27 Eki 2010 13:30
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:44
TARAF YAZARI KÜTAHYALI'DAN EYÜP CAN'A UYARI; ''GELDİĞİN YERİ UNUTMA BU YOL YOL DEĞİL!''
Eyüp sonradan katıldığı camianın içine hâlâ kendini tam ait hissetmiyor. Sistem, Eyüp'ten daha fazlasını istiyor.
Eyüp Can’ın yolu
Ben Radikal gazetesinin yeni formatını sevdim, bence bu boy bu sefer tutabilir, yazarları kimi olaylarda aktif kullanması da orijinal bence. Yeni yayın yönetmeni Eyüp Can’ı da bizzat tanırım. 2008 yılının mart ayında Plato Film’de tanışmıştık. Elif Şafak, Mevlana Celaleddin Rumi’ye dair Sinan’ın yapmak istediği film için görüşmeye gelmişti. Serdar Erener de oradaydı, “Mevlana ve İslam” olgusuna marka yönetimi perspektifiyle bakarak analizler yapıyor ve “Batılılara İslam’ı ve Mevlana’yı en iyi nasıl satabiliriz” sorusuna cevap arıyordu kendisi. Eyüp akşamüstüne doğru ortama katılmıştı, Sinan Çetin ve Serdar Erener’le de o gün tanışmıştı. Sonradan bu ekip epey kanka oldu, zaten bu medyaya da yansıdı..
Eyüp her zaman zarif bir insandı, tanıştıktan sonra ne zaman görüşsek aramızda güzel diyalog oldu, en son bizim yerli komünist, şimdinin Radikal yazarı Sırrı Süreyya’nın bana dair açıkladığı “devrimci bildiri” üzerine beni aradı, epey konuştuk, yine güzel bir sohbet oldu. Sonra Sırrı ile aramızda olan durumu köşesine taşıdı... O yazıda da olduğu gibi Eyüp her zaman dengeci yani “Orta yolu bulalım”cı bir insandı. Fakat son dönemde gördüğüm kadarıyla bu “dengecilik” garip noktalara vardı...
Serdar Erener Eyüp’ün bu tavrına “radikal uzlaşmacı” diyormuş. Bir insanın tercihi “dengecilik ve uzlaşmacılık” olabilir ama maalesef söylemek zorundayım ki “uzlaşmacılık” Eyüp için bir tercih değil bir zorunluluktur... Gülen hareketinin yetiştirdiği, Gülen hareketinin yarattığı imkânlarla kendini var edebilmiş Eyüp Can, Doğan medyasında var olabilmek için “uzlaşmacı” olmaya, birilerini tavır almamaya mahkûmdur. Yeri geldiği yerde gazetesinin isminde yazdığı gibi “Radikal” olamaz...
Aslına bakılırsa Ahmet Hakan’ın “itirafçı” olma mecburiyetiyle, Eyüp Can’ın “uzlaşmacı” olma mecburiyeti özünde aynı şey... İkisinin de öyküsü birbirine benziyor. İkisi de İslami bir kimlikten geldiler sonra bu kimliği terk ettiler, kendilerince “Batılı/ laik/ beyaz” bir yaşam tarzını tercih ettiler, biri bu çevrelerce benimsenmek için “itirafçılık” yoluna girdi, kendi geldiği yere elinden geldiğince vurdu, kırarak dökerek ilerledi. Eyüp ise yaşam tarzını tamamen dönüştürmesine rağmen geldiği yerdeki kimseyi esaslıca eleştirmedi. Onlarla da ilişkileri her zaman korumaya gayret etti, yeni girdiği çevredekilerle de, eski ehl-i hizmet çevresiyle de bir “denge” kurmayı tercih etti... Ya “itirafçı” ya “uzlaşmacı” olabilirlerdi, ikisi iki ayrı yöne gitti...
Bu yönleriyle AK Parti iktidarı konjonktüründe Doğan medyası için “işlevsel”diler. Bir tanesi “Bakın sizin camiayı içerden bilen biri, sizin içinizden gelen biri neler söylüyor, görün” diyebilmek için işlevseldi. PKK itirafçılarının en azılı JİTEM elemanları olması gibi “AKP itirafçısı” da o yönde işlev görüyordu egemen beyaz zihniyet için... Eyüp ise AK Parti’nin daha da güçleneceği ve Doğan medyanın büsbütün sıkışabileceği günler açısından işlevseldi. Sonrasında bu günler geldi, Doğan medyanın AK Parti’nin sistem tarafından yok edileceğini hesaplayarak yaptığı masterplan tepetaklak geldi, öyle olunca da “uzlaşmacı” Eyüp’ün önü açıldı...
