* Tuncelilisin. Çocukluğuna dair neler hatırlıyorsun?
İki kardeşiz. Babam kasap, annem ev hanımı. Ben doğduktan sonra annem ve babam yurtdışına gitmişler çalışmak için. O yüzden iki kardeş bölünmüşüz. Beni İstanbul’da, anneannemin yanına, abimi de babaannemin yanına yolladılar.
* Birbirinizi görmeden büyüdünüz...
Evet, abim beni gördüğünde yürümeye başlamışım. 4-5 yaşındaymışım.
* Kardeşi olduğunu biliyormuş...
Evet ama daha önce görüşmemişiz.
* Bu durum sizi nasıl etkiledi?
Şartlar... Barışığız bu hikâyeyle.
* Anneanneyle büyümek hayatını nasıl etkiledi?
Mükemmel bir şeydi. Bir daha olsa bir daha anneannemi seçerim. Anneanne ve torun arasında ayrı bir ilişki var. O benim kahramanımdı, koruyucu meleğimdi.
* Bunlar olurken oyunculuk nerede?
Ortaokulda üzerinde görevli yazan bir otobüs bizi alır, tiyatrolara götürürdü. Bir gün, yanımda da rehberlik hocası oturuyordu, dönüp “Bence yanlış oynuyorlar” dedim. O yaşta doğrusunu hissetmişim.Orada düştü içime oyunculuk. Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda çalıştım, konservatuvara girdim.
* ‘Kapalıçarşı’ dizisinde bir çaycı rolündeydin. O zamanlar bugünleri hayal eder miydin?
Harçlığımı çıkarmak için girmiştim o işe. Açıkçası pişmandım da... Hayalimdeki ortamı bulamamıştım. Her şey hızlı gelmişti. Üç-beş sahne çektikten sonra yönetmene gidip “Çıkmak istiyorum” dedim. Bana yardımcı oldu, açıları öğretti ve o rahatlattı.