"TARAF'A HAKİM MANTIK! HUKUKTA TEFERRUAT ÖNEMLİ DEĞİLDİR!"
Taraf, flaş belgeleri, iddialı ve kafa tutan manşetleri ile yabancıların bile dikkatini çeken bir gazete.
TARAF Gazetesi flaş belgeleri, iddialı ve kafa tutan manşetleri ile yabancıların bile dikkatini çeken bir gazete.
Gazete “Ergenekon davası”nda yargılanan hemen herkesin tümden darbeci olduğuna, hukukun ise teferruata önem vermemesi gerektiğine iman etmiş gazetelerden birisi.
* * *
Bu gazeteye egemen düşünce tarzını Ahmet Altan özetliyor.
Altan davanın iddianamelerindeki bazı yanlış/hata/özensizliklere dikkat çekenleri “darbecilere” sahip çıkmakla eş tutuyor ve görüşlerini şu sözlerle özetliyor:
“Bütünüyle doğru bir hikâyenin içinde bir ‘yanlış’ bulup, bu tek yanlışla ‘aslında bütün hikâyenin yanlış’ olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar.” (Taraf-04.07.20)
Bu yazı katiyen Ahmet Altan’ın inançlarını sorgulamıyor. Ancak, anlamsız bir genelleme ile hukukun her şart altında üstünlüğünü savunanlara nasıl haksızlık ettiğini vurgulamak istiyorum.
* * *
Altan’a göre:
1) “Bütünüyle doğru bir hikâye” = iddianamenin özü. (Tüm sanıklar = darbeci.)
2) “Bir yanlış” = iddianamedeki yanlış/yalan/sahte/tahrif edilmiş deliller/belgeler/ifadeler.
İnsan sormadan edemiyor.
İddianame delillere/belgelere/ifadelere vb. dayanmaz mı? İddianame bu delil, belge ve ifadelerlerle oluşmaz mı, iddiası bunlarla ispat edilmez mi?
İnsanların hayatı ile oynanırken “bir yanlış” bile önemli değil midir?
* * *
Kaldı ki, iddianamelerde öyle “bir yanlış” değil, “sürülerce yanlış” var.
Gareth Jenkins adlı bir Galli gazetecinin hazırladığı “Türkiye’nin Ergenekon Soruşturması: Gerçekle Fantezi Arasında” başlıklı raporda iddianamelere yön veren bir sürü “yanlış” madde madde sıralanıyor.
Nitekim, yine Taraf’tan Yıldıray Oğur, Gareth Jenkins’in bulduğu yanlışları kabul etmiş, ancak o da Ahmet Altan’ın mantığı ile tepki vermişti:
“Kimse Ergenekon iddianamelerinin dikensiz gül bahçesi olduğunu iddia etmiyor. Binlerce sayfa içinde mesnetsiz pek çok iddia ve yüzlerce şüpheli arasında mağdur edilmiş pek çok kişi olduğu açık. Ama Türkiye şartlarında ve Türkiye adliye kültürü içinde yürütülmeye çalışılan böylesine bir soruşturmanın sorunlu alanlarına yoğunlaşıp büyük iddiaların karambole getirilmesi pek iyi niyetli bir değerlendirme biçimi değil.” (Cüneyt Ülsever-Hürriyet-03.12.2009)
Gareth Jenkins “Kemalist Batılı” ilan edilmişti.
* * *
Aylardır tutuklu bulunan insanların bir kısmı sonunda delil yetersizliği/yalan ifade/tahrif edilmiş belge (Ahmet Altan diliyle = “bir yanlış”) nedeniyle beraat ederse Ahmet Altan bu kişilerden “bütünüyle doğru bir davada birkaç yanlış” diye mi bahsedecek?
Ahmet Altan’a kendimden alıntı yaparak soruyorum:
“Beni hayâsızca dinleyen, sıkışınca da apar topar Rusya’ya kaçan şahsiyetsiz general, hakkımda dava açtırmak amacıyla sözüm ona yüzlerce farklı Jandarma’ya, Batı’dan Doğu’ya, aynı dava dilekçesini yazdıran geri zekâlı komutan, apoletinin gölgesinde zart zurt öten darbe(l)i paşa, çocuklarım üzerinden beni tehdit edenler, faili meçhullerin katil sanıkları ve nihayet kendileri ile kıyasıya fikri tartışmaları yaptığım insanlar Ergenekon’da hep birlikte yargılanıyorlar.
Ben yine de ve haykıra haykıra hepsi için ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesinin uygulanmasını istiyorum.” (Cüneyt Ülsever-Hürriyet-30.06.2010)
Ahmet, ben de mi Ergenekoncuyum?
Cüneyt ÜLSEVER / HÜRRİYET