Taraf muhabiri 5 yıl sonra o davayı kazandı
2010 yılında gazeteden istifa eden ve alacaklarının ödenmemesi üzerine tazminat talebiyle yargı yoluna giden gazeteci Ergülen Toprak davasını kazandı.
2007 yılında kurulan Taraf gazetesinin Ankara Bürosu’nda üç yıl
siyaset ve parlamento muhabirliği olarak çalıştıktan sonra 2010
yılında gazeteden istifa eden ve alacaklarının ödenmemesi
üzerine tazminat talebiyle yargı yoluna giden gazeteci Ergülen
Toprak davasını kazandı.
Ankara 15. İş Mahkemesi’nde iki yılı aşkın bir süre devam eden
yargılama süreci 2013 yılında gazetenin mahkûmiyetiyle sonuçlanmış
ve daha sonra temyiz süreci başlamıştı. Yargıtay 22. Hukuk
Dairesi’nde bir buçuk yıla yakın süren dava, yerel mahkemenin
kararının onanmasıyla sonuçlandı.
Onama kararı ile birlikte Taraf, Ergülen Toprak'ın alacaklarını ve
özlük haklarını ihlal etmekten maddi tazminata mahkûm oldu.
Toprak kişisel blogunda "Bu karar, gazete çalışanlarının hak ve
hukukunu gözetmeyen, yasaları hiçe sayan bir zihniyetin de
mahkûmiyeti anlamına gelmektedir." yazdı.
Toprak davayla ilgili açıklamasını şöyle sürdürdü:
GAZETE YÖNETİCİLERİ YALANCI TANIK DURUMUNA
DÜŞTÜ
"Çalışanlarının hak ve hukukunu gözetmediği gibi yargı sürecinde de
gerçek dışı beyanlarla eski çalışanlarını mağdur etme çabalarını
sürdüren gazete yönetimi, onlarca çalışanının tazminat davası
açtığı bir dönemde bir kez daha mahkûm olmuş ve zamanında yapmaktan
kaçındığı ödemeleri yargı zoruyla yapmak zorunda kalmıştır.
Dahası, gazete yönetiminin savunması ve davada gazete lehine
tanıklık yapan şahıs ve şahısların beyanları inandırıcılıktan uzak
bulunmuş ve gerçeklere aykırı olarak tanıklık yapan bu şahıs ve
şahıslar bir anlamda “yalancı tanık” durumuna düşmüşlerdir.
Yayın politikası ve haberlerinde “hak”, “hukuk” “adalet” iddiasıyla
ortaya çıkan Taraf gazetesi, söz konusu kendi çalışanları olunca,
klasik bir işveren tutumu benimsemiş ve bu uğurda yasaları
çiğnemeyi, hatta mahkemede gerçek dışı beyanlar ileri sürmeyi göze
almıştır.
ALEYHİME TANIKLIK YAPANLAR İSTİFA EDİNCE AYNI MÜCADELEYİ
YAPMAK ZORUNDA KALDI
Gazete patronlarının işveren refleksi ile hareket etmesi Türkiye’ye
özgü bir alışkanlık haline gelse de, gazete yöneticilerinin, gerek
meslektaşlarının özlük haklarının aleyhinde, gerekse de yargıyı
yanıltma pahasına gerçeklere aykırı bir şekilde tanıklık yapmaları
Türkiye’de medya dünyasının içler açısı halde olmasının en büyük
nedenlerinden biridir. Aynı şahısların bir süre sonra görevlerinden
alınmaları veya istifalarının ardından gazetedeki alacakları ve
özlük haklarını almak için mücadele vermek zorunda kalmaları da
adeta ibret verici bir durum olarak kayıtlara geçmiştir.
2000 yılından bu yana gazetecilik yapan bir muhabir olarak hiç bir
zaman maddi önceliklerle ve kaygılarla gazetecilik yapmadım. Taraf
gazetesinde yıllarca gazetedeki birçok mesleğim gibi, hatta büyük
bir bölümünden daha kötü şartlarda çalıştığım halde, büyük basın
kuruluşlarından iş teklileri gelmesine rağmen Türkiye’nin yaşanan
olumsuzluklar ve adaletsizliklere karşı elimden geleni yapma
umuduyla gazetedeki görevime devam ettim. Ancak gazetede başlayan
tasfiye sürecinin bir mağduru olarak, birçok çalışanı işten
tazminatsız atmak için başvurulan kumpaslara hukuk yoluyla bir
cevap vermek amacıyla bu davayı açtığımın özellikle bilinmesini
istiyorum.
Taraf’tan ayrılma sürecimde yaşanan haksız ve hukuksuz
uygulamaların kamuoyunun gündemine gelmesi nedeniyle, dört yıl
süren bir hukuki mücadelenin ardından bu açıklamayla birlikte bir
kaç noktaya değinmeyi zaruret olarak görüyorum.
TÜRKİYE'NİN EN ÇOK TARTIŞILAN GAZETESİ TARAF
Bilindiği gibi, Taraf gazetesi kuruluş süreci ve sonrasındaki
gelişmeler nedeniyle hala Türkiye’nin en çok tartışılan medya
kuruluşlarının başında geliyor.
Gazetenin Kurucu Genel Yayın Yönetmenlerinden Sayın Ahmet Altan,
geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısında,
Mehmet Baransu’nun tutuklanmasının ardından çağrı yapmış ve “Ben
buradayım gelin benimle konuşun” demişti. Altan daha sonra
Hürriyet’teki söyleşisinde de benzer açıklamalar yapmıştır.
