Taha Akyol Bülent Arınç'ı sözleriyle vurdu: Demek ki gerçekmiş ve vahimmiş!
CNNTürk'te Hakan Çelik'in sorularını cevaplayan Hürriyet Gazetesi yazarı Taha Akyol, Bülent Arınç'ı Fuat Avni iddiaları için söyledikleriyle vurdu.
Gazeteci-Yazar Taha Akyol, Hakan Çelik'in CNNTürk'teki programında
medyaya yapılan operayonları değerlendirdi. Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç'ın 'gerçekse vahim' sözlerini hatırlatan Akyol,
"Demekki gerçekmiş ve vahimmiş." dedi.
Fuat Avni'yi başlangıştan beri ciddiye almadığını söyleyen Taha
Akyol, "ciddiymiş, haber verdiği operasyon başladı" dedi.
Taha Akyol Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yüklenirken, hukukçu
kimliğine vurgu yaparak " Partisinin kapatılmaması için gerek
Erbakan zamanında gerek AKP zamanında açılan davalarda partisini
savunmak için hukukçu olarak çalıştı. Bu yüzden bir hukuk
duyarlılığının olduğunu gördüğümüz Bülent Arınç gerçekse vahim
dedi. Demek ki gerçekmiş ve vahimmiş." diyerek Arınç'ın bir kaç gün
önceki sözlerine atıfta bulundu.
İşte Taha Akyol'un Hasan Çelik ile yaptığı programdaki
açıklamaları:
Şimdilik 32 kişi gözaltına alındı. Fuat Avni iddiasına göre 150'si
gazeteci 400 kişinin gözaltına alınacak diye. Bu duruma eldeki
mevcut bilgilere göre sadece vahim denilebilir. Bu operasyonu yapan
anlayışa, hukuk anlayışına vahim denilebilir. Nitekim Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç en önemli tarafı hukuk fakültesi mezunu
olması, hukukçu olmasıdır. Uzun süre avukatlık yapmış olmasıdır.
İrtica ile ilgili açılan davalarda avukatlık yapmış bir insandır.
Partisinin kapatılmaması için gerek Erbakan zamanında gerek AKP
zamanında açılan davalarda partisini savunmak için hukukçu olarak
çalıştı. Bu yüzden bir hukuk duyarlılığının olduğunu gördüğümüz
Bülent Arınç gerçekse vahim dedi. Demek ki gerçekmiş ve
vahimmiş.
Hakan Çelik: Herhangi bir delil olmaksızın bir hukuksuz bir
operasyon mu?
Ellerindekinin ne olduğunu bilmiyoruz. Biz de adliyede teşekkül
eden eğilimlere elde delil olmasa bile bir takım şeylerin
yapıldığını adliye bizim bütün siyasi tarihimizde tarihinde
görüyoruz. Bu konuda hemen içinde ne var diye bakmadan vahim
demeden önce bir takım sebepler var. Çıkarılan kanunları, yapılan
atamaları, HSYK'da yapılan yaptırılan tayinleri, Anayasa
Mahkemesi'nin kararına rağmen o hakimlerin HSYK'da görevine devam
eden bürokratları düşündükçe bu noktaya gelmek için önceden
kanunlar değiştirilerek, atamalar yapılarak bir kulvar
oluşturulduğunu bir düzen bir ray oluşturulduğunu tren rayı
döşendiğini görüyoruz. Gelinen noktada bu oluyor.
Şimdi makul şüphe kavramına tekrar dönüldü. Daha önce kuvvetli
delil gerekiyordu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ çıktı dedi ki; "Biz
somut delillere dayalı kuvvetli şüphe dediğimiz zaman savcılar
soruşturma yürütemiyorlar, arama yapamıyorlar, delillere
ulaşamıyorlar" peki o zaman niye geldi bu makul şüphe kavramının
çıkarılıp yerine kuvvetli şüphe getirildi. 17-25 Aralık yolsuzluk
soruşturmasını ya da operasyonlarını ya da diyelim ki ben o
kanaatte değilim ama darbe teşebbüsünün önünü kesmek için.
Hakan Çelik: Bir darbe teşebbüsünün olmadığını mı
düşünüyorsunuz?
Benim bir hukukçu kimliğim olarak buna darbe teşebbüsü diyebilmem
için benim ceza kanununu usul kanununun aradığı delilleri görmem
gerekir. Şu anda böyle bir deliller yok. 17-25 Aralık'ı yürüten
hâkim ve savcılar, polisler görevini kötüye kullanmış olabilirler.
Başka türlü suç işlemiş olabilirler. Ama buna darbe teşebbüsü
denilmenin hukuken 'müşkil' yani zor olduğunu bu hükümetin hukukçu
bakanlarından yani daha önceki Tayyip Erdoğan hükümetinin hukukçu
bakanlarından söyleyenler oldu. Bu 'müşkil'dir diye kim? Hayati
Yazıcı. Hayati Yazıcı kim? Tayyip Erdoğan'ın askeri vesayet olduğu
dönemlerde aleyhine hakkında açılan davalarda onun avukatı. Yani
adliye tecrübesi olan bir isim. O çıktı ve dedi ki; "17-25 Aralık
olaylarına darbe demek hukuken 'müşkil'dir dedi."
Hakan Çelik: Ama hükümetle aynı görüşte değil ki şimdi
kabinede değil kendisi.
Hükümetle aynı görüşte olmaması normal. Çünkü hükümet olarak bir
bakanlar kurulu var bir de siyasi parti var. Siyasi parti olarak
kendisine zarar veren muhalefet eden kendisine zarar veren,
kendisiyle çatışan, yada bu dinlemeleri yapan soruşturmaları
yürüten gruba karşı kampanya yürütüyor. O darbe diyecek,
Afrika'daki öğretmenlere ajan diyecek. Öğrencilere bile ajan
diyecek bu işin siyasi tarafı. Ama hukuken baktığınızda bir hukukçu
bakan çıkıyor diyor ki daha operasyon olmadan önce 'vahim' diyor.
Başka bir hukukçu da çıkıp diyor ki, "Hukuken buna darbe diyebilmek
'müşkil' Gerek Ergenekon gerek Balyoz davasında ben bu davaların
açılmasını haklı gösteren şüphe sebeplerini yazdım. Çünkü AİHM'de
ortadaki bu belgelere göre haklı dava açılmasını gerektirecek durum
var diye karar vermiştir. Sanıkların yaptığı itiraz üzerine. Ama
yargılama aşamasında darbe tanımı bu şekilde olmaz. Örgüt tanımı bu
şekilde olmaz. Ben defalarca yazı yazdım. Hukukta darbeye teşebbüs
denilen davaların ve bunun için gerekli delillerin bir tanımı var.
Henüz onu görmüyoruz.
Yargıda örgütlenerek hükümeti 'müşkil' duruma sokmak için bir takım
şüphe sebeplerinden hareketle soruşturma açmak darbeye teşebbüs
olması için bunun elinde başka deliller olması lazım.