12 Ara 2010 20:45 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:52

TARAF YAZARI MELİH ALTINOK İLE ESKİ GAZETESİ BİRGÜN ARASINDA KAVGA ÇIKTI!

Taraf yazarı Melih Altınok ile, eski gazetesi BirGün arasında, "danışman" kavgası çıktı. Altınok "Başbakandan danışmanlık istiyor" diyen Birgün'e sert karşılık verdi: Ajan provokatörsünüz!

Taraf yazarı Melih Altınok'un geçtiğimiz gün köşesinde kaleme aldığı “Başbakana bir solcu danışman lazım” başlıklı yazısı eski gazetesi Birgün ile arasında kavga çıkarttı.

İşte tartışmalara neden Taraf yazarı Altınok’un o yazısı:

Başbakana solcu bir danışman lazım

Kesinlikle lazım...

Elbette Başbakan’ın kendi alanlarında uzman bir danışman kadrosu var. Eminim uzmanlıkları dâhilindeki işlerini de iyi yapıyorlar.

Ama son dönemde hangi televizyon kanalını, gazeteyi açsak karşımıza çıkan öğrenci eylemleri ve polis şiddeti konusunda Başbakan’ı ve doğal olarak hükümeti, galat haliyle, “enforme” etmekte yetersiz kaldıkları aşikâr.

Tamam, Başbakan’ı hepimiz tanıyoruz. Öyle çok da “danışan” bir isim olmadığının, duygusal hareket ettiğinin farkındayız. Ama ne olursa olsun, mesela bölgedeki konuşmalarında Ehmedê Xanî’ye atıfta bulunurken, mesela partisinin son kongresinde Alevileri unutmadığını gösterirken, mesela referandum sonrası “Devrimci Sosyalist İşçi Partisi”nin nezdinde özgürlükçü solcuların gönlünü alırken birilerine “sorduğu” aşikâr.

Aslında Başbakan Erdoğan başlıktaki öneriyi, ta 2007 genel seçimlerinde, AKP’nin zaferini ilan ettiği günün akşamı yaptığı o meşhur “Bize oy vermeyenlerin de başbakanı olacağım” mealindeki konuşmasının gerekliliği olarak değerlendirmeliydi. Belki de, AKP fobiden yakasını sıyırıp gerçek muhalefete terfi eden sol ve demokrat kesimlerin partisine sunduğu şartlı desteği cesurca açık ettiği 2007’de, o onurlu “muhtıra günlerindeki isyan” sırasında yapmalıydı bunu.

Yapmalıydı çünkü Başbakan son dönemdeki bazı çıkışlarıyla, sol, sosyal demokrat çevrelerde, kendisine ulusalcı faşistler kadar önyargılı olmayanlarda bile “nefret” uyandırmak için çabalıyor adeta.

Başbakan kendisi aleyhinde pankart açtan, slogan atan öğrencileri polis hunharca cezalandırdığında, hadi “n’oluyor” falan demesinden de geçtik, hiçbir açıklama yapmasa, alışık olduğumuz ceberut hükümet liderleri gibi “Polisimiz de polisimiz” diye tutturmasa en azından, işler bu raddeye gelmezdi.

Görün bakın, o çevreleri ve reflekslerini çok çok iyi tanıyan birisi olarak söylüyorum, Başbakan ve kurmayları demokrasi açısından kabul edilemez sert açıklamalarını sürdürdükçe bu eylemler silsilesi artarak sürecek.

İşlerini yapıyor gençler; ses geldikçe de, aklıselim davranması gereken hükümet “büyükleri” kendilerini tahrik ettikçe ve itidalli teyzelerin, amcaların bile otobüste, pazarda, bakkalda bu görüntülere isyan ettiğini gözlemedikçe de işin dozunu arttıracaklar.

Evet, bizzat medyanın bu olaylara aşırı yer vermesinden yakınan Başbakan’ın sayesinde, artık tek bir öğrenci yumurta atsa bile haberdir.

Dediğim gibi Başbakan’ı tanıyoruz. Aslında pekâlâ olur ama çıkıp da ilk günkü tavrında biraz bile olsa yumuşama gösteremeyeceğini biliyoruz. Ama en azından seçim sürecinde daha da yoğunlaşacaklarını tahmin etmek için kâhin olmamızın gerekmediği benzeri olaylarda biraz daha “suskun” kalmalı.

Şimdi, AKP öncesi dönemde, polis üniversitede, sokakta ensemizde boza pişirirken kapıları bize duvar olan, ancak son dönemdeki hassasiyetleri genel olarak sevindirici olmasına rağmen, konjonktürel düşündüğümüzde ikiyüzlülük kokan merkez medya ve onun vicdan simsarı münevverleri üzerine atlarlar, biliyorum.

Peşinen söyleyeyim, başlıktaki öneriyi bayram değil seyran değil yapmıyorum elbette. E ben de “tek” mesleği gazetecilik olan bir yazarım. Dolaysıyla ne kimseyi yönlendirmeye, kimseye “gaz vermeye” muktedirim, ne de bürokrasinin ya da siyasetin, tıpkı benim de kendileriyle olmayacağı gibi, bir “anarşikle” işi olur.

