SURİYE'DE GAZETECİ ÖLÜMLERİ KİME YARIYOR?
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Suriyeli muhaliflerin gazetecilere yönelik son haftalarda iyice yoğunlaşan saldırılarını durdurması çağrısı yapan bir mektup yayınladı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Suriyeli muhaliflere
gazetecilere yönelik artan saldırıları durdurmaları çağrısı yapan
bir açık mektup yayınladı. Ancak muhaliflerin gazetecilere dönük
saldırı sicili kabarmaya devam ediyor.
Örgütün genel sekreteri Christophe Deloire imzasını taşıyan
mektubun doğrudan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Komutanı olduğu iddia
edilen Riyad el Esad’a ve Suriye Ulusal Konseyi (SUK) Başkanı
Abdülbesit Seyda’ya yazılması dikkat çekti.
Mektupta öne çıkan kaygının muhaliflerin Suriyeli ve yabancı
gazetecilere yönelik saldırılarının, muhalif grupların uluslararası
kamuoyundaki imajına zarar vermesinden duyulan endişe olduğu
anlaşılıyor.
ESAD’I KINIYORUZ AMA BU KADARI DA FAZLA
Zaten Deloire, Riyad el Esad ve Abdülbesit Seyda’ya yönelik
mektubuna Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Esad yönetiminin
gazetecilere yönelik baskısına karşı tavrını hatırlatarak başlıyor.
"Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi örgütümüz Esad ailesinin son
yirmi yıldır Suriye’de haberler ve istihbarat üzerindeki sıkı
denetime dikkat çekiyor" diyen Deloire, "Esad yönetimine bağlı
birliklerin ve milislerin ayaklanmanın Mart 2011’de başlamasından
bu yana gerek mesleki olarak gerekse internet üzerinden gazetecilik
yapan yerli ve yabancılara yönelik saldırılarını şiddetle kınadık"
diye devam ediyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler, daha sonra muhaliflerin gazetecilere
yönelik görmezden gelinemeyecek boyutlara ulaşan saldırılarına
işaret ediyor. Mektupta, "Ancak örgütümüz ne yazık ki son
haftalarda hükümet karşıtı güçlerin bilgi edinme hakkına yönelik
artan sayıda ihlalin gerçekleştiğini kaydetmektedir. Suriye’nin
hükümet yanlısı medyasında çalışanlar artan bir sıklıkla kaçırma ve
öldürme olaylarının hedefi haline gelmektedir" deniliyor.
GÜN ORTASINDA EVİNDEN KAÇIRILIP ÖLDÜRÜLDÜ
Bu saldırılara örnek olarak gösterilen olaylardan bir tanesi El
Nosra adlı grubun 3 Ağustos’ta infaz ettiği Muhammed El Said.
Televizyon spikeri El Said, muhalifler tarafından temmuz ortasında
Şam’daki evinden kaçırıldıktan sonra öldürülmüştü.
Bir diğer örnek ise Suriye devlet televizyonu kameramanı Telal
Canbakeli’nin 5 Ağustos’ta ÖSO’ya bağlı Harun el Reşid Tugayı
tarafından kaçırılması.
Mektupta atıf yapılan bir başka vaka ise El İhbariye televizyonuna
bağlı bir ekibin 10 Ağustos’ta ÖSO tarafından kaçırılması. Deloire,
muhaliflere yazdığı mektupta, El İhbariye ekibinden bir kişinin
öldürüldüğünü, ekibin diğer üyelerinin ise kamera karşısında
"itirafta bulunmaya" zorlandıklarını ifade ediyor.
Yine ÖSO tarafından son haftalarda öldürülen bir diğer muhabir
olan, Suriye’nin resmi haber ajansından Ali Abbas da mektupta
hatırlatılan saldırılar arasında. Abbas, 11 Ağustos’ta Şam’daki
evinde öldürülmüştü.
Deloire, bazı yabancı gazetecilere yönelik saldırıların da
olduğunu, bazı gazetecilerin ise muhalif gruplar tarafından ölümle
tehdit edildiğini yazdı. Sınır Tanımayan Gazeteciler mektubunda,
"Bu tür uygulamalar ne yazık ki Esad rejiminin muhalif gazetecilere
karşı uygulamalarına benziyor" dedi.
