17 Mar 2015 11:39 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:07

Taraf muhabiri 5 yıl sonra o davayı kazandı

2010 yılında gazeteden istifa eden ve alacaklarının ödenmemesi üzerine tazminat talebiyle yargı yoluna giden gazeteci Ergülen Toprak davasını kazandı.

2007 yılında kurulan Taraf gazetesinin Ankara Bürosu’nda üç yıl siyaset ve parlamento muhabirliği olarak çalıştıktan sonra 2010 yılında gazeteden istifa eden ve alacaklarının ödenmemesi üzerine tazminat talebiyle yargı yoluna giden gazeteci Ergülen Toprak davasını kazandı.
Ankara 15. İş Mahkemesi’nde iki yılı aşkın bir süre devam eden yargılama süreci 2013 yılında gazetenin mahkûmiyetiyle sonuçlanmış ve daha sonra temyiz süreci başlamıştı. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nde bir buçuk yıla yakın süren dava, yerel mahkemenin kararının onanmasıyla sonuçlandı.
Onama kararı ile birlikte Taraf, Ergülen Toprak'ın alacaklarını ve özlük haklarını ihlal etmekten maddi tazminata mahkûm oldu.
Toprak kişisel blogunda "Bu karar, gazete çalışanlarının hak ve hukukunu gözetmeyen, yasaları hiçe sayan bir zihniyetin de mahkûmiyeti anlamına gelmektedir." yazdı.
Toprak davayla ilgili açıklamasını şöyle sürdürdü:
GAZETE YÖNETİCİLERİ YALANCI TANIK DURUMUNA DÜŞTÜ
"Çalışanlarının hak ve hukukunu gözetmediği gibi yargı sürecinde de gerçek dışı beyanlarla eski çalışanlarını mağdur etme çabalarını sürdüren gazete yönetimi, onlarca çalışanının tazminat davası açtığı bir dönemde bir kez daha mahkûm olmuş ve zamanında yapmaktan kaçındığı ödemeleri yargı zoruyla yapmak zorunda kalmıştır.
Dahası, gazete yönetiminin savunması ve davada gazete lehine tanıklık yapan şahıs ve şahısların beyanları inandırıcılıktan uzak bulunmuş ve gerçeklere aykırı olarak tanıklık yapan bu şahıs ve şahıslar bir anlamda “yalancı tanık” durumuna düşmüşlerdir.
Yayın politikası ve haberlerinde “hak”, “hukuk” “adalet” iddiasıyla ortaya çıkan Taraf gazetesi, söz konusu kendi çalışanları olunca, klasik bir işveren tutumu benimsemiş ve bu uğurda yasaları çiğnemeyi, hatta mahkemede gerçek dışı beyanlar ileri sürmeyi göze almıştır.
ALEYHİME TANIKLIK YAPANLAR İSTİFA EDİNCE AYNI MÜCADELEYİ YAPMAK ZORUNDA KALDI
Gazete patronlarının işveren refleksi ile hareket etmesi Türkiye’ye özgü bir alışkanlık haline gelse de, gazete yöneticilerinin, gerek meslektaşlarının özlük haklarının aleyhinde, gerekse de yargıyı yanıltma pahasına gerçeklere aykırı bir şekilde tanıklık yapmaları Türkiye’de medya dünyasının içler açısı halde olmasının en büyük nedenlerinden biridir. Aynı şahısların bir süre sonra görevlerinden alınmaları veya istifalarının ardından gazetedeki alacakları ve özlük haklarını almak için mücadele vermek zorunda kalmaları da adeta ibret verici bir durum olarak kayıtlara geçmiştir.
2000 yılından bu yana gazetecilik yapan bir muhabir olarak hiç bir zaman maddi önceliklerle ve kaygılarla gazetecilik yapmadım. Taraf gazetesinde yıllarca gazetedeki birçok mesleğim gibi, hatta büyük bir bölümünden daha kötü şartlarda çalıştığım halde, büyük basın kuruluşlarından iş teklileri gelmesine rağmen Türkiye’nin yaşanan olumsuzluklar ve adaletsizliklere karşı elimden geleni yapma umuduyla gazetedeki görevime devam ettim. Ancak gazetede başlayan tasfiye sürecinin bir mağduru olarak, birçok çalışanı işten tazminatsız atmak için başvurulan kumpaslara hukuk yoluyla bir cevap vermek amacıyla bu davayı açtığımın özellikle bilinmesini istiyorum.
Taraf’tan ayrılma sürecimde yaşanan haksız ve hukuksuz uygulamaların kamuoyunun gündemine gelmesi nedeniyle, dört yıl süren bir hukuki mücadelenin ardından bu açıklamayla birlikte bir kaç noktaya değinmeyi zaruret olarak görüyorum.
TÜRKİYE'NİN EN ÇOK TARTIŞILAN GAZETESİ TARAF
Bilindiği gibi, Taraf gazetesi kuruluş süreci ve sonrasındaki gelişmeler nedeniyle hala Türkiye’nin en çok tartışılan medya kuruluşlarının başında geliyor.
Gazetenin Kurucu Genel Yayın Yönetmenlerinden Sayın Ahmet Altan, geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısında, Mehmet Baransu’nun tutuklanmasının ardından çağrı yapmış ve “Ben buradayım gelin benimle konuşun” demişti. Altan daha sonra Hürriyet’teki söyleşisinde de benzer açıklamalar yapmıştır.
