11 Mayıs 2016 23:39 Son Güncelleme: 20 Kas 2018 08:53

"Tanpınar'ın Şiiri, Şehir ve Sesler" söyleşisi

- İTEF kapsamında, şair Emirhan Oğuz'un moderatörlüğünde düzenlenen söyleşide, Tanpınar'ın şiirleri ele alındı - Şair Yavuz: - "Modern şehrin insanının kulağı, rutin hayatın bal mumu ile tıkandığı için başka seslere yabancıdır. Bu aykırı sesleri duymak istemez, bugün şiire olan ilginin azalmasının..

İSTANBUL (AA) - 8. İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali (İTEF) kapsamında, şair Emirhan Oğuz'un moderatörlüğünde düzenlenen "Tanpınar'ın Şiiri, Şehir ve Sesler" söyleşisinde, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiirleri ele alındı.

Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen söyleşinin konukları, şair Mehmet Erte, şair Atakan Yavuz ve şair Şeref Birsel oldu.

Yavuz, Tanpınar'ın şiirinde "sesler" konusunu ele alarak, her kentin kendine ait bir sesi olduğunu, eski şairlerin şiirlerinde yer alan sesler üzerinden kentlerin tanınabileceğini, özellikle eski İstanbul'un "sesten ibaret" olarak görülebileceğini anlattı.

"Cumhuriyet döneminden sonra ne oldu bu seslere?" sorusunu soran Yavuz, şöyle konuştu:

"Murat Belge'nin deyişiyle 'yeni bir ses yapılmaya' girişildi. Onun da söylediği gibi, birtakım karakuşi müdahalelerle sesini kaybeden bir toplum, kantondan arabeske, bata çıka kaybolan sesi bulmaktan da öte yeni bir ses yapmaya girişti. Bunun bittiği söylenemez, aynı dinamizmle devam ediyor."

Tanpınar'ın "Beş Şehir" eserinde sadece sesin izini sürdüğü tespitini paylaşan Yavuz, İstanbul'a geldiğinde ise şehre satıcıların seslerini eklediğini söyledi.

Yavuz, konuya örnek olarak Tanpınar'dan şu alıntıyı yaptı:

"Eski İstanbul mahallelerinde bu sesler bütün bir günü baştan başa idare eder, saatlerin rengini verirdi. Tıpkı ucuz bir aynada saçlarını düzelten güzel bir kadın gibi. İstanbul'un mahalleleri bu seslere eğilir, onların yer yer genişleyişinde günün değişmez merhalelerini kabule hazırlanırdı."

Bugün şiirlerde seslerin çok fazla yer almadığı eleştirisini dile getiren Yavuz, "Modern şehirlerde bütün aletler birbirine benzediği için şiirimizde ses olduğunu söyleyemeyiz. Modern şehrin insanının kulağı, rutin hayatın bal mumu ile tıkandığı için başka seslere yabancıdır. Bu aykırı sesleri duymak istemez. Bugün şiire olan ilginin azalmasının sebebinin sebebi biraz da budur. Şiirin rutini bozan bir daveti vardır." diye konuştu.

Şair Mehmet Erte de Tanpınar şiirinde "modernizm" konusuna değinerek, "Tanpınar'ın şiirinde en çok yer alan sözcük 'yekpare'. Hacim olarak böyle, sayısal değil. Bütün Tanpınar eleştirmenleri 'yekparelik' üzerinde durmuşlardır. Çünkü bu 'yekparelik', kesintisizlik, Tanpınar'ın kendisine rağmen, içindeki bütün parçalanmışlığa, yalnızlığına rağmen arzuladığı hayata götürüyor." dedi.

Tanpınar'ın Yahya Kemal'e olan ilgisinin sözünü ettiği "yekparelik" üzerine geliştiğini savunan Erte, "Yahya Kemal ona göre Osmanlı ile cumhuriyeti bitiştiren isim. Tanzimat ve Servet-i Fünun dönemindeki şiirler, Batı etkisindeki şiirler, Türk şiiri olduğu gibi Batı etkisindedir, bugün olduğu gibi." düşüncesini paylaştı.

Erte, dönemin şairlerinde geçmişin toptan bir yadsınması olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Muhafazakarların çok sevdiği isimler mesela Namık Kemal bile bütünüyle Batılılaşmacıdır. Uzun süren bir toptan reddin sonrasında, Tanpınar dünyaya geldi. Bütün bu ret sürecinde, onun karşısında Yahya Kemal çok önemli bir figürdü. Bir adam çıkmış geçmişi reddetmeyen, Tanpınar'ın deyişiyle (Yahya Kemal, Osmanlı'nın şiirini Türkçe'de sesliyor)"

Tanpınar şiirinde yer alan "yekpareliğin" modern olmasını engellediğine işaret eden Erte, şiirinin "yekpare" kalmaya direndiğini aktardı.

Şair Şeref Birsel ise Tanpınar'ın şiir politikasında altını çizdiği şeyin "ruh ve rüya" olduğunu ifade ederek, "Tanpınar'ın şiir serüveninin içerisinde cumhuriyet dönemi sonrası şiirimizde iki tane kilometre taşı var, Ahmet Haşim, Yahya Kemal." dedi.

Tanpınar'ın şiirinde "iç ve dış" sözcüklerinin sürekli bir arada kullanıldığı bilgisini veren Birsel, şunları söyledi:

"İç ve dış sözcüklerini sürekli bir arada kullanıyor. Mesela Doğu'ya Batı'dan, Batı'ya Doğu'dan bakması. Bu iklimin içerisinde doğmuş zaten. Ne genç cumhuriyetin bir aydını olarak kendisine bir daire, varlık alanı bulabilmiş, ne de Osmanlının son dönemlerinin bir münevveri olabilmiş bir insan Tanpınar. Tutucu ve muhafazakar çevre Tanpınar'ı kendine çekiyor, orada yerleşemiyor, laik ve Kemalist çevrenin içerisinde, özellikle dil bilimci Nurullah Ataç'ın falan dile bakışını düşündüğümüz zaman, orada da rahat edemiyor, bu yüzden arafta bir isim."

Konuşmacılar söyleşinin sonunda dinleyicilerin sorularını yanıtladı.

Birçok etkinliğin gerçekleşeceği İTEF, 15 Mayıs'ta sona erecek.