‘Survivor 2017'nin şampiyonu Ogeday ada günlerini anlattı
Survivor 2017’nin birincisi Ogeday Girişken'den ilginç açıklamalar...
'Survivor 2017’ birincisi Ogeday Girişken, adada yaşadığı 5 aylık
süreyi anlattı. Adada en çok zorlandığı konunun 'açlık' olduğunu
söyleyen Ogeday "Açlık, açlık, açlık... Çok aç kaldık ya" ifadesini
kullandı.
Hürriyet'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtlayan Ogeday
Girişken'in söyledikleri şöyle:
Yarışmalarda kavga eden kazanır’ algısını yıktınız. Bu bir
strateji miydi?
- Sıfır stratejiydim. Adadaki bitkiler ne kadar doğalsa bende o
kadar doğaldım.
Neden siz kazandınız?
- Kendim gibi olduğum için... Bana “Survivor’da kavga edersen
birinci olacaksın” deseler yine de edemezdim. Bana göre kazanmak
için her şey mubah değildir. Şimdi insanlar beni görünce sarılıyor,
karakterimi sevdiklerini anlatıyor, çocuklarına Ogeday ismini
vereceklerini söylüyor. Bunlarla gurur duyuyorum.
Sizi tanıyoruz ama kim olduğunuzu bilmiyoruz
aslında...
- Çok yürüyen, müzik dinleyen, kürek çeken, bilgisayar oyunu
oynayan biriyim. Yani hayatım; oyun, Kadıköy, kürek üçgeninde
geçiyordu. Ama asosyal olduğumu da düşünme...
Bu bahsettiğiniz sakin hayat mazide kaldı. adaya giderken
Instagram’da 700 takipçiniz vardı, artık sizi 200 bin kişi takip
ediyor. Korkuyor musunuz?
- Rakamlara takılan bir adam olmadım. Ama bu durum beni korkutuyor.
Mesela ben yürümeyi çok seviyorum. Kıbrıs’ta bugün (cuma) ilgiden
sadece 30 metreyi 35 dakikada yürüyebildim. ‘Acaba bir daha sokakta
yürüyemeyecek miyim’ diye korktum. Ama bunu ego olarak algılama.
Fotoğraf çektirmek isteyen kimseyi kırmam.
Ne demek Ogeday? Çok çektiniz mi bu isimden?
- Evet. Annem de çok çekmiş. Ben bebekken yolda beni sevenler
ismimi anlamadıkları için annem; “Mustafa, Ahmet” der geçermiş.
Hâlâ yeni tanıştıklarım adımı tek seferde söyleyemiyor.
Sinirleniyorum. Bu ismi babaannem koymuş. Akıllı, çevik anlamına
geliyor. Araştırdım, diğer bir anlamı da; ‘kralların yanındaki
başmuhafız’ demek. Tarihte de Cengizhan’ın oğlunun ismi... Ben
adımdan çok memnunum.
İnternette Adanalı olduğunuz yazıyor. Hadi biraz bunun
ötesine geçelim...
- Seyhan doğumluyum. Annem ev hanımı, babam tekstil işiyle
uğraşıyor. Bir tane güzeller güzeli ablam var. Anne ve babam
tartışırlardı. Ben ilkokul dördüncü sınıftayken de ablamla ikimizin
ayrılın önerisini dinleyip boşandılar. Biz ablamla annemde
kaldık.
Babanızla görüşmeye devam ettiniz mi?
- Hiç kopmadık.
Maddi durumunuz nasıldı?
- Orta halli bir aileydik. Babam “Ben gençliğimde arkadaşlarımla
dışarı çıkıp yemek yiyemezdim. O eksikliği size yaşatmayacağım”
derdi. O yüzden hep çok çalıştı. Ben de hiç ‘O da benim olsun, bu
da benim olsun’ demedim.
Spora ne zaman başladınız?
- Spor hayatım doktorumuzun bana hiperaktif teşhisi koymasıyla
başladı.
Kaç yaşında?
- İki. Canavar gibi bir çocuktum. Bir de kiloluydum. Düşün altı
aylıkken bile zeytinyağlı pırasa yermişim!
Bravo! Bu kadar boğazına düşkün bir adam olarak doğru
yarışma tercihi yapmışsınız...
- Çok aç kaldım çok... Neyse, iştahlı bir çocuktum. Annem beni ne
zaman yürütece koydu, o zaman hayatı karardı. Çünkü yürüteç evdeki
bütün alanlara daha hızlı ulaşma imkânı tanıdı. Ben de bunu en
güzel şekilde değerlendirdim (gülüyor). Doktor çare olarak beni
yormaları gerektiğini söyledi. Önce yüzmeye başladım. Havuza
atıyorlardı. Kafamı kaldırmadan yüzüyordum. 10 kulaç bir
nefes...
O yetmedi mi?
-Hayır. Futbol, basketbol, hepsini denedim. 16 yaşında kürekle
tanıştım. Fenerbahçe Kürek Takımı’na girmiştim. Yedi yıl da Milli
Takım’daydım. Kısa süre önce sakatlık geçirdim ve kürek sporuyla
ilişkimi bitirdim. Ama sporla ilişkim bitmedi.
Bu hareketliliğe rağmen adada neden
sakindiniz?
- Bence doktorumuz yanlış teşhis koymuş. Beni spora yönlendirmek
yerine aç bıraksaymış durulurmuşum.
- En çok bilgisayar oyunlarını, ailemi, sevgilimi ve ciğer yemeyi
özledim. Sabahtan akşama kadar ciğer yiyebilirim.
- Sağ kolumda bir dövme var. Özel bir anlamı yok. En kısa zamanda
‘Survivor’ın anlamı üzerine bir dövme yaptırmak istiyorum.