Star’ın Fransa fotoğrafı “Hata” mı, yoksa “Bilinçli Çarpıtma” mı?..
Medyaradar medya analisti Atilla Akar, dünkü Star Gazetesi’ndeki Fransız polisinin tatbikat fotoğraflarının “gerçek gibi” konulması olayını yorumladı…
Efendim; dünkü Star Gazetesi’nin manşetinde bir fotoğraf vardı. “Üç
maymun” figürüyle verilen manşette “Neredesin Amanpour?” yazıyordu.
Alttaki büyük resimde ise Fransız polisinin göstericilere
uygulandığı şiddet sözüm ona belgeleniyordu. İlk bakışta öyle gibi
de gözüküyordu zaten.
Dahası altta “Gezide her türlü yalan ve kara propagandayı dünya
gündemine taşıyan CNN ve BBC Fransa’ya sessiz. Gezi çarpıtmalarında
başrol oynayan Christiane Amanpour da ortalıkta yok.”
denilmekteydi.
BAKAN GÖZLE GÖREN GÖZ FARKI!
Olabilir!.. Herkes herhangi bir konuda farklı düşünmekte, kendi
tutumunu saptamakta özgürdür. Konu Gezi olayı olsun olmasın,
batının iki yüzlüğüne de tepki verebilirsiniz, polis şiddetini
görmezden gelmesine de, insan hakları konusundaki çifte
standartlarına kızabilirsiniz. Batı devletlerinin ve medyasının
tarihi bu konudaki çelişkilerle doludur. Ayrıca polis her yerde
polistir. Hiçbir ülkede çiçek dağıtmak için bulunmaz. Kamu düzenini
ama şiddetli ama şiddetsiz yeniden tesis etmek için vardır. Siz
anlaşılan “Batı demokrasileri”ni gözünüzde fazla büyütmüşsünüz!
Neyse; bu ayrı bir tartışma konusu. Buradaki asıl sorun bu değil.
Asıl sorun ne öyleyse? Çok basit! Burada durumu” ifşa edeceğim” ya
da “kıyaslayacağım” diyerek düpedüz içeriği farklı bir fotoğrafın
sanki gerçekmiş gibi yansıtılması, pazarlaması ve onun üzerine bir
“haber” inşa edilmesi olayı vardır. Gerçekte Euro 2016 için polisin
yaptığı bir tatbikatın Reuters Ajansı kaynaklı fotoğrafı sanki
gerçekmiş gibi yansıtılmış. Sonuç: kaçınılmaz çuvallama!
Bunu ilk fark edende BirGün Gazetesi’nden Ümit Alan olmuş. (Bakan
gözle gören göz arasındaki fark!) Alan, haklı olarak “Eğer polisler
ekstra bir şefkat göstermek için önceden yere mat sermedilerse,
bugünkü Star’ın manşet fotoları anti-terör tatbikatlarından.”
saptamasını yapmış ve durumu açığa çıkarmış. Kutlarım!
“HATA” MI “BiLİNÇLİ ÇARPITMA” MI?
Ancak öyle anlaşılıyor ki polisler yere değil mat (Hasır, paspas,
keçe, vb) sermek, yere halı, kilim, şezlong serseler birilerinin
görmeye ya niyeti ya da kapasitesi yokmuş. (Bildiğiniz üzere
ajanslardan gelen fotolarda muhakkak nerede, hangi koşullarda
çekildiğini belirten açıklamalar olur.) Bu fotoğrafın bir tatbikat
mizanseni olduğunu anlamak için fazla “zekâ”ya da gerek yok. Sadece
dikkatli bir göz yeter. En iyi niyetli düşünüşle bile yapılmayacak
türden bir “hata” yani. Fakat amaca tam oturmuş!
Şüphesiz gazetecilikte “hatalar”, gözden kaçan ayrıntılar, dikkate
alınmayan noktalar olabilir. Ancak kıyıdaki köşedeki, gazetenin
sıradan bir noktasındaki, sayfa ya da boşluk doldurmak için konulan
(Olsa da olur olmasa da olur türünden) bir küçücük resim ya da
haberden söz etmiyoruz. Birinci sayfada manşetlik bir haberden ve
onun altına nal gibi iliştirilmiş, kocaman bir resimden söz
ediyoruz. Birinci sayfalara kaç göz bakar biliyor musunuz? Sayfanın
editörü dışında, neredeyse bütün yazı işleri, haber merkezi hatta
sayfaya haberi giren meraklı muhabirler ve tabii yayın yönetmeni ve
diğer sorumlular. Böylesi bir haberin resmindeki tuhaflığı birinin
bile fark etmemesi ilginç. Nasıl atlanmış ki hayret. Gene de “insan
unsuru, olabilir” mi diyelim bari?
Fakat ya öyle değilse? Ya birileri kendince “Uyanıklık” yapmaya
kalktıysa? “Nasıl olsa fark edilmez” dediyse? Ya da herkesi anlamaz
yerine koyup ”Nasıl olsa ne koysak yerler” denildiyse? Yahut “Nasıl
olsa konu Fransa ve Fransız polisi. Ne fark eder ki?” diye
bakıldıysa. Ya birilerinin çok sevdiği tabirle bu da bir “algı
operasyonu” ise? Olamaz mı? Siz artık bu medya ortamında kime
güveneceğinizden nasıl bu kadar emin siniz? En azından bir
“acaba”yı hak eden “şüpheli” bir durum. Hemen kızmayın: sadece
soruyorum…
MESLEKİ KRİTERLER KEYFİ YORUMLANAMAZ!
O zaman kimse kusura bakmasın ama buna basit bir “yanlış” yahut
“beceriksizlik” değil, bir tür “psikolojik savaş” derler. Ortada
“Hata”yı aşan bir “tercih” ihtimali güçlenir. Öznel niyet ve
inisiyatif ne olursa olsun gerçekleri kendi inandığınız veya görmek
istediğiniz şekilde yansıtmak, çarpıtmak, eğip bükmek kulvarına
girer. Kim, ne adına yaparsa yapsın gazetecilikte yeri yoktur.
Şayet öyleyse elbette..
Daha da vahimi işte böylesi ortaya çıktığında maalesef şapa
oturursunuz. Gazetecilere ve gazetelere güveni zedelersiniz. (Hangi
güven? Güven mi kaldı?) Kendi ayağınıza ve mesleğinize kurşun
sıkarsınız. Bu işlerin “Bizimkileri”, “Sizinkileri” ya da
“mazereti” yoktur. Mesleki kriterlerdeki hassasiyet “keyfinize
kalmış” bir mesele değildir!
“Fransa’daki polis şiddeti”ni ya da “uluslararası ajansların “kara
propaganda”sını (Deyim kendilerine aittir) deşifre edeyim derken
siz o konuma düşersiniz. Hangi ihtimal daha geçerli bilmiyorum.
Ancak hangisi olursa olsun sonuç değişmiyor. Umarım Star Gazetesi
bu konuda bir açıklama yapar da biz de durumu anlamış oluruz.
Kıssadan hissesi ise şudur: gazetecilik yaparken -sonuçları bizim
aleyhimize bile olsa- gerçekten sadece gerçekten hiç şaşmamak
ve yana olmak lâzım gelir. Yoksa –herkes için- daha garip
manzaraların ortaya çıkması adeta kaçınılmazdır!..
02.06.2016.
[email protected]