22 Haz 2008 14:12 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:08

"STARIM AMA ZÜĞÜRT STAR!..SIRTIMDA KOSTÜM TAŞIMAKTAN KAMBUR OLDUM"!..POPSTAR MEHTAP BUGÜNLERE NASIL GELDİ?..

"Kulakların duymasın, her gece Ankara´nın en bet pavyonlarında kurtlar sofrasına çık, ailen dahil 80 kişi senin eline baksın ve yılma, bırakma, vazgeçme... Mehtap´ın gücü karşında şapka çıkarıyorum."

MİRAÇ ZEYNEP Ö.-MİLLİYET


Otuz yaşında iki kadın... Bursa Çelik Palas otelinin lobisinde oturuyorlar. Birinin en büyük tasası "Acaba yazıyı erken bitirip festivalde konsere yetişebilir miyim?"; diğeri 15 yıldır benim diyen insanın kapısının önünden geçmeye cesaret edemeyeceği Ankara pavyonlarında aslanın ağzından ekmeğini kapıyor. Biri ben, diğeri de Star'da yayımlanan "Best of Popstar Alaturka" yarışmasında birinci olan Mehtap Yılmaz. Hayat (ya da gazetecilik) böyle bir şey işte, ikimizi bir masa etrafında buluşturdu.
Onun hikayesini gerçekten merak ediyordum çünkü ona arada sırada olsa da "Popstar Alaturka"da rastladığımda çakılıp kalıyordum ekranın başına. Kendini seyrettiriyor Mehtap. Ne yapıyor ediyor, başarıyor bunu.
Söyleşi için telefon ettiğimde "Ben Bursa'dayım" dedi, ünlü Köşküm Gazinosu'nda sahneye çıkıyor. "Geliriz" dedim ve randevulaştık. Ama ne fayda! Mehtap kararlaştırdığımız saatten tam üç saat sonra geldi randevuya. Bir gece önce İzmir'de programı varmış, sabah da yola çıkamamışlar belli ki.
Yanında üç arkadaşıyla geziyor. Yalnızlık fobisi varmış zaten, asla yalnız dolaşmazmış. Dördü kapıdan girdiklerinde Ercan'da (Arslan) da, bende de ne sabır kalmıştı ne de takat.
Ama teybi açıp sohbete başladığımızda Mehtap'ın hikayesi o kadar etkiledi ki bizi, her şeyi unuttuk. "Vay be" diyebildim sadece, "vay be".
Kulakların duymasın, her gece Ankara'nın en bet pavyonlarında kurtlar sofrasına çık, ailen dahil 80 kişi senin eline baksın ve yılma, bırakma, vazgeçme... Mehtap'ın gücü karşında şapka çıkarıyorum.

Hayat hikayeniz nerede başlıyor?

1978'de Rize'de. Ama Artvin'de büyüdüm. Dört kardeşiz, üç kız bir erkek. Ben en büyükleriyim. Babam hem memurdu hem de bağlama çalıp şarkı söylerdi. Annemle anlaşamadılar, ayrıldılar. İki kardeş anneye, iki kardeş babaya kaldı. Biz annemle bir süre Karadeniz'de akrabalarımızda kaldık, annem temizliğe gidiyordu. Babam evlenmek istediğini söyleyince o kardeşlerim de annemin yanına geldi.

Nasıl bir ev hatırlıyorsunuz?
Çok kötü. Bir ailenin içerisinde anne-baba kavgaları, huzursuzluklar, geçim derdi insanın psikolojisini bozuyor. Amcalarımın maddi durumları çok çok iyidir ama biri hariç hiç desteklerini görmedim.

Ne zaman çalışmaya başladınız?
Orta sonda falan. Kreşte bakıcılık yaptım önce. Sonra tezgahtarlık, benzinlikte pompacılık yaptım.

Şarkıcılık nasıl girdi kanınıza?
Tesadüf oldu. Bir kız arkadaşım "Arkadaşımla yemeğe gideceğiz, sen de gel" dedi. Gittik bir restorana, oturduk. Bir klavyeci çalıyor, "Ya Mehtap senin sesin güzeldir, bir şarkı söylesene" dedi bana arkadaşım. Söyledim bir tane, oranın sahibinden bana iş teklifi geldi.

Okuyor muydunuz o zamanlar?
Liseye dışarıdan devam ediyordum. Bir şirkette sekreterlik yapıyordum. Çalışırken okuma olayı olamaz ki, mümkünatı yok. O zaman güzel geldi bu teklif bana. İşten çıkıyordum, 7'de geliyordum restorana. Üzerimde normal kotum, tişörtüm, klavyecinin yanına oturup okuyordum. Sonra beni bağlamacı bir hocayla tanıştırdılar, Sadık Dinçer. Onun bende çok emeği oldu. Gazinolar, pavyonlar başladı. Takma ismim Burçak Başak'tı. Kendi ismimi istemiyordum oralarda.

"Sırtımda kostüm taşımaktan kambur oldum"