Taraf'ın eski yazarından bomba iddia: “Ergenekon’dan tahliye olanlar bir araya gelip darbe planlıyor”
Bir dönem Taraf gazetesinde yazarlık yapan Roni Margulies, Silivri davalarından tahliye olanların “bir araya gelip hükümete karşı darbe planı yaptığını” ileri sürdü.
Bir dönem Taraf gazetesinde yazarlık yapan Yahudi asıllı şair ve
yazar Roni Margulies, Silivri davalarından tahliye olanların “bir
araya gelip hükümete karşı darbe planı yaptığını” ileri sürdü.
Margulies ayrıca, Taraf’tan ayrılanların kurduğu “Serbestiyet” adlı
site için Ethem Sancak’tan destek istendiğini de belirtti.
Cemaat’in gazetesi Özgür Düşünce’den Hüseyin Keleş’e konuşan
Margulies’in açıklamaları şöyle:
Siz aylar önce ‘Türkiye'nin değil ama AKP'nin İsrail'e
ihtiyacı var' demiştiniz. Bugün yaşananlardan sonra bu ihtiyaç
giderildi mi?
Benim o zaman söylediğimin doğruluğu şimdi daha da açık olarak
ortaya çıktı. O zaman da demiştim, AKP'nin dış siyaseti başarısız
olduğu sürece, kendine dostlar arayacaktır. Kimi bulursa onunla
dost olacaktır. Türkiye Orta Doğu'da yapayalnız kaldı; AKP'nin dış
politikası yüzünden yalnız kaldı. En önemlisi Rusya'yla ipler
koptu, Suriye'de hiçbir şey yapamaz hale geldiler. ABD ile, AB ile
ilişkiler çok soğuk. Tabii ki bu ortamda kimi bulurlarsa onunla
dost olacaklar. Mutabakat metnine baktım, Türkiye tamamen İsrail'e
teslim olmuş durumda. Tabii ki teslim olduk demeyeceklerdir, ama
gerçekte İsrail'in bütün istedikleri kabul edilmiş durumda İsrail,
‘Hamas'ın çalışmalarına destek vermeyeceksiniz, Türkiye'de
barındırmayacaksınız' gibi konularda dayatıcı olmuştur, hükümet de
teslim oldu. Bu anlaşmanın satır aralarından anladığım, AK Parti
Hamas'ı kurtlara teslim etmiş. Türkiye o kadar yalnız ki, hükümet
bir tane dostum olsun diye İsrail'e her şeyi vermeye hazır. Mavi
Marmara'yı da, son dönemde AKP'nin güdümüne girmiş olan İHH'yı da
hiç gözünün yaşına bakmadan satarlar. Ve sattılar.
Sadece ‘dostum olsun' meselesiyle sınırlanacak bir şey mi
bu?
Son dönemde Türkiye ticari açıdan da ciddi darbeler aldı; o açıdan
da dostlara ihtiyaçları var. Ayrıca daha genel olarak meselenin
jeopolitik bir yanı var. İsrail bölgede askeri açıdan en güçlü
ülke. Bununla dost olmanın bazı başka avantajları da var.
Büyük Ortadoğu Projesi ile ilintili bir gelişme olabilir
mi?
Ben böyle bir proje falan olduğunu düşünmüyorum, hiçbir zaman da
düşünmedim. BOP, ulusalcıların hüsn-ü kuruntusudur.
İyi de, Erdoğan'ın kendisi dedi bunu.
Desin, dedikleri önemli değil Cumhurbaşkanı'nın. Propaganda
düzeyinde söylenenler önemli değil. O anda onu söylemek işine
gelmiştir, kendisini büyük göstermek için. Dünya projelerle
yönetilmiyor. Birileri tabii ki bir yerlerde projeler yapıyorlar,
ama yapılan projeler dünyaya hiçbir zaman uymaz. Çünkü dünya
dışarıdan projelerle yönetilemeyecek kadar karmaşık bir yer.
ERGENEKON ŞU ANDA AKP'YE DARBE PLANLIYOR
Erdoğan ve AK Parti, İsrail'le ilgili gelişmeleri kendi tabanına
nasıl izah edecek, ya da izah etmeye gerek duyacak mı?
