STRATFOR BELGELERİ DEDİKODU İSE SABAH BU NİYE BU KURULUŞUN ORTAĞI?
Taraf yazarı Tuncer Köseoğlu, hayali bir yazışmayı örnek vererek Stratfor belgelerini yayınlayan Taraf'ı eleştiren Sabah yazarı Emre Aköz'e seslendi...
Biz bu filmi...
Hayat bu kadar mı tekrardan ibaret olur. Türkiye’de yaşıyorsanız oluyor işte. Yine eğlenceli ve heyecanlı zamanlardan geçiyoruz. Ki beni tanıyanlar bilir hayatı eğlenerek yaşarım ben. Kuruluşundan beri Taraf gazetesinde çalıştığım için maruz kalmadığım itham, bağlantılandırılmadığım yer kalmadı. Önceleri bu ithamlara cevap veriyordum, hatta sinirlendiğim de oluyordu. Bu sinir sırasında kırdığım insanlar da. Sonra eğlenceli bir şey keşfettim. Ne denirse densin “he” deyip geçiyorum. Çok eğlenceli oluyor çok...
Taraf’ın yaptığı birçok önemli haber sonrasında karşı saldırılar da artıyor doğal olarak. Alıştık biz bunlara. Önce hafifleştirme çabaları, olmadı birtakım gizli servislerle ilişkilendirme. Bu süreç içinde ilişkilendirilmediğimiz dünya üzerindeki gizli servis örgütü kalmadı, hangisinden olacağımızı bir tek biz bilemedik nedense. Yapılan habere göre değişse de saldıranlar, aynı ezberden çıkmış gibi oluyor. Mesela daha fazla Türk-Kürt gençleri ölmesin diye karakol baskınlarını yazdığımızda ortadaki gerçeği örtmek için bizi vatan hainliği dâhil her insanın aklına gelebilecek- gelemeyecek her şeyle yaftalamışlardı. Oysa gerçek ortada kabak gibi duruyordu. Bizim de yaptığımız işte herkesin gördüğü ama nedense dillendirmediği gerçeği her yönüyle ortaya koymaktan ibaretti. Zaman bizi haklı çıkarsa da pek mutlu olmadık aslında. Taraf gibi bir gazete önceleri çıkmış olsaydı gençler bu kadar kolay ölmezdi en azından. “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı yazdığımızda, bazı gazetelerin ünlü kalemleri “ıslak imza üreten makine” bile icat ettiler. Aynı kalemler, şimdilerde Taraf’a destek veriyor nedense. Kerem Altan geçmişin bu kalemlerini yazdı dünkü köşesinde, oysa örnekler o kadar çok ki...
Şimdilerde ise Stratfor yayınları nedeniyle bir hafifleştirme, karalama kampanyaları başladı. Bu kez kalemler değişse de hedef yine aynı, gerçeğin üstünü olabildiğince örtmek. Büyük bir gazetenin ünlü köşecisi altın gününe giden Rukiye teyzenin bile dedikodu olarak anlatmayacağı hayalî bir yazışma yazarak “İşte Strafor budur” demeye getirmişti. Taraf’ta yazılanlar bu arkadaşın yazdığı gibi uçuk kaçık değildi tabii. Türkiye’nin yakın tarihiyle bire bir örtüşüyordu Stratfor analizleri. Yine de bu köşecinin yazdıklarını doğru kabul edip, sorumuzu soralım. Madem bu Stratfor belgeleri akıl almaz dedikodulardan oluşuyor. Köşe yazdığın gazete niye bu kuruluşun ortağı? Var mı buna verebileceğin cevabın. Yoksa Türkiye’de gazeteciler soru sormaz gibi altın kuralın ardına sığınarak gerçeği örtme derdinde misin? Bir köşeci de gazeteci de kafayı Taraf’la bozmuş. Ayağına taş takılıp düşse bizden bilecek. Geçmişte yazdığı bir yazıda “Başbakan yumruğu masaya vur” demişti. Şimdilerde “Bumerang” benzetmesi yaparak “bak ben haklı çıktım” demeye getiriyor. Hatta o kadar ileri gidiyor ki bu arkadaş NTV’deki işinden olmasını bile bizden biliyor. Bu yazı üzerine yazı işlerinde bir arkadaşımızın yaptığı espriyi söylemeden edemeyeceğim. “Taraf helikoptere ateş etmiş, bu arkadaşı vurmuşuz...”
Aslında herkesin işine geldiği gibi akla ziyan komplo teorileri ürettiği Taraf gazetesi dünyanın en şeffaf gazetelerinden birisi. Gazetenin ortasında kurulu olan haber masası toplantısında günlük haberler konuşulur, tartışılır. Bu toplantıları gazetede herkes izleyebilir, gerekirse öneride bulunabilir. Öneride bulunanın gazetedeki görevi ya da konumu önemli değildir. Herkesin fikrine saygı gösterilir. Masada konuşulan haberler daha sonra yazı işlerinde yeniden değerlendirilir ve hangisinin büyütülüp büyütülmeyeceği kararına varılır. Taraf gazetesinde bir haber için bunu yayımlarsak şu zarar görür bu fayda görür gibi bir tartışmaya şimdiye kadar hiç tanık olmadım. Sadece gelen haber ve onun arz ettiği önem değerlendirilir. Normal bir gazetede olması gereken de budur. Ahmet Abi’ye bir önerim olacak. Şimdi bu teorileri değişik zamanda üreten köşe yazarlarını gazeteye davet edip, bu gazetenin nasıl çıktığını gözlemlemelerini sağlamak. Korkum odur ki komplo teorileri üretmekten bazı köşe yazarları akıl sağlığını kaybedip gidecek. Türk basını böyle bir kaybı kaldıramaz.
Son olarak çok sevdiğim bir fıkra ile bitirmek isterim yazıyı:
“Yaşlı adamın biri cinsel gücünün düştüğünden yakınarak doktora gider. Doktor, adamı muayene ettikten sonra, ‘Beyefendi görünürde hiçbir fiziksel probleminiz yok. Haftada kaç kez cinsel ilişkiye giriyorsunuz’ diye sorar. Adamın utana sıkıla ‘Haftada genelde iki kez ilişkiye giriyorum’ demesi üzerine şaşıran doktor, ‘Bu, sizin yaşınızdaki birisi için çok iyi, niye şikâyet ediyorsunuz anlamadım’ der. Adam: ‘İyi de arkadaşlarım hafta da yedi sekiz kez yaptıklarını söylüyor.’ Doktordan cevap: ‘Siz de söyleyin tıbben bir mahsuru yok.’”...
Bu arkadaşlar da istedikleri komployu üretebilirler, bence de bir mahsuru yok.. Ama dikkat etmek lazım fazla cin fikirli olmak akıl sağlığını bozar. Buna da ben bir şey yapamam. Ki, her şeyden önce doktor değilim...
Tuncer Köseoğlu/Taraf