TARAF ANKARA TEMSİLCİSİ LALE KEMAL ÇARK MI ETTİ?
Ahmet Altan ve Yasemin Çongar'ın istifalarının ardından gazete patronajına rest çeken Lale Kemal bugün ne yazdı?
Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan ve yardımcısı
Yasemin Çongar’ın cuma günü istifa etmelerinin ardından Ankara Büro
çalışanları adına yayınladıkları bir bildiri ile patronaja seslenip
"Onlar yoksa biz de yokuz" diyen Lale Kemal, bugün köşesinden
Taraf’ın ne kadar önemli bir rolü olduğunu ve eğer Taraf olmazsa
Türkiye’nin eski günlere dönmesinin an meselesi olduğunu yazdı.
İşte Taraf Ankara temsilcisi Lale Kemal’in bugün köşesinde yazdığı
yazıdan çarpıcı bölümler:
Taraf gazetesinden; karanlıkların aydınlatılmasına katkı sunduğu
için nefret edenler, gazeteyi destekliyor gibi görünüp siyasi ikbal
peşinde koşanlar, içten içe cesur haberciliğini kıskanıp, çamur
atanlar, yayın politikasını destekledikleri hâlde çekimser kalmayı
tercih edenler, özetle hangi dünya görüşünden olurlarsa olsunlar
herkesin bu gazeteyi, Türkiye’nin aydınlık geleceği için anlamaya
çalışmalarında yarar var. Zira, bu gazetenin çıkış noktası, darbe
yapıcıları ve onların destekçilerinin, AK Parti ile ortak hareket
edilip adalet önünde hesap vermeleri ve sonrasında yayın hayatının
bitirilmesi gibi önceden planlı bir proje değildir. Gazete, 2007
yılında yayın hayatına başlaması fikrinin uygulamaya konması öncesi
Ankara temsilciliği görevi bana teklif edildiğinde, yasadışı derin
devlet faaliyetlerini belirli çevrelere çıkar sağlamak amacıyla
sona erdirip, ondan sonra da görevini tamamlayıp gidecek bir proje
izlenimini asla vermedi. Zaten, yasadışı derin devlet faaliyetleri
maalesef dipdiri, capcanlı yerinde duruyor. Bu hükümet, ara verdiği
reformlarına dönmezse eğer, pusuda bekleyenler atağa geçecek.
Taraf’ı anlayabilmek için, komplo teorilerine hiç gerek yok, çıkış
tarihlerinde Türkiye’deki gelişmeleri iyi okumak için çaba harcamak
yeterli. (...)
Taraf’ın yayın hayatına başladığı yıllar, hükümetin demokratikleşme
adımlarına direnen derin güçlerin, bu süreci ortadan kaldırmak
için, insanın kanını donduran Dink ve misyoner cinayetleri gibi
olayları, taşeronları aracılığıyla tezgâhladıkları, siyasi iradeyi
sonlandırmak için muhtıralar yayınladığı yıllardır.
Bu açılım yılları; Türkiye’de, her kesim için acılarını,
uğradıkları haksızlıkları dillendirmek için bir umut ışığı olmuş,
cesaretlendirmiştir. Kimilerinin, ellerinde, imha edilmeden bin bir
güçlükle kurum dışına çıkartmayı başardıkları Türkiye’yi bizzat
içeriden bitirmeyi amaçlayan kaos planlarını yayımlayacak tek bir
gazete bulamayınca Taraf umutları oldu. Bu birkaç iyi insan,
Türkiye’ye, içeriden vurulan darbelere artık sessiz kalmak
istemeyen sessiz kahramanlardı. Taraf da onların sesi oldu.
Biran için farz edelim ki Taraf, Türkiye’yi karanlıkta bırakmış,
özgür nefes almamızı bile engellemiş derin devleti bitirme planı
gibi bir misyonun parçasıydı. Peki, kötü mü oldu, bu sayede siz
darbeseverler bile rahat nefes almıyor musunuz, inkâr etme yoluna
gitseniz de.
Ve maalesef hükümet, ne zaman demokratik reformları askıya aldı,
ifade özgürlüğünü ağır baskı altına almaya başladı işte o zaman
Taraf, eleştiri oklarını iktidar partisine de yöneltti. Dolayısıyla
Taraf, bir misyon gazetesi olmadığını, asıl derdinin demokrasiyi
geliştirmek olduğunu ortaya koydu.
Bu hükümete ve de Türkiye’ye en büyük kötülüğü yapanlar, kısır
siyasi çıkarları için yanlışlarını eleştirmeyip, örtbas edenlerdir.
Hükümeti, yanlışlarını gördüğümüz ölçüde eleştirmek ülkemizin,
yeniden karanlık günlere dönmesini önlemek adına bir vatandaşlık
görevidir.
Ankara’dan bakıldığında, siyasetin ruh hâli daha iyi anlaşılır;
kimilerimiz yazar, kimilerimiz, malum baskılar nedeniyle yazamaz bu
ruh hâlini. Kimileri de iyi haberci olmadıkları, dolayısıyla havayı
koklamaktan bihaber oldukları için yazmazlar.
Ama Ankara’dan elimizi vicdanımıza koyarak baktığımızda, Altan ve
Çongar’ın istifalarının nedenlerinin arka planının çok hüzünlü ve
can acıtıcı olduğunu, gazete sahibi Başar Arslan’ın, önceki akşam
SKYTürk’e verdiği röportajdaki satır aralarında, bu hüznü ve acıyı
okumanın da mümkün olduğunu düşünüyorum.
Onca yıl ahlaksızca ve hukuk dışı yollarla andıçlanan ben ve benim
gibiler, hükümetin reformları ile nefes alır olmuş, Taraf ile daha
fazla özgürlüğü tadar olmuştuk. Bizler, “Ha gayret Taraf, ha gayret
hükümet, ara vermeyin demokrasinin ipine yeniden sarılın” diye,
sesimiz çok duyulmasa da içimizden haykırıyoruz.
Taraf’ı anlamanın yolu Türkiye’deki değişimleri iyi okumaktan
geçiyor. Anlamaya ve okumaya çalışmazsak eğer, eski karanlık
günlere geri dönmemiz an meselesi.