12 Ara 2013 08:45 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:48

Taraf'tan bomba 'devlet sırrı' iddiası!

Hükümetin Meclis’e sevk ettiği tasarıya göre, nelerin devlet sırrı olacağına Başbakan başkanlığındaki beş kişilik bir kurul karar verecek!

Taraf Gazetesi'nin haberine göre, Hükümetin yasalaşması için Meclis’e sevk ettiği “Devlet Sırları Kanun Tasarısı”na göre, nelerin devlet sırrı olacağına Başbakan başkanlığındaki beş kişilik bir kurul karar verecek.

Kurulda Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Milli Savunma bakanları da üye olarak yer alacak. 50 yıl boyunca açıklanamayacak olan devlet sırları, mahkemeye bile gönderilmeyecek. Başbakan’ın “devlet sırrı” dediği belgeleri açıklayanlara altı yıla kadar ceza verilebilecek.

Başbakanlık, MİT ve MGK’nın, 2004’deki MGK’da alınan Fethullah Gülen Cemaati’ni bitirmek amaçlı kararlar ve fişlemelerle ilgili haberleri nedeniyle Taraf hakkında suç duyurusunda bulunmasından sonra “devlet sırrı” kavramı yeniden gündeme geldi. Bu da akıllara hükümetin 2008’den beri gündemde tuttuğu Devlet Sırları Kanun Tasarısı’nı getirdi.

ÖNCE 75 YIL, SONRA 50 YIL

Neyin devlet sırrı olduğuna Başbakan ve bakanlardan oluşacak “Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu”, dolayısıyla başbakan karar verecek ve sırlar 75 yıl boyunca saklanacak, açıklanamayacaktı. Tasarı, 2012 yılı Haziran ayında TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmüş, muhalefetin itirazları üzerine tasarının kimi maddelerinde kısmi düzeltmeler yapılmıştı. Örneğin, sırların saklanma süresi 75 yıldan 50 yıla düşürülmüştü. Yalnız, tasarı genel kurula indirilmemişti.

BAŞBAKAN VEYA CUMHURBAŞKANI

Halen meclis gündeminde olan, hükümet “vazgeçtik” demediği için de bir gece yarısı yasalaştırılabilecek tasarı, Başbakan Erdoğan’ın gerek bu sıfatıyla, gerekse aday olup seçilmesi halinde Cumhurbaşkanı sıfatıyla nasıl bir güvenlik devletidokunulmazlık düşlediğini açık ve net olarak ortaya koyuyor. Devlet Sırları Kanunu Tasarısı’nda bugün yaşanan tartışmalara ışık tutacak düzenlemeler satır başlarıyla şöyle: Tasarıda, öncelikle kanunun amacı ilgili maddede “Devlet sırrı niteliği taşıyan bilgi ve belgeler ile diğer gizli bilgi ve belgelerin ne şekilde belirleneceğini, korunacağını, açıklanacağını ve bu hususlara ilişkin yükümlülükleri düzenlemek” olarak açıklanıyor.

Ardından “Devlet Sırrı” tanımı, kapsamı çok geniş tutularak ilgili maddede şöyle tanımlanıyor: “Yetkisiz kişilere açıklanması Devletin uluslararası ilişkilerine veya milli güvenliğe zarar verebilecek mahiyetteki gizli bilgi, belge ve kayıtlar.”

BAŞBAKAN NE DERSE ONLAR SIR

Tasarı, devlet sırrı konusunda Başbakanı neredeyse tek başınamutlak yetkili haline getiriyor. Çünkü, neyin devlet sırrı olduğuna yeni oluşturulacak, Başbakan başkanlığındaki “Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu” karar verecek. Kurulda Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Milli Savunma bakanları da üye olarak yer alacak. Ancak takdir edilir ki Kurul’da asıl yetkili Başbakan olacak.

SUÇU DA O BELİRLEYECEK

Neyin milli güvenlikle ilgili devlet sırrı olduğunu belirleme yetkisiyle donatılacak olan Başbakan ve ona bağlı Sır Kurulu, bu yolla hangi belgelerin yayınının suç olduğunu, başka ifadeyle neyin suç olduğunu belirleme gücünü de elde etmiş olacak.

MGK-MİT DEVLETİNE DEVAM

Hangi bilgi ya da belgenin devlet sırrı olacağıyla ilgili teklifi ilgili bakanlık hazırlayacak. MİT ve MGK başta olmak üzere Başbakanlığa bağlı kamu kurumlarına teklif Başbakanlık tarafından yapılabilecek. Başbakanlık veya bakanlıklar, teklifi uygun görmedikleri takdirde Sır Kurulu’na iletmeyecek.

