14 Ara 2014 13:31 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:59

Taha Akyol Bülent Arınç'ı sözleriyle vurdu: Demek ki gerçekmiş ve vahimmiş!

CNNTürk'te Hakan Çelik'in sorularını cevaplayan Hürriyet Gazetesi yazarı Taha Akyol, Bülent Arınç'ı Fuat Avni iddiaları için söyledikleriyle vurdu.

Gazeteci-Yazar Taha Akyol, Hakan Çelik'in CNNTürk'teki programında medyaya yapılan operayonları değerlendirdi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 'gerçekse vahim' sözlerini hatırlatan Akyol, "Demekki gerçekmiş ve vahimmiş." dedi.

Fuat Avni'yi başlangıştan beri ciddiye almadığını söyleyen Taha Akyol, "ciddiymiş, haber verdiği operasyon başladı" dedi.

Taha Akyol Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yüklenirken, hukukçu kimliğine vurgu yaparak " Partisinin kapatılmaması için gerek Erbakan zamanında gerek AKP zamanında açılan davalarda partisini savunmak için hukukçu olarak çalıştı. Bu yüzden bir hukuk duyarlılığının olduğunu gördüğümüz Bülent Arınç gerçekse vahim dedi. Demek ki gerçekmiş ve vahimmiş." diyerek Arınç'ın bir kaç gün önceki sözlerine atıfta bulundu.

İşte Taha Akyol'un Hasan Çelik ile yaptığı programdaki açıklamaları:
Şimdilik 32 kişi gözaltına alındı. Fuat Avni iddiasına göre 150'si gazeteci 400 kişinin gözaltına alınacak diye. Bu duruma eldeki mevcut bilgilere göre sadece vahim denilebilir. Bu operasyonu yapan anlayışa, hukuk anlayışına vahim denilebilir. Nitekim Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç en önemli tarafı hukuk fakültesi mezunu olması, hukukçu olmasıdır. Uzun süre avukatlık yapmış olmasıdır. İrtica ile ilgili açılan davalarda avukatlık yapmış bir insandır. Partisinin kapatılmaması için gerek Erbakan zamanında gerek AKP zamanında açılan davalarda partisini savunmak için hukukçu olarak çalıştı. Bu yüzden bir hukuk duyarlılığının olduğunu gördüğümüz Bülent Arınç gerçekse vahim dedi. Demek ki gerçekmiş ve vahimmiş.
Hakan Çelik: Herhangi bir delil olmaksızın bir hukuksuz bir operasyon mu?
Ellerindekinin ne olduğunu bilmiyoruz. Biz de adliyede teşekkül eden eğilimlere elde delil olmasa bile bir takım şeylerin yapıldığını adliye bizim bütün siyasi tarihimizde tarihinde görüyoruz. Bu konuda hemen içinde ne var diye bakmadan vahim demeden önce bir takım sebepler var. Çıkarılan kanunları, yapılan atamaları, HSYK'da yapılan yaptırılan tayinleri, Anayasa Mahkemesi'nin kararına rağmen o hakimlerin HSYK'da görevine devam eden bürokratları düşündükçe bu noktaya gelmek için önceden kanunlar değiştirilerek, atamalar yapılarak bir kulvar oluşturulduğunu bir düzen bir ray oluşturulduğunu tren rayı döşendiğini görüyoruz. Gelinen noktada bu oluyor.
Şimdi makul şüphe kavramına tekrar dönüldü. Daha önce kuvvetli delil gerekiyordu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ çıktı dedi ki; "Biz somut delillere dayalı kuvvetli şüphe dediğimiz zaman savcılar soruşturma yürütemiyorlar, arama yapamıyorlar, delillere ulaşamıyorlar" peki o zaman niye geldi bu makul şüphe kavramının çıkarılıp yerine kuvvetli şüphe getirildi. 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasını ya da operasyonlarını ya da diyelim ki ben o kanaatte değilim ama darbe teşebbüsünün önünü kesmek için.
Hakan Çelik: Bir darbe teşebbüsünün olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Benim bir hukukçu kimliğim olarak buna darbe teşebbüsü diyebilmem için benim ceza kanununu usul kanununun aradığı delilleri görmem gerekir. Şu anda böyle bir deliller yok. 17-25 Aralık'ı yürüten hâkim ve savcılar, polisler görevini kötüye kullanmış olabilirler. Başka türlü suç işlemiş olabilirler. Ama buna darbe teşebbüsü denilmenin hukuken 'müşkil' yani zor olduğunu bu hükümetin hukukçu bakanlarından yani daha önceki Tayyip Erdoğan hükümetinin hukukçu bakanlarından söyleyenler oldu. Bu 'müşkil'dir diye kim? Hayati Yazıcı. Hayati Yazıcı kim? Tayyip Erdoğan'ın askeri vesayet olduğu dönemlerde aleyhine hakkında açılan davalarda onun avukatı. Yani adliye tecrübesi olan bir isim. O çıktı ve dedi ki; "17-25 Aralık olaylarına darbe demek hukuken 'müşkil'dir dedi."
Hakan Çelik: Ama hükümetle aynı görüşte değil ki şimdi kabinede değil kendisi.
Hükümetle aynı görüşte olmaması normal. Çünkü hükümet olarak bir bakanlar kurulu var bir de siyasi parti var. Siyasi parti olarak kendisine zarar veren muhalefet eden kendisine zarar veren, kendisiyle çatışan, yada bu dinlemeleri yapan soruşturmaları yürüten gruba karşı kampanya yürütüyor. O darbe diyecek, Afrika'daki öğretmenlere ajan diyecek. Öğrencilere bile ajan diyecek bu işin siyasi tarafı. Ama hukuken baktığınızda bir hukukçu bakan çıkıyor diyor ki daha operasyon olmadan önce 'vahim' diyor. Başka bir hukukçu da çıkıp diyor ki, "Hukuken buna darbe diyebilmek 'müşkil' Gerek Ergenekon gerek Balyoz davasında ben bu davaların açılmasını haklı gösteren şüphe sebeplerini yazdım. Çünkü AİHM'de ortadaki bu belgelere göre haklı dava açılmasını gerektirecek durum var diye karar vermiştir. Sanıkların yaptığı itiraz üzerine. Ama yargılama aşamasında darbe tanımı bu şekilde olmaz. Örgüt tanımı bu şekilde olmaz. Ben defalarca yazı yazdım. Hukukta darbeye teşebbüs denilen davaların ve bunun için gerekli delillerin bir tanımı var. Henüz onu görmüyoruz.
Yargıda örgütlenerek hükümeti 'müşkil' duruma sokmak için bir takım şüphe sebeplerinden hareketle soruşturma açmak darbeye teşebbüs olması için bunun elinde başka deliller olması lazım.