Şu açık ki, AKP tabanı Filistin meselesine sadece gönül ve vicdan
düzeyinde de olsa, çok önem veriyor. AKP, bunu nasıl allayıp
pullasa da, şu anda Filistin'i, Hamas'ı satmış buluyor. Şu noktada
durup bir nefes alalım; AKP'nin, tabanına izah etmek zorunda olduğu
şeyler sadece İsrail konusu değil. Pek çok konu var. Mesela, bütün
Ergenekoncular, bütün Balyozcular, bütün darbeciler şu anda
serbest. Hükümet tarafından serbest bırakıldılar. Ellerini
kollarını sallaya sallaya geziniyorlar. Ben sizi temin ederim ki,
bir araya gelip hükümete karşı darbe planı yapıyorlardır.
Yapabilirler mi, yapamazlar mı, bu başka mesele, ama
planladıklarından kuşkum yok. Üstelik AK Parti bunları serbest
bırakırken ‘davalarda hukuksuzluk yapıldı' diyerek bırakmadı, bütün
davaların "kumpas" olduğunu söyledi. Demek ki, Ergenekoncuların,
Seferberlik Tetkik Kurulu'nun, yani derin devletin suçsuz olduğunu
söyledi AK Parti. Ben AK Parti tabanının aptal insanlardan
oluştuğunu düşünmüyorum. AK Parti neden derin devletle anlaştı,
neden darbecileri serbest bıraktı sorusunu ben kendime sorup cevap
arıyorsam, AKP tabanı da bu soruları sorup cevap arıyor. Bunun
izahatı yok. Hükümetin ‘kumpas' demesi hiçbir şeyi izah etmiyor.
Çünkü kanıtlar o kadar somut ve o kadar çok ki, aralarında tek tük
şaibeli kanıtlar olsa da çoğu aşikar.
İNSANLAR VİCDANI SIZLAYARAK AKP'YE OY VERİYOR
Siz tabandaki sorgulamadan bahsetseniz de oy oranları
sürekli artıyor. Bu bir tezat değil midir?
Taban muhakkak ki bu çelişkileri görüyor ama yine de oy vermeye
devam ediyor. Peki bu nasıl oluyor? Bunun iki tane çok temel nedeni
var. Birincisi, bu memleketin sünni, Müslüman, inançlı, şu ve bu
ölçüde dindar kesimi, 90 yıl boyunca Kemalist devletin ve bu
devletin temsilcilerinin elinden eziyet çekti. AKP hükümeti
döneminde AKP seçmeni Cumhuriyet tarihinde ilk defa nispeten rahat
bir nefes aldı. Bu durum şuna yol açıyor; aralarında AKP'nin
yaptıklarından çok memnun olmayanların da bulunduğu Orta Anadolulu
ya da büyük şehirlerin yoksul kesimlerindeki inançlı Müslüman halk,
her seçim döneminde çevresine bakar ve ‘AKP'ye oy vermezsem ne
yapacağım?' diye düşünür. CHP'ye oy vermez ve kös kös gider yine
AKP'ye oy verir. Ya evinde oturur ya da vicdanı sızlaya sızlaya
AKP'ye oy verir. Mesela 7 Haziran seçimlerinde AKP bir önceki
seçimlere kıyasla oylarının beşte birini kaybetti, ama bu beşte bir
gidip CHP'ye de oy vermedi.
AKP, KÜRTLER VE CEMAAT'E KARŞI DEVLETLE İŞBİRLİĞİ YAPTI
Kemalistlerden görülen eziyetten bahsettiniz. Bu noktada 2 sorum
olacak. Birincisi şu anda geçmişte yapılan zulümler bugün aynıyla
yapılmıyor mu, ikincisi AK Parti artık devletleşmedi
mi?
Ben de böyle bir soru bekliyordum zaten. Hayır, AKP devletleşmedi.
Devlet başka bir şey. Devlet seçilmiş bir şey değildir. Hiç kolay
değişmeyen ve hiç kolay ele geçirilmeyen bir mekanizmadır. AKP ile
Kemalist devlet mekanizması şu anda işbirliği yapıyor. Özellikle de
iki temel noktada görüş birliğine vardıkları için işbirliği
yapıyorlar. Bunlardan birincisi ve en önemlisi Kürt meselesi. Bu 90
yıllık meselenin birlikte savaş yoluyla halledebileceklerini
düşünüyorlar. İkinci ortaklaştıkları konu, Gülen Cemaati'ni ezmek.
Bu da devletin 10 yıllardır sorun ettiği bir şey. Şimdiki süreçte
AKP bu iki temel konuda hem görünen hem de derin devletle işbirliği
yapıyor. Bu işbirliği ne kadar sürer, bilemeyiz. AKP'nin devletle
bir sorunu yoktur. Aksine, Türk sağı geleneksel olarak devleti
kutsar. Ama devletin AKP ile bir sorunu vardır. Ve hala vardır.