Doğan medyanın “solcu” gazetesinin başına Gülen hareketi kökenli, Doğan medyası solcularının hakaret amaçlı söyledikleri tabirle “Fethullahçı” biri geldi... Fethullah Gülen’e sabah akşam küfreden kimileri “Fethullahçı” bir genel yayın yönetmeninin himmetiyle yazar oldu, Uğur Mumcu’nun oğluna da ana medyada yazarlık kapısını ironiye bakın ki “Fethullahçı” biri açtı... Bu durum kimi hakiki sol çevrelerde de epey geyik konusu yapılıyor, Bir harbi özgürlükçü-sol akademisyenin bana aktardığı geyiklerden birine göre Fethullah Gülen bulunduğu yerden Türkiye’ye bakmış soldaki boşluğu görmüş ve “Bu ülkeye sol bir gazete lazımsa onu da biz en iyi yaparız” deyip Eyüp’ü Radikal için görevlendirmiş... Fethullah Gülen’e “Nevzat Tandoğan ruhu”nu giydiren bu geyiği bir yana bırakalım, ama 28 Şubat sürecinde Gülen aleyhine en operasyonel yayınları yapan, İlkan Dalkuç’un bana hatırlattığı üzere “Vay Hoca Vay” diye manşet atan (Eyüp’ün o zaman çalıştığı Zaman gazetesi de “Vay Radikal Vay” diye karşı-manşet atmıştı) Radikal’in başına Gülen hareketinden yetişmiş birinin gelmesi gerçekten büyük bir ironi... Düşünsenize 10 sene sonra Taraf’ın başına Ümit Zileli geçiyor, falan...
Öte yandan görülüyor ki Eyüp sonradan katıldığı camianın içine hâlâ kendini tam ait hissetmiyor. Sistem, Eyüp’ten daha fazlasını istiyor. O yüzden ABD’deki Yahudi sevgilisinden, yaşadığı kimi ilişkilerden de bahsetme gereği duyuyor, bunlar Eyüp’ü daha mı “Beyazlaştırıyor” acaba? Peki, buna da eyvallah, her şeyiyle okur önünde soyunmak bir erdemse Eyüp niçin “Evlenmek istediğim ilk kadın Yahudi sevgilimdi” diyor da ilk eşi olan başörtülü hanımı niye inkâr ediyor? Bu tavır dürüstlüğe uyuyor mu Eyüp? O hanımefendiye ayıp değil mi? Hiç bahsetme, kimse kimsenin özel hayatına girmesin, ama bu yazdıkların nedir Allah aşkına? Bence içine düştüğün şu telaştan biraz çık ve kendine dair bir iç muhasebe yap Eyüp... Bu yol, yol değil...
Rasim Ozan KÜTAHYALI / TARAF
Ben Radikal gazetesinin yeni formatını sevdim, bence bu boy bu sefer tutabilir, yazarları kimi olaylarda aktif kullanması da orijinal bence. Yeni yayın yönetmeni Eyüp Can’ı da bizzat tanırım. 2008 yılının mart ayında Plato Film’de tanışmıştık. Elif Şafak, Mevlana Celaleddin Rumi’ye dair Sinan’ın yapmak istediği film için görüşmeye gelmişti. Serdar Erener de oradaydı, “Mevlana ve İslam” olgusuna marka yönetimi perspektifiyle bakarak analizler yapıyor ve “Batılılara İslam’ı ve Mevlana’yı en iyi nasıl satabiliriz” sorusuna cevap arıyordu kendisi. Eyüp akşamüstüne doğru ortama katılmıştı, Sinan Çetin ve Serdar Erener’le de o gün tanışmıştı. Sonradan bu ekip epey kanka oldu, zaten bu medyaya da yansıdı..
Eyüp her zaman zarif bir insandı, tanıştıktan sonra ne zaman görüşsek aramızda güzel diyalog oldu, en son bizim yerli komünist, şimdinin Radikal yazarı Sırrı Süreyya’nın bana dair açıkladığı “devrimci bildiri” üzerine beni aradı, epey konuştuk, yine güzel bir sohbet oldu. Sonra Sırrı ile aramızda olan durumu köşesine taşıdı... O yazıda da olduğu gibi Eyüp her zaman dengeci yani “Orta yolu bulalım”cı bir insandı. Fakat son dönemde gördüğüm kadarıyla bu “dengecilik” garip noktalara vardı...
Serdar Erener Eyüp’ün bu tavrına “radikal uzlaşmacı” diyormuş. Bir insanın tercihi “dengecilik ve uzlaşmacılık” olabilir ama maalesef söylemek zorundayım ki “uzlaşmacılık” Eyüp için bir tercih değil bir zorunluluktur... Gülen hareketinin yetiştirdiği, Gülen hareketinin yarattığı imkânlarla kendini var edebilmiş Eyüp Can, Doğan medyasında var olabilmek için “uzlaşmacı” olmaya, birilerini tavır almamaya mahkûmdur. Yeri geldiği yerde gazetesinin isminde yazdığı gibi “Radikal” olamaz...