Christophe Deloire, muhaliflerin "çeşitliliğinin" farkında olduğunu
belirtirken, ÖSO ve SUK’a "imaj" uyarısında da bulundu. Deloire,
"Bu tür davranışlar yalnızca insan haklarının ve uluslararası
sorumluluklarınızın ihlali değildir; aynı zamanda Suriye
muhalefetinin kamuoyu ve uluslararası destekçilerinin gözünde
imajına da zarar verebileceği için amacınıza da uygun değildir"
diyerek "kaygısını" dile getirdi.
GAZETECİLERE SALDIRILAR YENİ Mİ BAŞLADI?
Suriyeli muhaliflerin gazetecileri hedef alan saldırıları son
haftalarda yoğunlaşsa da, bu saldırılar ilk değil. Silahlı çeteler
geçtiğimiz aylarda da çeşitli televizyon kanallarına yönelik
bombalı eylemler düzenlediler. Bu saldırılardan bir tanesi yine El
İhbariye televizyonuna karşı gerçekleştirildi. Haziran ayında
kanalın merkezi bombalandı, 3 gazeteci yaşamını yitirdi. Suriye
Enformasyon Bakanı Ümran el Zubi saldırıyla ilgili açıklamasında
gazetecilerin, kanalın teknik ve idari personeliyle birlikte infaz
edildiğini, ardından kanalın yağmalanıp bombalandığını ifade
etmişti.
Yabancı gazeteciler de zaman zaman muhaliflerin saldırılarına hedef
oldular. Muhalifler tarafından öldürülen ilk Batılı gazeteci France
2 Televizyonu’ndan Gilles Jacquier olmuştu. Jacquier Ocak ayında
muhaliflerin saldırısında öldürülmüş, dönemin Fransa Dışişleri
Bakanı Alain Juppe, olayla ilgili Esad yönetimini suçlamıştı.
ABD’nin BM Büyükelçisi Catherine Ashton ise olayla ilgili
"Ülkelerindeki gazetecilerin güvenliğini sağlamak Suriyeli
yetkililerin sorumluluğu" diye konuşmuştu.
Olaydan bir hafta Le Figaro gazetesi, Jacquer’in muhalifler
tarafından öldürüldüğünü açığa çıkartmıştı. Le Figaro’da bu haberi
yapan Georges Malbrunot, haberin kaynağının Fransız istihbaratından
olduğunu ifade etmiş, Fransız Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanı bu
iddiaları yalanlamıştı.
MUHALİFLER SADECE ÖLDÜRMÜYOR
Muhalif gruplar gazetecilere yönelik saldırıları sadece kaçırma ve
öldürme eylemlerinden ibaret değil. Bazı örneklerde muhaliflerin
gazetecilerin hayatını tehlikeye atacak şekilde bilerek yanlış
yönlendirdikleri de açığa çıktı. Özellikle yabancı gazetecilerin
ateş altında kalıp, hayatını kaybetmesini amaçlayan bu tür
eylemlerden bir tanesi İngiliz Channel 4 muhabiri Alex Thomson’a
yönelik gerçekleştirilmişti.
Humus’taki gelişmeleri takip eden Alex Thomson, temmuz ayında
muhaliflerin kendisini kasıtlı olarak ateş hattına
yönlendirdiklerini ifade etmişti. Thomson, The Telegraph’taki
yazısında "İsyancıların beni kasıtlı olarak Suriye Ordusu
tarafından vurulacağım bir yere yolladıklarına eminim. Ölü
gazeteciler Şam için kötü" diye yazmıştı.
GAZETECİLERİ KAÇIRANLAR LONDRALI CİHATÇILAR
Geçtiğimiz haftalarda gazetecilere yönelik saldırıların bir başka
ilginç örneği ise Suriye ile Türkiye arasındaki sınır bölgesinde
yaşandı.
19 Temmuz’da Türkiye sınırından Suriye’ye geçen İngiliz fotomuhabir
John Cantile ve Hollandalı meslektaşı Jeroen Oerlemans,
muhaliflerin daha önce olduğu gibi bu defa da kendilerini çok iyi
karşılayacağını sanıyorlardı. Ancak bu kez karşılaştıkları grup
farklıydı. Gazeteciler, silahlı grup tarafından alıkonularak ölümle
tehdit edildi. Olayı ilginç kılan ise grubun içerisinde çok sayıda
İngiliz vatandaşının bulunmasıydı. Cantile, bir hafta sonra
kurtulmayı başardıktan sonra olayla ilgili yaptığı açıklamada "Bir
İngiliz gazeteciye Kalaşnikoflarını doğrultmuşlardı; İskoçya’nın
dağlık bölgelerini hatırlatan kayalık bir coğrafyada Londralı
Londralıya karşıydı" diye konuşmuştu.
(soL)