BAŞKAN- CUMHURBAŞKANI

Tasarı yasalaşırsa, yalnız Başbakan değil, Cumhurbaşkanı da devleti sırlarla yönetme konusunda yetkiyle donatılacak. Cumhurbaşkanlığına ait bilgi, belge ve kayıtların arasında hangilerinin “devlet sırrı” olduğuna ise cumhurbaşkanı karar verecek.

MAHKEME BİLE ALAMAYACAK

Halen yargı, çok zor da olsa ‘devlet sırrı’ denilen gizli bilgi belgelerin bir kısmını getirtebiliyor, inceleyebiliyor. Ancak tasarı yasalaşırsa, bu konuda daha geri gidilecek. Başbakan başkanlığındaki “Devlet Sırrı Değerlendirme Kurulu”, mahkemelerin kendilerinden talep ettiği, devlet sırrı niteliğindeki belge, bilgi ve kayıtları gerekçesini belirtmek kaydıyla vermeme yetkisine sahip olacak.

YARIM YÜZYILLIK SIR

Başbakan’ın “devlet sırrı” dediği bilgi-belgeler aksi yönde karar alınmadıkça 50 yıl boyunca açıklanamayacak. Bunları açıklayan devlet görevlileri, sadece bu nedenle dört yıla, bunun basın yoluyla yapılması halinde ise altı yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilecek.

Devlet sırrı denilen Başbakanlık, MGK, MİT vb. kurumların ürettiği bilgibelgeleri yayımlayan gazeteciler ise bugün olduğu gibi casusluk dahil üç-beş TCK maddesinden ceza tehdidi altında tutulmaya devam edilecek.

Ümit Kardaş: Tasarı faşizme götürür

Emekli Askerî Håkim, hukukçu ve Taraf yazarı Ümit Kardaş, AKP’nin Meclis’e sevk ettiği “Devlet Sırrı Kanun Tasarısı”na ciddi eleştiriler yöneltti. Başbakan’a tasarıda öngörüldüğü ölçüde geniş yetkiler vermenin demokrasiye aykırı olduğuna vurgu yapan Kardaş, tasarı yasalaştığı taktirde ülkenin faşizme sürükleneceğini söyledi.

Kardaş, tasarıyı Taraf‘a şu sözlerle değerlendirdi:

İÇ TEHDİTLER ÜRETMEK

“Biz devlet sırrı denince üzeri örtülmek istenen derini, devlet işlerini anlıyoruz. Sır meselesi, hükümet tasarısında olduğu gibi öyle tek başına iktidarın hatta Başbakan’ın takdirine, insiyatifine bırakılacak bir konu değildir. Tasarıda öncelikle Milli güvenlik kavramı sorunlu. Milli güvenlikle ilgili bilgi-belgelerin devlet sırrı olacağı kabulü çok muğlak, iktidara keyfi ve istediği belgeye devlet sırrı damgası vurma kolaylığı sağlar. MGK da milli güvenlik kavramı da zaten sorunlu iken, anayasal değişiklikler yapılmıyorken, Devlet Sırları Tasarısı ile yapılmak istenenler dış tehditlerden çok iç tehditler üreterek iktidarı elde tutma çabası olarak görülmeli.

PARLAMENTO DENETİMİ

Başbakan veya üç dört bakanından oluşacak bir kurulun, neyin devlet sırrı olduğuna karar verme konusunda tekel oluşturacak olması, hatta tek başına Başbakan’ın bu yetkiyle donatılması müthiş bir plandır, bu faşizme götürür. Neyin devlet sırrı olacağına karar vermede, gizlilik süresinin belirlenmesinde anayasa da değiştirilerek parlamento denetiminin sağlanacağı bir sisteme gidilmeli. Çünkü Türkiye’de ve bu tasarıda parlamento denetimi yok. MİTMGK hesap vermiyor. Oysa gelişmiş ülkelerde bu kurumlar parlamentolarda hesaba çekilebiliyor. Sadece bu yetkinin Başbakan’a ve ona bağlı kurula verilmesi fevkalede sakıncalıdır.

Şimdi denetlenemeyen MGK ve MİT de tasarıya göre, bu konuda teklifte bulunabilecek. Ancak ona da yine Başbakan karar verecek, böyle demokratik hukuk devleti olur mu?

