Taşgetiren'den Babaoğlu'na yanıt: Gül'ün ve Davutoğlu'nun hukukunu...
Star yazarı Ahmet Taşgetiren, Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu’nun kendisine yönelttiği eleştirilere yanıt verdi.
Star yazarı Ahmet Taşgetiren, Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu’nun
kendisine yönelttiği eleştirilere yanıt verdi. Taşgetiren,
“Referandum ortamında bunlar, saf bozucu bir misyonun uzantısı
olmasınlar...” dedi.
Haşmet Babaoğlu, 10 Şubat tarihli köşesinde isim vermeden Ahmet
Taşgetiren hakkında şu satırları kaleme almıştı:
“Pek muhafazakâr, pek "abi" ve iddialara bakılırsa pek İslamcı
(bana göre değil ya, ayrı konu) dün şöyle şeyler yazdı: "Evet
diyenler vatanını seviyor, hayır diyenler de FETÖ'cü veya PKK'cı
kabul edilirse, ortaya çıkan diyelim yüzde 40'lık grup ne olacak?
Başkan, bu yüzde 40'ı ne yapacak?"
Elinin körü yapacak, demek var da...”
İşte Taşgetiren’in hayatını anlattığı Star’daki yazısından ilgili
bölüm:
“(…) Ne diyeyim, Ahmet Taşgetiren'i anlatmaktan, yani kendimi
anlatmak zorunda kalmaktan haya ediyorum. Böyle bir yazıyı, “Yani
Ahmet Abi, hocam, buna neden ihtiyaç hissediyorsunuz ki” diye
soracak pek çok insan bulunduğunu da biliyorum. Ama bir süredir,
bunca zaman içinde nerelerde dolaştıkları bilinmeyen ve bugün
hasbelkader Ak Parti'nin orasına burasına sıvanmaya çalışan
insanların, buldukları her platformda, üstelik “islamcılar” diye
toptancı bir tanımlamayla bir grup insanla ilgili tezvirat
ürettiklerini görüyorum. Bu tezvirat Ahmet Taşgetiren'i de hedef
alıyor. Bazıları, benim de zaman zaman rica - minnet davet
edildiğim TV ekranlarından Ethem Sancak'a seslenip “Niye hala
Star'da yazdırıyorsun ki” diye soruyor. Sosyal medya diye bir çamur
deryası var zaten, oranın trolleri dolu dizgin.
Sormak geliyor içimden:
Abdullah Gül'ün hukukunu Abdullah Gül mü savunmak zorunda
kalmalıydı?
Ahmet Davutoğlu'nun hukukunu Davutoğlu mu savunmak zorunda
kalmalıydı?
Burada bir dünya insan sayarım, hepsi saldırıya hedef.
Dostluk – kardeşlik hukuku ile anlatmakta zorlanıyorum, bari şöyle
diyeyim:
Referandum ortamında bunlar, saf bozucu bir misyonun uzantısı
olmasınlar... (…)”