Yoksa AKP devletle iş yapmaya can atar. Ama devlet son tahlilde
AKP'yi hazmedemez.
Hazmedemezse ne olur?
Darbe olur! Ama şu anda olacağını sanmıyorum. Çünkü şu anda
birlikte savaşıyorlar.
Peki o Kemalist devlet CHP ile neden işbirliğine girmedi,
iktidar olamıyor diye mi?
Elbette. Ne kadar da uğraştırlar üstelik. Düşünsenize, Deniz
Baykal'ı kim yok etti, Kemal Kılıçdaroğlu'nun kim getirdi başa?
Bence bunu devlet yaptı. Bu çok açık.
VELİ KÜÇÜK'ÜN SERBEST OLDUĞU ÜLKEDE KİMSE GÜVENDE
DEĞİL
Yine başta bahsettiğiniz Ergenekon meselesine dönersek,
Ergenekon'da mahkemeden çıkan cezalardan sonra özellikle Veli
Küçük'ün cezası için 'Yüreğimin yağları eridi' dediniz. Veli Küçük
artık devlet protokollerinde görülüyor. Bugün yüreğiniz yağ bağladı
mı tekrar?
Hem de nasıl. Veli Küçük'ün serbest olduğu bir ülkede ben hiç rahat
edemem. Benim tavsiyem siz de rahat etmeyin. Ama Veli Küçük'ün
serbest olmasından asıl AKP'nin rahat etmemesi gerekiyor. Veli
Küçük bir darbeci. Becerememiş bugüne kadar, ama bundan vazgeçtiği
anlamına gelmez. Darbeciliğinin yanı sıra, JİTEM'in komutanı. Büyük
ihtimalle 90'lı yılların ikinci yarısında 17 bin 500 olduğu
söylenen ama gerçekte çok daha fazla olan cinayetlerin faili bu.
Faili meçhul falan değil bu cinayetler. Ha Veli Küçük şahsen değil,
ama adamın görünen ve görünmeyen örgütleri bu işi yaptı.
AYDINLIK OKUMAYIN, ZEHİRLENİRSİNİZ
2009'da bir panelde Ergenekon'u eleştirirken Perinçek ekibin
saldırısına uğradınız. Size "AKP yandaşı, dalkavuk" dediler. Ya
şimdi?
O gün bana dalkavuk diyenler, şimdi Kürtler'e karşı savaş açtığı
için AKP'yi destekliyorlar. Gerçi bakarsanız zehirlenirsiniz ama
Perinçek'in Aydınlık gazetesine bakınca göreceksiniz ki Erdoğan'ın
arkasında duruyorlar. Ben ise o gün de AKP destekçisi değildim,
bugün de değilim. AKP bugün, Türkiye'nin uzun zamandır gördüğü en
otoriter, en baskıcı parti hâline geldi.
AKP, 500 KİŞİYİ DEĞİŞTİREREK YARGIYI ELE GEÇİREMEZ
Geçmişte, gelişmelerin tekzip ettiğini düşündüğüm bir cümleniz var.
‘Yargı koca bir mekanizma, bunun tepesindeki 22 kişiyi
değiştirdiğin zaman hiçbir şeyi değiştirmiş olmazsın. Nitekim
görüyoruz, hâkim olamıyor hükümet yargıya' diyorsunuz. Ya
bugün?
Türkiye'de yargı tümüyle Kemalist'tir. Deniliyor ki, ‘AKP yargıyı
ele geçirdi.' Peki, yargıçlar, savcılar, avukatlar 20 sene önce
hukuk okurken nasıl bir hukuk okuyorlardı, şimdi nasıl bir hukuk
okuyorlar? Aynı. Hiç değişiklik yok. Bizde hukuk, insanların
haklarını ve özgürlüğünü önceleyen değil, devletin bekasını
sağlayan bir araçtır. Bugün de farklı bir şey yok. HSYK'ya
seçildiğin zaman Cumhurbaşkanı seni beğenmezse atar, kendi adamını
koyar ve HSYK'yı ele geçirir. Ama yüz binlerce hukuk görevlisi var.
Yüz binlercesini değiştirebilir mi? Hayır. O büyük kitle tümüyle
Kemalist eğitimden geçmiş. Bunu farklı bir yapıya çevirmek,
tepesindeki 500 kişiyi değiştirerek olmaz.
AKP'NİN YARGIYI ELE GEÇİRME ÇABALARI KENDİSİNE DÖNECEK
Ama bu hamle şu anda AKP adına iyi gidiyor.
