TARTIŞILAN DİZİLER, RTÜK'E TEZ OLDU!
RTÜK'te görev yapan uzman yardımcıları uzmanlığa geçiş için hazırladıkları tezde dizileri ele aldı.
Aşk-ı Memnu Dizisi Örneği' isimli çalışmanın sonuç bölümünde "Toplumun millî ve manevî değerlerine, aile yapısına aykırı birçok unsur tespit edilmiştir." denildi. Dizilerde çarpık ilişkilerin işlenmesinin nedeni 'televizyonun değer problemi yok' gerekçesiyle açıklandı.
Tartışılan diziler, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nda (RTÜK) görev yapan uzman yardımcılarının uzmanlığa geçiş sürecinde hazırladıkları tezlere konu oldu. Reyting ölçümü, yeni medya düzeni, sayısal yayıncılık, dizilerin toplumsal değerlere etkisi gibi konularda hazırlanan 53 tez arasında "Televizyon Dizilerinin Toplumun Milli ve Manevi Değerleri Açısından Değerlendirilmesi; Aşk-ı Memnu Dizisi Örneği" isimli çalışma dikkat çekti.
Söz konusu tezde, Türk televizyon kanallarında yayınlanan dizilerin, özellikle de dikkatleri üzerine çekmiş olan Aşk-ı Memnu dizisinin toplumun millî ve manevî değerleri açısından değerlendirildiği belirtildi. Tezin sonuç bölümünde, "Aşk-ı Memnu dizisinde; hem toplumun millî ve manevî değerlerine hem de aile yapısına aykırı birçok unsur tespit edilmiştir." denildi. Birçok televizyon yayınında da 'aykırılık' değerlendirmesine ulaşılabileceği dikkat çekilen tezde, şu ifadelere yer verildi: "Aşk-ı Memnu dizisinin veya diğer birçok dizinin hatta birçok televizyon yayınının incelenmesinden bu şekilde bir 'aykırılık' değerlendirmesine ulaşmak, değerlendirme yapandan bağımsız olarak ulaşılabilecek tabii bir sonuçtur; çünkü esas olarak televizyonun 'değer' problemi yoktur. Dolayısıyla onun en önemli formatlarından olan televizyon dizilerinde de bu 'değersizlik' bulunmaktadır."
Sadece dizi filmlerde değil, hayatın tüm alanlarında karşılaşılan birçok sorunun temelinde yaşanan erozyonun olduğu belirtilen tezde, değerlere sahip çıkılmasının altı çizildi. Aşk-ı Memnu örneğinde ve daha birçok dizide, aile içi çarpık ilişkiler, evlilik dışı ilişkiler, aldatma, cinsellik, gayrimeşru çocuk yapma, kürtaj gibi konuların dikkat çekici bir yoğunlukta işlendiğine değinilen çalışmada, "Düşünce yapımız, ideolojimiz veya inançlarımızdan bağımsız olarak değerlerimize sahip çıkmamız gerektiği net olarak anlaşılmaktadır." cümlesi kullanıldı. Yayın yapan kuruluşlara seslenilen tezde, hem Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi hem de Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunu çerçevesinde "millî ve manevî değerlere" uygun yayın yapmalarının yayıncının sorumlulukları arasında olduğu hatırlatıldı.
Gündelik yaşamda olduğu gibi dizi filmlerde de problemli ilişkilerin, aile yaşantısından uzak, ahlakî ilkelere ve değerlere bağlı olmayan bireysel veya toplumsal yaşamların, hayat hikâyelerinin bulunduğu da aktarıldı. Tezde, bununla ilgili olarak şu ifadeler yer aldı: "Hal böyle iken elbette bütün günahı kitle iletişim araçlarına yüklemek haksızlık olacaktır. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi yayıncının sorumluluğu; televizyon ekranlarında yer alan çarpıklıkları çözümleri ile birlikte verilmesini ve kültürümüzün başat belirleyicilerinden olan iletişim organlarının daha yüksek bir bilinç düzeyi ile hareket etmesini gerektirmektedir"