Suriye yeniden şekillenirken! Olaylar bir “göç dalgası”nı tetikler mi?
Medyaradar analisti Atilla Akar, altüst olan Suriye’den bize yönelik yeni ve farklı bir göç dalgası olma ihtimalini analiz etti…
Efendim; dünyada ve bölgemizde şaşırtıcı değişimler oluyor. Daha 15 - 20 gün önce aklımıza gelmeyen şeyler baş döndürücü bir hızla gündeme gelebiliyor. Bu seferde öyle oldu anlaşılan. Birdenbire harekete geçen muhalif güçler fazla bir direnişle karşılaşmadan önce şehirleri ele geçirdi ardından da 60 yıllık Esad rejimine son verdi. Beşar Esad apar topar hamisi Rusya’ya sığınmak zorunda kaldı. Şimdi ise nasıl bir düzenin şekilleneceği konuşuluyor. (“Suriye uzmanı” değilim. Fazla iddialı konuşamam. Sadece izlenimlerimi ve sezgilerimi aktarabilirim.) Bakalım ne olacak?..
Aslında “Şaşırtıcı” Değil!..
Siz “Şaşırtıcı” dediğime bakmayın. 2000’lerin başlarından beri estirilen “BOP rüzgârı” ve peşi sıra oluşturulan “Arap baharı” Suriye’ye biraz geç ulaştı o kadar. Bu rötarı yapmasının sebebi de Suriye’deki Rusya faktörü idi. Demek ki Rusya’ tamponuyla bile buraya kadarmış. Mevcut rejimin sürmesinin daha fazla imkânsız olacağı kanaatine varmışlar demek ki. O yüzden “Gemi batıyor, herkes filikalara” talimatı verilmiş!
Hiç şüphesiz sürecin bir “Kendiliğinden” birde “Nicel birikim nitel sıçrama” boyutu var. (“Dış güçler” in kaşımaları zaten malum!) Lakin ben bu tarz ani oluşumların birdenbire gündeme gelebileceğine inananlardan değilim. (Öncesinde muhakkak gizli bir diplomasi işlemiş olmalı.) Olaylar bir mutabakat çerçevesinde gerçekleşmişe benziyor. Değişimin içinde Rusya, İran, Türkiye ve hatta ABD olmalı.
Bir noktada anlaşmış olmalılar. Esad’ın devrilmesi sonrası oluşacak yapının ana hatları üzerine yol taslağı bile çizilmişe benziyor. Her şeyin bu kadar kısa sürede olması, Esad ordusunun herhangi bir direniş göstermemesi, ele geçenlerin ise silahsızlandırıldıktan sonra salıverilmeleri ve Esad’ın başına bir şey gelmeden Rusya’ya sığınmasına göz yumulması, çabucak bir geçici hükümet kurulması, vb bunu gösteriyor. Direnç buraya kadarmış!..
Karmaşa Bir Süre Sürebilir!..
Ancak bu tarz her altüst oluşun doğasında ve Suriye gibi “Çok parçalı” bir coğrafyada olduğu gibi biraz sancılı geçebilir. 2011’deki emperyalist karıştırmanın Angelina Jolie’li operasyonundan beri hemen hiç durulmadı. Söz konusu boşta kalan alanlar her türden terör örgütünün cirit attığı yerlere dönüştü. Muhakkak ki bu karmaşada yeniden otorite tesis etmek hayli güç. Fakat bu durumu planlayan güçler onu da hesaplamış olmalılar. Ancak belirsizlik halen sürüyor.
Karmaşanın sürmesi ve alacağı boyut Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Bu sadece güvenliği açısından değil, Türkiye’deki Suriyelilerin durumu ve yeni göç dalgalarının olup olmaması ile de ilgili. Suriye’nin yeniden istikrarsızlaşması doğrudan bize yansıyacağa benziyor. Bir kez girdik bu kulvara çıkamıyoruz!..
Asıl Tehlikeye Dikkat!..