Erdoğan zannediyor ki, 50 tane adamı değiştirdim, olay bitti. Öyle
değil. Bu buz dağının görünen kısmı. Dağın kendisi 90 yıllık
Kemalist eğitimden geçmiş, devletten başka hiçbir şeye önem
vermeyen insanlardan, görevlilerden oluşuyor. Dolayısıyla ben
tekzip edildiğimi düşünmüyorum. Kısa vadede, yargıyı ele geçirme
çabaları Erdoğan'ın bazı işlerini kolaylaştırır, ama uzun vadede bu
kendisine olumsuz olarak döner.
7 HAZİRAN'DA OY VERMEYEN MUHALEFET ÖNEMLİ
Bugün muhalefetin rolü her zamankinden fazla tartışılıyor. Ülke
muhalefetsiz mi, neden muhalefet muhalefet olamıyor?
Muhalefet dediğini ben ikiye ayırıyorum. Birincisi Meclis'teki
muhalefet, yani aslında CHP. Bunlar kökünde Kemalist. Yaptıkları
muhalefeti de Kemalist temelde yapıyorlar. Türkiye'de Kemalizm
temelli muhalefet yapılamaz. Geçmiş olsun. O günler 1996'da bitti.
Yani Erbakan'ın Başbakan olduğu yıl. O günden sonra inançlı
kesimleri küçük görerek, dışlayarak, aptal diye düşünerek siyaset
de yapılmaz, muhalefet de yapılmaz. Ama muhalefet parlamenter
muhalefetten ibaret değil. Benim çok daha önem verdiğim muhalefet,
toplumsal muhalefet. Türkiye'nin her tarafında irili ufaklı,
çevreyle ilgili muhalefet var. Birkaç yıldır işçilerin yaptıkları
direnişler var. Bu günlerde liselerde de var. Direnişe çıkan
işçilerin herhalde yaklaşık yarısı daha düne kadar AKP'ye oy
veriyordu. Bir daha vermezler. Bu da bizzat AKP'nin tabanındaki
kaynamayı gösterir. Gümbür gümbür bir muhalefet geliyor demiyorum,
ama bir rahatsızlık var. Benim için önemli muhalefet bunlar.
2010 REFERANDUMU ŞU ANDA YAPILSA AKP 'HAYIR' DER
2010 Referandum'unda ‘yetmez ama evet' diyen aydınlardandınız.
Askeri vesayetin kırılması için önemliydi. Bugün vesayette son
durumu nasıl?
Vesayet kırılmadı. İşin ilginç tarafı, şu anda AKP ‘hayırcı'
konumunda. Bugün aynı maddeler referanduma sunulsa AKP ‘hayır'
kampanyası yapar. Ben hâlâ ‘evet'çiyim. Mesela referandumun en
önemli kazanımlarından biri, askerlerin sivil mahkemede
yargılanması idi. Kenan Evren bu sayede yargılandı. Ama şu anda bir
yasa geçiyor Meclis'ten, askerlerin tekrar sadece askeri
mahkemelerde yargılanmasını öngörüyor. EMASYA protokolünü geri
getirdiler yahu! 2010'daki bütün kazanımlarımızı AKP şu anda çöpe
attı.
ETHEM SANCAK'TAN DESTEK İSTENİNCE, SERBESTİYET'LE YOLUM
AYRILDI
Taraf gazetesi maceranız oldu. 2013'te ayrıldınız.
Gerekçelerinizden biri de Markar Esyan ve Kurtuluş Tayiz'in
yazılarına son verilmesi olduğunu söylediniz. Şimdi bu isimler
iktidar tarafında. Hislerinizi alsam?
Ben şu yüzden istifa ettim: Bir gazetenin 22 çalışanı, haklı bir
nedenle, yani patron yazı işlerine müdahale ettiği için ayrılırken,
ayrılmamak olmazdı. Markar, Kurtuluş, Yıldıray benim kankalarım
falan değildi, hiçbir zaman da olmadı. Nitekim, bu ayrılanlar
Serbestiyet isimli bir internet sitesi kurdu. Ben de
aralarındaydım. Fakat 2 hafta sonra ve 2 yazı yazdıktan sonra
bıraktım. Serbestiyet'i kuran ekip mali destek almak için Ethem
Sancak'la görüştü. Ferhat Kentel, Erol Katırcıoğlu ve ben, yani
ekipteki sosyalistler, siteden ayrıldık. Ethem Sancak'ın parasıyla
yapılacak bir işte bir yokuz dedik.