TARAF'TAN BOMBA İDDİA! ŞENER VE ŞIK TUTUKLANDI ÇÜNKÜ...
Taraf, Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanmalarıyla ilgili bomba bir iddiada bulundu..
Taraf gazetesinin haberine göre, Amerikan özel istihbarat kuruluşu Stratfor’un 2011 yılı boyunca yaptığı Türkiye analizlerinde AKP hükümetiyle Fethullah Gülen hareketi arasındaki ilişkiler önemli bir yer tutuyor. Bu kapsamdaki yazışmalarda, “MİT krizi” nedeniyle geçen aydan itibaren medyada ilk kez açıkça tartışılmaya başlayan hükümet-cemaat gerginliğinin, Amerikan isihbarat dedikodularına çok önceden yansıdığını görmek mümkün. Stratfor, 12 Haziran genel seçimlerini de bu gerginliği hesaba katarak değerlendirmiş.
ŞENER VE ŞIK TUTUKLANDI ÇÜNKÜ...
Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tam bir yıl önce, 5 Mart 2011’de tutuklanmaları, ertesi gün Reuters’ın konuyu, yaklaşan seçimler bağlamında değerlendiren bir haberiyle Stratfor yazışma sirkülasyonuna giriyor. Kuruluşun başkanı George Friedman aynı gün, Türkiye’de tutuklamalara gösterilen tepkiden yola çıkarak, kuruluştaki analistlere sormuş: “AKP’nin bu adımı niye attığını bana açıklayın. Bu adım AKP’yi güçlendirmekten ziyade, muhalefete enerji katmış gibi görünüyor. Kafalarında ne var?”
Stratfor Türkiye uzmanı (bugünkü TÜSİAD Washington Temsilcisi) Emre Doğru’nun Friedman’a yanıtı şöyle: “Bence bu adımı atan AKP değil, Gülen hareketi. İki hafta önce generaller ve bazı diğer gazeteciler gözaltına alındıklarında AKP, muhalefetin ve ABD’nin eleştirisine maruz kaldı. Dolayısıyla iki gazeteciyi (ki çoğu kişi bunların AKP karşıtı komplolardan hiçbiriyle alakalı olmadıklarına inanıyor) daha gözaltına alarak, seçimler öncesinde yeni bir tartışma yaratmak AKP açısından hiç akıllıca değil. Erdoğan pragmatik bir adamdır, seçimler öncesinde halkın AKP’den korkusunu arttıracak ek bir baskı istemez. Dolayısıyla, Gülen hareketi bu gözaltıları gerçekleştirerek AKP’ye baskı yapıyor. Sorulması gereken soru: Niye? Bunu yakın bir zaman önce Austin’e gelen Türk arkadaşımızla tartıştım. O, Erdoğan eğer üzerindeki baskının azalmasını istiyorsa, Gülencilerin buna karşılık AKP’den 150 vekillik talep ettiğini söylüyor. Bu esasen seçim sonrasına yönelik bir pazarlık.”
Bunun üzerine bir başka Stratfor çalışanı Kamran Bokhari, 12 Haziran seçimleri öncesindeki TBMM’yi kastederek, “Şu andaki parlamentoda kaç Gülenci var” diye sormuş. Emre Doğru yanıtlıyor: “Gerçekten bilmiyorum, bunun tam olarak bulunabileceğini de düşünmüyorum. En iyi ihtimalle bunu bakanlar düzeyinde bilebiliriz. Cumhurbaşkanı Gül ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu mesela Gülen’e yakınlar.” Bokhari, “150(vekil) çok büyük bir rakam. Ben bunu Gülen’in AKP’yi devirmesinin bir yolu olarak görürüm” deyince, Doğru bu kez şöyle yazmış: “Katılıyorum ama şunu unutmayın ki bu seçimler Gülen’in AKP’yi ele geçirmesi için son büyük fırsat. Erdoğan yeniden başbakanlığa aday olmayacak, cumhurbaşkanı olacak. AKP’nin oyları (Erdoğan’ın liderliği olmaksızın) bu seçimlerden sonraki seçimlerde düşme eğilimine girebilir. Ayrıca, Gülen’in bu vekilleri yok yere istediklerini de düşünmeyin. Gülen hareketi de AKP’nin oylarını arttıracaktır, dolayısıyla kendi payını ve belki biraz daha da fazlasını talep ediyor.” Erdoğan da, Ali Fuat Yılmazer’i görevden alarak cemaati vurdu Bu yazışmadan beş gün sonra, Emre Doğru, Türkiye’deki bir başka gelişme üzerine daha önceki analizinin doğru olduğunu savunan bir e-postayı George Friedman ve diğer Stratfor yöneticilerine göndermiş. Doğru’nun 11 Mart 2011 tarihli mesajı şöyle:
“İstanbul’da Emniyet İstihbarat’ın başı olan Ali Fuat Yılmazer dün görevinden alındı. Eskiden Erdoğan’a çok yakındı. Yılmazer, AKP’nin rakiplerinin hareketlerini sınırlamak için kullandığı Ergenekon, Balyoz vs. davalarda bütün gazetecilerin, akademisyenlerin ve askerlerin gözaltına alınmasını yöneten kişiydi. Ancak, daha önce tartıştığımız üzere, son gözaltılar AKP’nin otoriterliğinden duyulan korkuyu arttırdı çünkü herkes son gözaltıların bu komplo planlarıyla bir ilişkisi olmadığını biliyor.
Pazar günü sorduğunuz şu soruya cevaben (Gözaltılar muhalefete enerji katıyorsa, AKP buna niye izin veriyor), bunu yapanın AKP değil, Erdoğan’a baskı yapmak ve parlamentoda daha fazla vekillik almak isteyen Gülen hareketi (Emniyet İstihbarat üzerinden) olduğunu, Gülen hareketinin bu amaçla daha fazla gazeteci gözaltına alarak sınırlarını aştığını savunmuştum. Başbakan Erdoğan’ın İstanbul Emniyet İstihbarat’ın başındaki Yılmazer’i görevden alması teorimi kanıtlıyor. Bu hareket, Erdoğan’ın seçimler öncesinde Gülen’e bir karşı darbe vurması ve baskı altına alınamayacağını söylemesi anlamına geliyor. İki taraf da birbirini test etti. Şimdi ortam pazarlığa müsait.”
GÜLENCİLER DEVLETE SIZIYOR
Şimdi biraz geriye gidelim. Stratfor’un 23 Ağustos 2010’da yayımladığı “İslam, Laiklik ve Türkiye’nin Geleceği için Mücadele” başlıklı rapor, istihbarat kuruluşunun Türkiye’nin siyasi görünümünü nasıl okuduğunu ve müşterileri arasında yer alan uluslararası bürokrasi ve iş dünyası temsilcilerine nasıl yansıttığını göstermesi bakımından ilginç.
“Türkiye Cumhuriyeti’nde derin bir iktidar mücadelesi devam ediyor. Birçok dış gözlemci bunu İslamcılık ile Kemalist laiklik arasında on yıllardır süren çatışmanın son aşaması olarak görüyor.