Kasım Süleymani’nin öldürülmesi de danışmanların hazır bulunduğu bu golf tatillerinde alınıyor. Yakın zamanda aniden kamuoyuna açıklama yapmaya karar verdiğinde mesela Mar-a-Lago’daki özel salonlar mavi fonla kaplandı, New York Times’ın aktardığına göre
Kısacası, Mar-a-Lago aslında küçük Beyaz Saray gibi işliyor. Amerikan Başkanları geçmişte de Camp Davidgibi tatil konutlarını diplomasi için kullanmıştı; Clinton’ın İsrail-Filistin barış anlaşması çabaları gibi…
Trump da tatilde gözükse de bir yandan ülkeyi yönetiyor. Başta damadı olmak üzere danışmanları da onunla birlikte bu seyahatlere çıkıyor, Trump nereye giderse büyük bir ekip onu takip ediyor ve işler aynen yürüyor. Tabii bütün bunları Beyaz Saray’dan hiç çıkmadan da yapabilir, bu da çok ucuza mal olabilirdi. Trump’ın en çok kendi tesislerinde huzur bulduğu, hatta daha seçim kampanyasında bile ne yapıp edip New York’taki kendi yatağında uyumak için eve döndüğü biliniyor.

İMAMOĞLU’NUN ÖNCELİĞİ
Bol bol tatile çıkan Ekrem İmamoğlu’yla Donald Trump’ın seyahatlerinin tek farkı maliyet ya da içerik değil.Biri en azından Amerikan Başkanı, dünyanın en önemli koltuğunu bütün zorluklara rağmen kazandı. İmamoğlu’ysa kendi görevinin de henüz farkında değilmiş gibi bir izlenim veriyor. Ülke yöneten bir liderden biraz farklı bir görev tanımı var herhangi bir belediye başkanının. İşini doğru yapabilmesi için sürekli yerinde, yönettiği şehirde ya da belediyede kalması şart. O yüzden Bodrum’dan ya da Erzurum’dan da İstanbul’un sorunlarıyla ilgilendiğine inanmak da pek mümkün değil, çünkü işin doğasına aykırı. Bu seyahatlerden şu ana kadar bir tek “selfie” çalışmaları gördük.
Tatil profesyonel hayatın olmazsa olmazıdır, ama aynı zamanda çalışmanın da bir ödülüdür. İstanbul’da bir başarı hikayesi yazması gereken İmamoğlu şu ana kadar sadece metroların hafta sonu 24 saat işlemesini başardı.E bunun talimatını uzaktan da vermek kolay tabii. Yapacakları bu kadarla sınırlı kalacaksa, önceliği de çocuğuyla karne tatiline çıkmaksa en azından söylesin de bilelim. En azından kendisinden hala umudu olan milyonlarca insan öğrensin. Yanlış hatırlamıyorsam seçilirken en azından dürüstlük ve şeffaflık da vaat etmişti.