Taha Akyol'dan Genelkurmay'a: Mustafa Kemal'i unutmak yanlış ve siyasi bir tercih!
Hürriyet yazarı Taha Akyol, Genelkurmay Başkanlığı tarafından paylaşılan ve 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla hazırlanan afişlere tepki gösterdi.
Afişlerde Mustafa Kemal Atatürk'ün yer almadığına dikkati çeken
Taha Akyol, "Çanakkale’de Mustafa Kemal’i unutmak yanlıştır ve
korkarım yine siyasi bir tercihtir" dedi.
Taha Akyol'un "Çanakkale'yi anlamak" başlığıyla yayımlanan yazısı
şöyle:
Genelkurmay bu sene Çanakkale Zaferi afişlerinde Atatürk’e yer
vermedi ve eleştirilere hedef oldu.
Bu vesile ile tarihe bakışımızı ele almak istiyorum.
Çanakkale’de Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey’in rolü nedir? Bu
konuda iki uç görüş olduğunu biliyoruz.
Biri Mustafa Kemal Paşa’yı yer aldığı her olayda her başarının tek
sahibi gibi görmek, yani resmi tarih....
Öbürü gerçek başarılarını bile görmezden gelmek; bu da öbür resmi
tarih...
İki kahraman
Evvela Genelkurmay’ın Mustafa Kemal’siz Çanakkale afişlerine tepki
gösterilmesi haklıdır.
Tarihi gerçeklere de aykırıdır.
Çanakkale’de görev alan, hatta Mehmetçiğe “zeytinyağlı un çorbası”
pişiren aşçı dahil herkes elbette kahramandır.
Fakat savaşta bizzat yer alarak, yöneterek büyük zaferde en büyük
şeref payına sahip olanlar denildiğinde öncelikle iki isim vardır:
Biri Çanakkale Deniz Zaferi’nin kumandanı Mirliva (Tuğgeneral) Esat
Paşa...
Öbürü Çanakkale kara savaşlarında en belirleyici muharebeyi kazanan
Miralay (Albay) Mustafa Kemal...
Çanakkale savaşı devam ederken cepheleri ziyaret eden Ulema Heyeti
de dönüşte yayınladığı risalede, Anafartalar Zaferi’nden dolayı
Albay Mustafa Kemal’e “bütün İslamların ve müttefik devletlerin
şükran borçlu olduğunu”belirtmişti.
Zamanında ne yazılmıştı?
29 Ekim 2015 tarihli Tasvir-i Efkâr gazetesi, en yukarıya
bayrağımızı ve Mehmetçiği koyarak, iki büyük kahramanın ismini ve
resmini yayınlamıştı:
Sağda kara savaşlarında Anafartalar kahramanı Miralay Mustafa Kemal
Bey, solda deniz savaşının kahramanı Mirliva Cevat Paşa...
Gazete Mustafa Kemal’in “kudret ve maharetiyle hakkıyla şan ve
şeref kazandığını”, İstanbul’u işgalden kurtardığını yazıyordu.
Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa’nın “milli mefahirimize 18
Mart Zaferi’ni ilave ettiğini” belirtiyordu.
Uzun süre Cevat Paşa adeta unutulmuştu, bu yanlış bir siyasi
tercihti...
Şimdi Çanakkale’de Mustafa Kemal’i unutmak yanlıştır ve korkarım
yine siyasi bir tercihtir!
Başka bir örnek
Hikmet Bayur değerli bir tarihçimizdir. Lozan’da da Türk heyetinin
danışmanıydı. Yazdığı 10 ciltlik “Türk İnkılabı Tarihi”, yanlı
yönleri olmakla birlikte, araştırma kudreti bakımından hâlâ
aşılamamıştır. Bunu tarihçi Erik Zürker söylüyor.
Hikmet Bayur, 1930’larda üniversitede dersler verdi. “Yeni Türkiye
Devletinin Harici Siyaseti” adlı 1934 basımlı kitabında 1920
sonbaharındaki “Doğu Harekâtı” ile bugünkü doğu sınırlarımızın
çizilmesini anlatır.
Böylece Sevr’in Ermenistan projesi çökmüştür.
Fakat Bayur harekâtın kumandanının adını bile anmaz.
Kumandan, Kazım Karabekir’di ve Atatürk’le arası açıldığı için
‘unutulmuş’tu.
Karabekir’in bu zaferini zamanında Mustafa Kemal Paşa hararetli
ifadelerle kutlamıştı halbuki...
Bir tarihçinin böyle siyaset fırtınalarına göre hareket etmesi
hiçbir şekilde kabul edilemez.
Araştırmak ve anlamak
Tamamen “siyaset dışı” olması gereken Genelkurmay’ın siyasetten
etkilenmesi hiç kabul edilemez. Askerin siyaseti etkilemesi de
siyasetten etkilenmesi de kabul edilemez. Asker anayasal hiyerarşi
içinde savunma görevini yapar.
1930’lar geçti, artık siyasi şablonları aşmalıyız.
Akademik tarihçiliğimiz hayli gelişmiştir.
Hatta TSK tarihinde ilk defa Org. İlker Başbuğ, Karabekir’in 62.
yıldönümü için Genelkurmay’da resmi bir anma töreni düzenlemiş, bir
de sempozyum yapmıştır.
Şimdi siyaset rüzgârı öbür uca doğru esiyor olsa da Genelkurmay
görevi icabı, tarihçilik de akademik etik icabı, siyasi görüşlere
kapılmamalıdır.
Ne bir uca ne öbür uca zihnimizi teslim etmeden, tarihe araştırmak
ve anlamak için bakmalıyız.