HUKUKA SALDIRI

Tasarıya göre, Cumhurbaşkanı da kendi işlemleriyle ilgili neyin devlet sırrı olacağına tek başına karar verecek. Bu da bir fekalekettir. Bu felaket, var olan demokrasi kırıntısını da alır götürür. Hukuka açık bir saldırı olur. Gelişmiş ülkelerde milli güvenlik ve devlet sırları konusunda, bu tasarıda olmayan denetim mekanizmaları var. Bu hem yargı hem de Meclis denetimini içeriyor. Komisyonlar var. Bunların içinde hukukçular var. Bazen dışarıdan kurumlar oluşturulabiliyor. Bu bile yetmeyebilirken, hiç değilse muhalefetin de katılacağı denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır, ama tasarıda bunların hiçbiri yok...

Denetlenmeyen devlet tasavvuru

HÜKÜMETİN bu tasarı ile açığa vurduğu planda, iktidarın şahsileşmesi, tüm devlet kurumlarını kendine mutlak bağımlı yaparak denetimden kaçıracağı bir devlet tasavvuru var. MGK belgelerinde olduğu gibi istedikleri bilgi-belgeleri “sır” diyerek denetim dışı tutacaklar. Şimdi Genel Kurul gündeminde değil ama, hükümetin yaptığı işler dikkate alınırsa istedikleri an tasarıyı yeniden sevkle Meclis’ten geçirebilirler. Bu nedenle son tartışmalar ışığında, hükümetin suç oluşturan belgeleri de devlet sırrı saymasına olanak sağlayacak bu tasarıya dikkat çekilmesi doğru olmuştur. Tasarıda öngörülen önce 75, sonra 50 yıllık koruma süresi de çok uzundur ve kendi derin devletlerini korumaya yöneliktir. Gelişmiş ülkeler ve AGİT’in raporu da gözetilerek bu süre en çok, o da sadece dış güvenliğe ilişkin olmak şartıyla, bazı belgeler için en çok 15- 20 yıl, hatta birçok devlet sırrında daha kısa süreler olmalıdır. Hem 50 yıl gibi uzun sürelerin gündeme gelmesi, hem de iç güvenlikle ilgili bilgi-belgelerin devlet sırrrı olarak kabul edilmesine imkan verecek düzenlemeler, çok tehlikelidir, dikkatle izlenmelidir.”

Tasarı, AGİT’in raporuna aykırı

Devlet Sırları Tasarısı’ndaki tartışmalı hükümler, Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) 3 Mayıs 2007 tarihinde basın özgürlüğü günü nedeniyle hazırladığı rapordaki tavsiyelere de aykırı. Devlet sırlarına ilişkin pek çok yasanın “soğuk savaş zihniyeti’’ ile oluşturulup uygulandığının ve “aşırı gizlilik” unsurunun ön planda tutulduğunun belirtildiği raporda sıralanan öneriler özetle şöyle:

» Ancak açıklanması somut ve kanıtlanabilir zarara neden olabilecek bilgi ve belgeler bu kapsam içine alınmalı ve bu alanlar yasada kısıtlanarak açıkça sayılmalıdır.

» İnsan hakları ihlallerinin, kamu sağlığı ve çevreye yönelik zararların, bilimsel bilgilerin, bireysel ve kötü yönetimlere ilişkin bilgilerin devlet sırrı olarak sınıflandırılması mümkün olmamalı.

» ”Devlet sırrı” kapsamına giren bilgilerin gizliliği 15 yılı geçmemelidir. Gizlilik kapsamına alınan bilgiler yürütmeden bağımsız bir komisyon tarafından denetlenmeli, bilgilere keyfî olarak “devlet sırrı” niteliğinin atfedilmesi cezalandırılmalıdır.

TESEV DE ELEŞTİRMİŞTİ

TESEV tarafından açıklanan faili meçhul cinayelerle ilgili raporun da dahil olduğu iki raporda, Devlet Sırları Kanunu Tasarısı’na ağır eleştiriler yöneltilmişti. TESEV’in tespit ve önerilerinin bazıları şöyle:

»“Devlet sırrı” tanımının “milli güvenlik” gibi son derece muğlak bir kavrama dayandırılması, her türlü bilgi ve belgenin devlet sırrı olarak gizlenebilmesini olanaklı kılmaktadır.

» Tasarıdaki “Mahkemelerce talep edilen devlet sırrı niteliği taşıyan bilgi ve belgeler, kurulca gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebilir” hükmü devletin kurumlarını yargısal denetim dışına çıkaran son derece tehlikeli bir düzenlemedir. Bu nedenle tasarıda “devlet sırrı” kavramı yeniden tanımlanmalı ve tanım daraltılmalıdır.