Böyle açıklamalar yapan bir isimden beklenen, tüm çalışanlarına açılan davalar karşısında aynı tutumu sergilemesi değil midir? Yıllar sonra ortaya çıkması nedeniyle şimdi kendisine sormak istiyorum:
SİZİN BAŞLIKLARINIZ YÜZÜNDEN YARGILANDIM AMA...
Benim ve benim gibi Taraf’ta yazdıkları ve sizin yeni spotlar ve başlıklarla manşetlere çektiğiniz haberlerden dolayı haklarında dava açılan pek çok muhabir gazeteden ayrıldıktan sonra neden gazete yönetimi bizleri cezalandırmak için avukatları bu davalardan çekti? Neden gazetenin avukatları bana “Bize talimat geldi. Alacaklarından vazgeçersen seni mahkemede savunuruz” diye gazete yönetimi adına bana şantaj yaptı? Bu avukatları siz çekmediyseniz kim çekti peki, bari onu açıklayın lütfen. Gazeteyi siz değil bir başkası mı yönetiyordu yoksa?
Tüm bunlar zaten dört 2010 yılında medya sitelerinde yer almıştı. Yargılanmama yol açan haber Balyoz davasıydı. Haberim “Gereğini yap Paşa” diye manşete çekilmiş ve dört buçuk yıl hapisle yargılandığım bir davada, duruşmanın ortasında avukatım gazeteden gelen talimat doğrultusunda hakime “Biz davadan çekiliyoruz” diyerek davadan çekilmişti.
Madem Balyoz Davası’nda asıl konuşması gereken sizdiniz, bize neden bunu reva gördünüz? Neden kör bir intikam duygusuyla işten ayrılan muhabirlerin hapis veya para cezasına çarptırılmasına “dur” demediniz? Neden her türlü haberleri yapmaya teşvik ettiğiniz muhabirlerin yem edilmesine göz yumdunuz? Şimdi diyeceksiniz ki, “Ama senin davanda avukatları geri görevlendirdim.” Doğru ama buna benim tepki göstermem ve medyada çıkan haberler etkili oldu. Madem geri adım atmayı doğru buldunuz neden diğer çalışanların davasında aynı hassasiyeti göstermediniz?
ANKARA TEMSİLCİNİZİ İTİRAZLARA RAĞMEN NEDEN DURDURMADINIZ?
Neden çalışanları haksız yere işten atmak için Ankara büroda her tülü kumpası kuran, sahte belgeler hazırlayan ve buna çalışanları imza atmaya zorlayıp imza atmayan sekreteri işten atan bir yöneticinizi durduramadınız? Neden gazetede tutmayı hiç istemediğiniz halde o yöneticiyi üstelik Ankara ve İstanbul’daki tüm personelin itirazına rağmen gazetenin en tepesindeki bir kişi olarak gereğini yapmadınız?
Ahmet Altan bir köşe yazarı olarak, bir romancı olarak her zaman keyifle okuduğum birisi. Ancak ne yazık ki kötü bir yöneticilik yaptı. Haksızlıklara karşı bilinen duruşunu ne yazık ki gazete içinde yaşanan haksızlıklar konusunda yeterince sergileyemedi. Kendi çalışanlarına kendi başında olduğu gazete tarafından hazırlanan kumpaslara pozisyonu gereği net bir tavır sergilemesi gerekirken, sorumluluğunun gereğini yerine getirememiş ve Taraf’ı bin bir emekle var eden muhabirleri insanlıktan zerre kadar nasibini almamış yöneticilere yem etmiştir. Çıkan mahkeme kararı da bu haksız ve hukuksuzluğu mahkûm etmiştir.
Taraf gazetesinde Sayın İsmet Demirdöğen’in Ankara Temsilciliği döneminde başlamış ve daha sonra gazetenin künyesinde “Lale Kemal” takma adıyla Ankara Temsilcisi olarak görülen ve aynı zamanda mahkemede işveren lehinde tanıklık yapan ancak tanıklığı mahkeme tarafından dikkate alınmayan Lalezar Sarıibrahimoglu döneminde istifa etmek zorunda kalmıştım. Şunu diyebilirim ki Taraf gazetesi ilk iki senesi benim için haksızlık ve hukuksuzluklara karşı özgür gazetecilerin her şeyi göze alarak gösterdiği bir vicdani duruştu. Ancak sonrası için ne yazık ki aynı şeyi diyemeyeceğim. Gazete kendisini var eden çalışanlarının emeği üzerinde yükselmiş ve elde ettiği gücün sarhoşluğuna kapılarak önce kendi çalışanlarına karşı haksızlık ve hukuksuzluklar dönemi başlamış ve onlarca çalışanı yarı yolda bırakmak için olmadık yöntemlere başvurulmuştur.
GEÇMİŞE DAİR BİRKAÇ SÖZ SÖYLEMENİN VAKTİ GELMEDİ Mİ SİZCE?
Şimdi mahkeme kararının avukatım tarafından bana iletilmesi vesile ile Ahmet Altan’a buradan seslenmek istiyorum: Madem yıllar sonra tekrar ortaya çıkmaya karar verdiniz keşke geçmişle de bir yüzleşseniz…
“Ben buradayım” dediğinize göre işe Taraf’ı var eden ekibe vefa borcunuzu ödemek için geçmişe dair bir kaç söz söylemenin vakti gelmedi mi sizce?