Aslına bakılırsa Ahmet Hakan’ın “itirafçı” olma mecburiyetiyle, Eyüp Can’ın “uzlaşmacı” olma mecburiyeti özünde aynı şey... İkisinin de öyküsü birbirine benziyor. İkisi de İslami bir kimlikten geldiler sonra bu kimliği terk ettiler, kendilerince “Batılı/ laik/ beyaz” bir yaşam tarzını tercih ettiler, biri bu çevrelerce benimsenmek için “itirafçılık” yoluna girdi, kendi geldiği yere elinden geldiğince vurdu, kırarak dökerek ilerledi. Eyüp ise yaşam tarzını tamamen dönüştürmesine rağmen geldiği yerdeki kimseyi esaslıca eleştirmedi. Onlarla da ilişkileri her zaman korumaya gayret etti, yeni girdiği çevredekilerle de, eski ehl-i hizmet çevresiyle de bir “denge” kurmayı tercih etti... Ya “itirafçı” ya “uzlaşmacı” olabilirlerdi, ikisi iki ayrı yöne gitti...
Bu yönleriyle AK Parti iktidarı konjonktüründe Doğan medyası için “işlevsel”diler. Bir tanesi “Bakın sizin camiayı içerden bilen biri, sizin içinizden gelen biri neler söylüyor, görün” diyebilmek için işlevseldi. PKK itirafçılarının en azılı JİTEM elemanları olması gibi “AKP itirafçısı” da o yönde işlev görüyordu egemen beyaz zihniyet için... Eyüp ise AK Parti’nin daha da güçleneceği ve Doğan medyanın büsbütün sıkışabileceği günler açısından işlevseldi. Sonrasında bu günler geldi, Doğan medyanın AK Parti’nin sistem tarafından yok edileceğini hesaplayarak yaptığı masterplan tepetaklak geldi, öyle olunca da “uzlaşmacı” Eyüp’ün önü açıldı...
Doğan medyanın “solcu” gazetesinin başına Gülen hareketi kökenli, Doğan medyası solcularının hakaret amaçlı söyledikleri tabirle “Fethullahçı” biri geldi... Fethullah Gülen’e sabah akşam küfreden kimileri “Fethullahçı” bir genel yayın yönetmeninin himmetiyle yazar oldu, Uğur Mumcu’nun oğluna da ana medyada yazarlık kapısını ironiye bakın ki “Fethullahçı” biri açtı... Bu durum kimi hakiki sol çevrelerde de epey geyik konusu yapılıyor, Bir harbi özgürlükçü-sol akademisyenin bana aktardığı geyiklerden birine göre Fethullah Gülen bulunduğu yerden Türkiye’ye bakmış soldaki boşluğu görmüş ve “Bu ülkeye sol bir gazete lazımsa onu da biz en iyi yaparız” deyip Eyüp’ü Radikal için görevlendirmiş... Fethullah Gülen’e “Nevzat Tandoğan ruhu”nu giydiren bu geyiği bir yana bırakalım, ama 28 Şubat sürecinde Gülen aleyhine en operasyonel yayınları yapan, İlkan Dalkuç’un bana hatırlattığı üzere “Vay Hoca Vay” diye manşet atan (Eyüp’ün o zaman çalıştığı Zaman gazetesi de “Vay Radikal Vay” diye karşı-manşet atmıştı) Radikal’in başına Gülen hareketinden yetişmiş birinin gelmesi gerçekten büyük bir ironi... Düşünsenize 10 sene sonra Taraf’ın başına Ümit Zileli geçiyor, falan...
Öte yandan görülüyor ki Eyüp sonradan katıldığı camianın içine hâlâ kendini tam ait hissetmiyor. Sistem, Eyüp’ten daha fazlasını istiyor. O yüzden ABD’deki Yahudi sevgilisinden, yaşadığı kimi ilişkilerden de bahsetme gereği duyuyor, bunlar Eyüp’ü daha mı “Beyazlaştırıyor” acaba? Peki, buna da eyvallah, her şeyiyle okur önünde soyunmak bir erdemse Eyüp niçin “Evlenmek istediğim ilk kadın Yahudi sevgilimdi” diyor da ilk eşi olan başörtülü hanımı niye inkâr ediyor? Bu tavır dürüstlüğe uyuyor mu Eyüp? O hanımefendiye ayıp değil mi? Hiç bahsetme, kimse kimsenin özel hayatına girmesin, ama bu yazdıkların nedir Allah aşkına? Bence içine düştüğün şu telaştan biraz çık ve kendine dair bir iç muhasebe yap Eyüp... Bu yol, yol değil...
Rasim Ozan KÜTAHYALI / TARAF