Böyle açıklamalar yapan bir isimden beklenen, tüm çalışanlarına
açılan davalar karşısında aynı tutumu sergilemesi değil midir?
Yıllar sonra ortaya çıkması nedeniyle şimdi kendisine sormak
istiyorum:
SİZİN BAŞLIKLARINIZ YÜZÜNDEN YARGILANDIM
AMA...
Benim ve benim gibi Taraf’ta yazdıkları ve sizin yeni spotlar ve
başlıklarla manşetlere çektiğiniz haberlerden dolayı haklarında
dava açılan pek çok muhabir gazeteden ayrıldıktan sonra neden
gazete yönetimi bizleri cezalandırmak için avukatları bu davalardan
çekti? Neden gazetenin avukatları bana “Bize talimat geldi.
Alacaklarından vazgeçersen seni mahkemede savunuruz” diye gazete
yönetimi adına bana şantaj yaptı? Bu avukatları siz çekmediyseniz
kim çekti peki, bari onu açıklayın lütfen. Gazeteyi siz değil bir
başkası mı yönetiyordu yoksa?
Tüm bunlar zaten dört 2010 yılında medya sitelerinde yer almıştı.
Yargılanmama yol açan haber Balyoz davasıydı. Haberim “Gereğini yap
Paşa” diye manşete çekilmiş ve dört buçuk yıl hapisle yargılandığım
bir davada, duruşmanın ortasında avukatım gazeteden gelen talimat
doğrultusunda hakime “Biz davadan çekiliyoruz” diyerek davadan
çekilmişti.
Madem Balyoz Davası’nda asıl konuşması gereken sizdiniz, bize neden
bunu reva gördünüz? Neden kör bir intikam duygusuyla işten ayrılan
muhabirlerin hapis veya para cezasına çarptırılmasına “dur”
demediniz? Neden her türlü haberleri yapmaya teşvik ettiğiniz
muhabirlerin yem edilmesine göz yumdunuz? Şimdi diyeceksiniz ki,
“Ama senin davanda avukatları geri görevlendirdim.” Doğru ama buna
benim tepki göstermem ve medyada çıkan haberler etkili oldu. Madem
geri adım atmayı doğru buldunuz neden diğer çalışanların davasında
aynı hassasiyeti göstermediniz?
ANKARA TEMSİLCİNİZİ İTİRAZLARA RAĞMEN NEDEN
DURDURMADINIZ?
Neden çalışanları haksız yere işten atmak için Ankara büroda her
tülü kumpası kuran, sahte belgeler hazırlayan ve buna çalışanları
imza atmaya zorlayıp imza atmayan sekreteri işten atan bir
yöneticinizi durduramadınız? Neden gazetede tutmayı hiç
istemediğiniz halde o yöneticiyi üstelik Ankara ve İstanbul’daki
tüm personelin itirazına rağmen gazetenin en tepesindeki bir kişi
olarak gereğini yapmadınız?
Ahmet Altan bir köşe yazarı olarak, bir romancı olarak her zaman
keyifle okuduğum birisi. Ancak ne yazık ki kötü bir yöneticilik
yaptı. Haksızlıklara karşı bilinen duruşunu ne yazık ki gazete
içinde yaşanan haksızlıklar konusunda yeterince sergileyemedi.
Kendi çalışanlarına kendi başında olduğu gazete tarafından
hazırlanan kumpaslara pozisyonu gereği net bir tavır sergilemesi
gerekirken, sorumluluğunun gereğini yerine getirememiş ve Taraf’ı
bin bir emekle var eden muhabirleri insanlıktan zerre kadar
nasibini almamış yöneticilere yem etmiştir. Çıkan mahkeme kararı da
bu haksız ve hukuksuzluğu mahkûm etmiştir.
Taraf gazetesinde Sayın İsmet Demirdöğen’in Ankara Temsilciliği
döneminde başlamış ve daha sonra gazetenin künyesinde “Lale Kemal”
takma adıyla Ankara Temsilcisi olarak görülen ve aynı zamanda
mahkemede işveren lehinde tanıklık yapan ancak tanıklığı mahkeme
tarafından dikkate alınmayan Lalezar Sarıibrahimoglu döneminde
istifa etmek zorunda kalmıştım. Şunu diyebilirim ki Taraf gazetesi
ilk iki senesi benim için haksızlık ve hukuksuzluklara karşı özgür
gazetecilerin her şeyi göze alarak gösterdiği bir vicdani duruştu.
Ancak sonrası için ne yazık ki aynı şeyi diyemeyeceğim. Gazete
kendisini var eden çalışanlarının emeği üzerinde yükselmiş ve elde
ettiği gücün sarhoşluğuna kapılarak önce kendi çalışanlarına karşı
haksızlık ve hukuksuzluklar dönemi başlamış ve onlarca çalışanı
yarı yolda bırakmak için olmadık yöntemlere başvurulmuştur.
GEÇMİŞE DAİR BİRKAÇ SÖZ SÖYLEMENİN VAKTİ GELMEDİ Mİ
SİZCE?
Şimdi mahkeme kararının avukatım tarafından bana iletilmesi vesile
ile Ahmet Altan’a buradan seslenmek istiyorum: Madem yıllar sonra
tekrar ortaya çıkmaya karar verdiniz keşke geçmişle de bir
yüzleşseniz…
“Ben buradayım” dediğinize göre işe Taraf’ı var eden ekibe vefa
borcunuzu ödemek için geçmişe dair bir kaç söz söylemenin vakti
gelmedi mi sizce?