24 Ara 2013 12:27
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:50
Stratejik marka yönetimi nasıl olur?
Uğur Batı’nın, marka yönetiminin tüm prensiplerini anlattığı “STRATEJİK MARKA YÖNETİMİ” adlı kitabı çıktı.
Kariyerinde reklam yazarlığı, yaratıcı yönetmenlik, marka
uzmanlığı, marka danışmanlığı, kurumsal iletişim yöneticiliği ve
öğretim üyeliği gibi reklamcılığın neredeyse tüm taraflarında
bulunmuş olan Uğur Batı’nın, marka yönetiminin tüm prensiplerini
anlattığı “STRATEJİK MARKA YÖNETİMİ” adlı kitabı, The Brand Age
Yayınları’ndan piyasaya çıktı.
Kitabında marka yönetimleri yanında reklam yazarlarına, reklam
yaratıcılarına, sosyal medya yöneticilerine, dijital pazarlama
uzmanlarına ve diğer tüm pazarlama profesyonellerinin yanı sıra
iletişim öğrencilerine de seslenen Uğur Batı, deneyimsel pazarlama,
duyusal markalama, dijital marka yönetimi, sosyal medya yönetimi,
topluluk yönetimi, bulaşıcı markalama, yeni nesil reklamcılık, ikon
markalar örnekleriyle ideal markalaşmanın yollarını bütünleşik
pazarlama iletişimi prensibi içinde gösteriyor.
Uğur Batı, 83 bölümden oluşan kitabın her bir bölümünde marka
yönetimlerinin ideal markalaşmayı nasıl başarabilecekleri konusunda
öneriler sunuyor.
Yerel örneklerle yeni nesil marka paradigmaları ve pazarlama
iletişimi yazınına ilişkin en kapsamlı ve çarpıcı kitaplardan biri
olan kitabın alt başlığı:
Vazgeçme Çağında “Yüksek Sadakat Markaları” Yaratmak.
Uğur Batı, yeni kitabına ilişkin şu görüşleri dile
getiriyor:
“Herkesin herkesten ve herkesin her şeyden kolayca vazgeçtiği
bir çağdan bahsediyoruz. Sadakatin zihnen tasarlanmış bir
‘vazgeçme’ fikri olduğunun kabul edildiği bir çağ bu. Yine
kendisinin somut göstergelerinin soyut bir bağlılık biçimi olarak
görüldüğü, bazen fiziksel olarak olmasa bile zihinsel olarak
herkesin ve her şeyin ‘harcanabilir’ olduğu zamanlar bunlar.
Sadakat keşke ‘inkâra dönüşmenin eşiğinde aşkın ikrarı’ olsaydı ama
sadece kişilerden vazgeçmiyoruz ki! Nesnelerden
vazgeçiyoruz.
Prensiplerden vazgeçiyoruz. Sözlerden... Kurallardan...
Kırmızı çizgilerden... İdeolojilerden... Doğadan... Yaşamdan...
Hayallerden vazgeçiyoruz. Tabi durum böyle olunca tercih ettiğimiz
markalardan da kolayca vazgeçiyoruz.
Peki, kaçınılmaz olarak sadakat peşinde koşan ‘masum’ marka
yöneticisi bugün ne yapabilir ki?
Malumunuz, eski kuşak büyük markalar, imaj reklamlarıyla
kurulmuştu. Bugün ise bu yetmiyor. Yeni nesil pazarlama dinamikleri
kendilerine yeni kurallar koyuyor. Marka mesajlarında etkileşim
esas olan, öyle ki bir markanın sosyal medyayı yönetmesi bile tek
başına yetmiyor. Ortalama bir tüketicinin markalardan beklentisi
onların ‘daha insani’ olmaları. Samimi olmaları, hata yaptıklarında
kabul etmeleri ve her daim yakın olmaları. İşte bu kitap da
vazgeçmenin vazgeçilmez olduğu bu çağda, marka yönetiminin tüm
prensiplerini anlatıyor.”