Emperyalizmin eskiden beri toplumları yönetmede en önemli silahı “Böl ve yönet” tir. Herkes bunu az çok söyler. Ama gerçekte ne anlama geldiğini anlayan pek yok gibidir sanki. Emperyalizm toplumları küçük parçalara ayırarak, mikro milliyetçilikleri, etnikçiliği, kabileciliği, mezhepçiliği, vb teşvik ederek birbiriyle çatıştırarak küçük lokmalar halinde yutmaya çalışır. Maalesef çoğu kişi de bu tuzağa adeta dörtnala koşar. Suriye’de ve bölgede 2011’den beri yaşananlar bir anlamda bunun özeti zaten. Bu yöndeki yeni provokasyonlar ve kızıştırmalara dikkat!..
Belki bunu söylemek için henüz erken gözükebilir. Lakin şimdiden hesaba katmakta yarar var gibi. Kargaşa dönemlerinde belli roller değişir ve kendini güvende hissetmeyen yahut kendilerinden hesap sorulacağı ya da sırf etnik – mezhepsel – siyasal kimliğinden dolayı tehdit altında hisseden kişi ve gruplar oluşur. Bu normaldir. Bunun paniğe dönüşüp dönüşmemesi olayların alacağı biçime bağlıdır.
Bu Kez Roller Değişebilir!..
Düne kadar ki göçlerde daha ziyade ağırlıkla “Sünni Araplar” önde görünürken bu kez “Nusayri Araplar” (Arap Aleviliği) ön plana çıkabilir. (Nusayrilik “Türk Aleviliği” nden bazı açılardan farklar gösterir.) Bu tamamıyla yeni egemen grupların onlara alacağı tavra bağlıdır. Dolayısıyla şayet böyle bir durumla karşılaşırlarsa Suriye-Arap Alevileri haklı olarak tedirgin olabilirler. (Bir miktar Dürzi ve Hristiyanlarda belki) Hatta –ne derece doğru bilmiyorum- daha şimdiden kimi iddia, haber ve söylentiler çıkmışa benziyor. Bu ise yeni ve tersine bir göç dalgasını tetikleyebilir. Sanki bir “Mezhep değiş tokuşu” yaşanabilir. (Yahut dün “Esad karşıtları” gelirken bugün “Esad yanlıları” olabilir) Sünniler giderken Aleviler gelebilir. Tabii bu sadece bir senaryodur. Dikkatli ve hassas olmak lâzım…
Ortaya garip manzaralar çıkabilir. Sünni Araplar geri dönerlerken (Ki, bunun çok büyük miktarlara ulaşacağını sanmıyorum. Ulaşsa bile artık bir ayakları burada olacaklardır. Zaten bir kısmı vatandaşlık aldı, işler kurdular) Nusayri – Alevi Araplar sığınmak zorunda kalabilirler. Muhakkak ki öyle hayati bir durum oluşursa mezhebine bakılmaksızın kapılar kontrollü bir şekilde açılmalıdır. Alevi – Sünni demeden canı tehdit altında her kişi ve kesim koruma altına alınmalıdır. Bu anlamda göç bitmemiş yeni bir kimlik ve boyut kazanmış olur. Tabii geçmişten ders alınması kaydıyla…
Umarım bu gibi acı durumlara fırsat verilmez. Bu sadece bir varsayım olarak kalır ve bende yanılırım. Ve gene umarım kimse bu süreçte inancından, mezhebinden, kökeninden dolayı baskı ve eziyet görmez. (Ve gene umarım Türkiye’de sağ veya sol tercih ve tanımlarını buna göre çifte standart olarak yapmaz!) Elbette bütün bunlar bundan sonra Suriye’de yaşanacaklara bağlıdır. Suriye’de tekrar belli gruplar ve kesimler arasında iktidar amaçlı yeni bir “İç savaş” ya da benzeri çatışma süreci yaşanmazsa her şey daha kolay hallolabilir gibi geliyor. Fakat unutmayalım; daha işin başındayız!..
Tabii emperyalizm bu işlere gene burnunu sokmazsa. Ki, tabiatına aykırı görünüyor!..
11.12. 2024