Evet, Başbakan’a kendini solda tarif eden ve o çevrelerin geleneğini, beklentilerini ve reflekslerini yakından tanıyan bir danışman önerildiği bilgisini, ismi bende saklı çok güvenilir bir kaynaktan edindim.

Solcu danışman önerisi referandum sürecinde yoğun olarak gündeme gelmiş, son dönemlerde de çeşitli vesilelerle üzerinde konuşuluyormuş. Hatta kamuoyunun yakından tanıdığı özgürlükçü sol çevreden birkaç somut isim bile telaffuz ediliyormuş.

Ben bu isimleri duyunca gerçekten çok heyecanlandım. Eğer Sayın Başbakan da bu önerileri dikkate alırsa, Alevi, Kürt, Roman açılımı derken toplumun tüm kesimleriyle bütünleşme perspektifini ortaya koyan, en azından buna meyleden, hükümet demokratikleşme yolunda önemli bir adım atmış olur.

Kaldı ki bu adım, politik bir tercihin ötesinde eksikliği hissedilen elzem bir “açılım” da. Öyle ya, Başbakan’ın Kürtleri, İslami kesimleri... “takip” eden danışmanları var. Sol ya da Aleviler niçin bu yelpazenin dışında kalsın, öyle değil mi? Obama’nın danışman kadrosuna bir bakın hele.

AKP içinde süreci doğru okuyan ve solcu danışman önerisini partinin daha başarılı olması için yapan kesimlerin bu talebini ben AKP’nin siyasi bekası için değil, solun temsili için desteklediğimi açık açık söyleyeyim de, satır aralarından gezip “yandaş dedektörlüğü” yapan solcumsularda çarpıntıya neden olmayayım.

Biz buna kazan kazan diyoruz.

Bugün de Birgün gazetesi sürmanşetten Taraf yazarı Melih Altınok’a çaktı.

“Baba beni danışman yap!” başlığını atan Birgün, yazarı Ali Şimşek’in yazısını sürmanşetten anonsladı.Şimşek yazısında şöyle dedi:

"Sonunda bu da oldu! Sol-sosyalist geçmişe sahip, kendini solun açıklarını yakalamaya adamış bir yazar, başbakandan açık açık danışmanlık istemiş oldu. Başbakan Erdoğan’ın referandum sonrası DSİP’e adını yanlış söyleyerek de olsa teşekkür ettiği bir aralıktan sonra, bunu da yaşamış olduk. Taraf yazarı Melih Altıok, Cuma günü yayınlanan “Başbakana Solcu Danışman Lazım” adlı yazısıyla ağzı açık bırakan bir teklif vermiş oldu. İsmi kendi saklı olan “solcu” bir danışman önerisi bahsinden hareketle Altıok, çok açık bir şekilde bu danışmanlık konumuna kendisini de önermiş oldu. Yani bu benim zamanım var anlamına da geliyor açıkça."

TARAF YAZARI ALTINOK’TAN JET YANIT

Taraf yazarı Melih Altınok, BirGün’ün açıkça ajan provokatörlük yaptığını ileri sürdü ve şöyle konuştu:

"İĞRENÇ İMALAR"

"Bugün demokratik tepki adı altında ülkenin yazarlarına, gazetecilerine, aydınlarına karşı başlatılan bir linç kampanyası var. Uzun zamandır farklı şekillerde tezahür ediyordu ama son dönemde yoğunlaştı.

Cumartesi günü bir panelde konuşurken saldırıya uğrayan Sevgili dostumuz Roni Margulise’e yapılan da bu kampanyanın acı bir meyvesidir. Roni ölüm tehditleri de alıyormuş.

Bugün de bir gazete resmimi sürmanşetten görmüş içerde de "Bu adam eskiden içimizdeydi! Başbakana oturduğumuz yerleri, kimliklerimizi ve eylem saatlerini mi ispiyonlayacak" şeklinde iğrenç imalara yer veren bir yazı yayımlamış."

"BU AJAN PROVOKATÖRLÜKTÜR!"

Altınok açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Açıkça söylüyorum bu ajan provokatörlüktür! Farklı bir demokrasi ve sosyalizm tahayyülünü ortaya koyan aydınlara gündelik yaşam alanlarında boya atmak, yumurta fırlatmak ve gençlerimizi bu tecride alet etmek, insanlara "Düşünmeyin, konuşmayın, kum havuzunun dışına çıkmayın" demektir.

Ve bu baskının her dilde tercümesi faşizmdir! Kendilerinden farklı düşünen, yazan gazetecilere yazarları hedef göstermektir. Bizlere açıkça yapılmış bir "Canımızı sıktığınız sürece eşinizle, çocuğunuzla sizi hayatı dar ederiz, sokağa çıkmayın" uyarısıdır. Bu tehdidin, jurnalin ve hedef göstermenin ne gazetecilikle ilişkisi var ne de solculukla, demokratlıkla ve de insanlıkla!"