SUNA VİDİNLİ'DEN AHMET HAKAN'A ZEHİR ZEMBEREK YANIT!
"3 gündür sosyal medyada linç kampanyasının hedefi olduğum için bazı gerçekleri açıklama ihtiyacı hissettim"
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 28 Şubat döneminin
sembol isimlerinden Merve Kavakçı’dan özür dileyen
Suna Vidinli’yi "28 Şubat defterinin
açılması iyi oluyor" başlıklı yazısında sert bir dille
eleştirmiş ve "biraz geç kalmadın mı?" diye yazmıştı.
Suna Vidinli ise Ahmet Hakan’a zehir zemberek bir yanıt
verdi: "3 gündür sosyal medyada linç kampanyasının
hedefi olduğum için bazı gerçekleri açıklama ihtiyacı
hissettim.
Öncelikle bugünkü köşesinden bana ’bir fikri bırakıp başka
fikri savunma’ üzerine ahkâm kesen çaresiz, talihsiz
Ahmet Hakan’a sadece aynaya bakmasını öneririm.
Ona daha önce açıp kazanmış olduğum hakaret davasının kendince
intikamını almaya çalıştığı aşikar.
Merve Kavakçı olayını benim üzerimden gündemde tutma stratejisi 28
Şubat’ın hukuki, sosyal ve organize boyutunu sulandırmak ve hedef
saptırmaktır. Ahmet Hakan ve Nagehan
Alçı 28 Şubat’la yüzleşmede bir rol oynayacaklarsa ise an
itibariyle patronları olan 28 Şubat manşetlerinin 1 numaralı
sorumlu ismi Aydın Doğan’dan başlasınlar.
Merve Kavakçı ile aramdaki mesele; 12 sene önce Harvard
Üniversitesi’nde konuşmaya yapmaya geldiği zaman onu
"Amerikan vatandaşlığı örtüsü altında Türkiye’de siyaseti
polarize etmekle" eleştirmemdi.
Aslında Merve Kavakçı’yla daha önce yüzleşmem gerekirdi ama 2007
senesinde Vakit gazetesine tam sayfa bir açıklama yaparak benim
"başörtüsü ve başörtülülere ağır hakaretler savurduğum,
gözlerimden öfke ağzımdan kin kustuğum, ağıza alınmayacak
hakaretler söylediğim" ifadelerini kullanması karşısında
şoke olmuş ve bunların iftira olduğunu ısrarla belirtmiştim. O
dönemde yüzleşmemizin mümkün olmadığını da anlamıştım.
Ancak geçen hafta Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na verdiği
demeçte bu ifadesini bir nebze de olsa değiştirdi ve ona
"hakaret ettiğimi ve soru sormaya değmezsin"
dediğimi söyledi.
Söz isteyip Türkiye’de siyaseti neden gergilneştirdiğini sormam
başörtüsüne hakaret değil o dönemdeki birçok Refahlı
milletvekilinin de sorguladığı bir durumdu. Refahlı vekillerin
hiçbiri başörtüsü düşmanı ilan edilip hakaretler savurmakla itham
edilmedi. Türkiye’de akıl tutulması yaşanan bir dönemdi ve binlerce
başörtülü kız mağdur iken birçok kişi siyasetin daha da
gerginleşmesinden kaygılıydılar.
Siyasete girmeye tövbeliyim. O yüzden Meclis tutanakları
veya siyasi dengeler benim için bir şey ifade etmiyor. Ama ahiret
tutanakları var.
Kendisine veya başörtüsüne hakaretler savurmadığım arşivlerle
tespit edilmiş durumda. O gün yaptığım tek şey tek hata eleştirimi
ifade ettikten sonra "soru sormama değmezsin"
dememdi ve bu cümle için Merve Kavakçı’nın kul hakkı var.
Bu yüzden kendisinden özür diledim ve haddini aşan bir cümle
olduğunu soyledim. 2007’de de yüzleşmek isterdim ama sanırım
yaşadıklarının etkisiyle o olayı o dönemde farklı şekilde
anımsamıştı.
Kavakçı’yı Meclis’te yumruklayan vekillerin, çocuklarını
taciz edenlerin, Nuh Mete Yüksel’lerin ve gazetelerinden nefret
manşetleri atan medya patronlarının bir yana bırakılıp 28 Şubat’ın
benim özrüm üzerinden tartışılmasını kamuoyunun takdirine
bırakıyorum. Beni bilen bilir.
İnancım konusunda tek takdir Allah’ındır. "